Bir yılın daha sonuna geldik. Siyasi çalkantılardan, ekonomideki oynaklıklara, siyasi irade değişiminden, savaş çanlarına kadar etkileri geniş bir alana yayılan zor bir yılı geride bırakıyoruz.
Küresel arena açısından baktığımızda; Ortadoğu’daki çatışmaların İşid krizi ile tüm dünyayı tehdit eder durumu, Rusya’nın Ukrayna’ya ilişkin tutumu ve sonrasında Rusya’ya uygulanan ambargolar, Çin’deki daralma, Japonya’nın resesyona girmesi, bir türlü toparlanamayan Avrupa ve tabi ki FED kararları ana gündemdeki yerlerini hep korumuşlardır.
ABD-Rusya arasındaki gerginliğin ulaştığı noktada petrol fiyatları115 dolar iken, bugün 56 dolara kadar gerilemiş, 1 dolar 33,5 Ruble iken, 58 Rubleye kadar yükselmiştir. Bu durum ilk bakışta bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından gerek cari açık, gerekse de enflasyon açısından olumlu karşılansa da düşmeye devam etmesi birçok dengeyi bozacaktır.
Özellikle de dolardaki artışın devamı, olumlu tabloyu ne yazık ki tersine çevirme gücüne sahiptir.
Diğer yandan, 2014 yılının geneli açısından baktığımızda arka planda kalan ekonominin son çeyrekte yeniden gündeme taşınmış olması ve yapısal dönüşüm programları ile 2015 yılının planlamasının yapılması oldukça önemli adımlardır. Ancak daha da önemlisi bunların uygulanabilirliğidir.
Gerek eylem planları ile gerekse verilen demeçlerle karar vericilerin üretime odaklanan mesajlarını çok önemsiyoruz.
Yıl içerisinde, özel yatırımların ve imalat sanayinin büyüme üzerindeki etkisinin zayıflaması, %3’leri zorlayan bir büyüme oranına gidilmesi, işsizliğin çift haneye ulaşması 2015 yılında; «yeni bir sanayi-üretim hikayesinin ve heyecanının hayata geçirilmesine” olan ihtiyacımızı ortaya koymaktadır.
Bu bağlamda, 2014 yılındaki söz konusu gelişmeler ışında 2015 yılına ilişkin birkaç öngörümüzü de paylaşmak isterim:
√ 2015 yılının ilk yarısında politik konjonktüre ve geçen yıldan devir alınacak olan olumlu baz etkisine bağlı olarak kamu harcamaları ve iç talep ile büyümenin yaşanabileceği,
√ Fed'in faiz artırma sürecinin başlayıp başlamamasına bağlı olarak dış kaynak girişinin şekilleneceği,
√ Yılın ilk yarısında enflasyonda ve cari açıkta baz etkisi ve enerji hammaddeleri fiyatlarındaki gerilemeye bağlı olarak düşüş yaşanacağı, (Dolardaki artışın devam etmemesi halinde)
√ Ancak yılın ikinci yarısına ilişkin öngörüde bulunabilmenin ve bu öngörülerde isabet sağlamanın çok zor olduğu,
√ Bu öngörüler çerçevesinde sanayi sektörü açısından yılın ilk yarısında daha çok olumlu bir iklimin, ikinci yarısında ise belirsizliklerin ön plana çıkacağını söyleyebiliriz.
2013 yılının son başyazısında aynen şu iki paragrafı sizinle paylaşmıştım:
“….Ortaya çıkan bu resim göstermektedir ki; 2014 yılında yeni bir vizyonla, üretime ve ihracata dayalı sürdürülebilir bir büyüme için somut adımlar atılmalıdır. Özel sektörün riske dönüşen dış borcu ve işsizliğin yeniden çift haneye dayanmış olması da bunu zorunlu kılmaktadır.
Tüketim ve ithalata dayalı olarak büyüyen Türkiye, dönüşüm sürecine giren küresel konjonktür nedeniyle, mevcut ekonomi politikalarını buna göre revize etmek durumundadır. En büyük temennimiz böylesi kritik bir süreçte, 2014 yılında ekonominin siyasetin gerisinde kalmamasıdır.”
Bir yılın ardından aynı temennilerle, yeni yılınızı şimdiden kutluyor, ailelerinizle birlikte nice barış, huzur ve sağlıklı mutlu yıllar diliyorum.