Yılın son çeyreğinin ilk ayını tamamlıyoruz. Zorlu bir virajın ilk ayağındayız. Piyasadaki daralmayı, insanların yüzündeki endişeyi görmemek mümkün değil. Tüketici ayağında farklı sorunlar yaşanırken, üretici ayağında bizler de sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Şirketlerin bilançolarındaki bozulma gün yüzüne çıkarken, yaşadığımız sürecin “Reel sektör krizi” olarak açıkça dillendirilmeye başladığını üzülerek görmekteyiz.
Zira, uluslararası raporlamalarda gerek küresel büyüme gerekse Türkiye için büyüme verileri revize edilmekte, daha düşük oranlarda öngörüler paylaşılmakta. S&P, Türkiye’nin resesyona girmiş olabileceğini söylerken, IMF ve OECD 2019 yılı için büyümeyi %0,5’lere kadar çekti. Yani önümüzdeki sürecin bizi bir daralmaya götüreceğini görebiliyoruz.
İşte böylesi bir süreçte Hükümetin de, hamleleri gelmeye devam ediyor. Çok da doğru yapılıyor. Çünkü, sıkı maliye politikası ile piyasadaki sıkışıklığı açmanın, nefes aldırtmadan ayakta kalmayı sağlamanın mümkün olmayacağı inancındayım.
Türkiye Bankalar Birliği’nin tavsiye kararı niteliğindeki 15 milyon TL’nin altında borçların yapılandırılmasını, talebin durduğu bir süreçte firmalarımız açısından önemsiyorum. Bankalarımızın da kendilerini riske atmayacak pozisyonlarda bu tavsiye kararına uymalarını arzu ediyoruz.
Bugün mevduat faizinin %30’lara yaklaştığı, kredi faizlerinin %40’ı geçtiği bir ortamda kredi çekerek, zor günleri atlatma şansı ne yazık ki kalmamıştır. Bu nedenle, son atılan adım ile 1 Ağustos'tan itibaren geçerli olmak üzere kredi faizlerinde yüzde 10 indirim yapılacak olması da anlamlıdır.
Diğer yandan, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın koordinesinde, tüm bakanlıklarımızın desteklediği “Enflasyonla Mücadele Kampanyası” piyasaları hareketlendirmek adına atılmış önemli bir adımdır. Her bir Bakanlığımızın bu kapsamda destekleri açıklandı. Firmalar, %10 indirim kampanyasına destek verdi. Birlikte başarmak adına çok kıymetli adımlar atılıyor. Ancak, enflasyonun bugünün değil, dünün sorunu olduğunu çözümünün de kısa vadeli değil, uzun vadeli olduğunu kabul etmek zorundayız.
"2019-2021 Dönemi Yatırım Programı Hazırlıkları"na ilişkin Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile "Zorunlu haller dışında yatırım programına yeni proje alınmayacak" olması bütçenin de dikkatli kullanılması açısından oldukça doğru bir karardır.
Yıllardır daha etkin işletilmesini talep ettiğimiz Kalkınma Bankası’nın, “Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Anonim Şirketi” olarak TBMM’de kabul edilen yasa ile faaliyetlerine daha etkin bir şekilde devam edecek olmasından ayrıca mutluluk duydum.
Tüm bu yaşadıklarımız kapsamında baktığımızda; Jeopolitik riskler, iç talepte yavaşlama ve ekonominin küçülmesi, stagflasyonist süreç ve bunun getireceği fiyatlama zorlukları ile rekabet gücünün kaybedilmesi, kur zararı ile karşılaşan firmaların tedarikçilerine olası domino etkisi, ticaret savaşlarının derinleşerek küresel yavaşlamayı hızlandırması, ABD ile ilişkilerdeki belirsizlik ve petrol fiyatlarındaki artışın devamı gibi başlıca risklerimizin de farkındayız.
Bu farkındalık içerisinde; en kötünün geride kalmış olmasını umut ediyor ve önümüze bakmak istiyoruz. Yırtık çarıkları ve sadece içtiği hoşaf suyu ile özgürlük mücadelesini topyekün vermiş bir milletin evlatları olarak elbette ki, “Birlikte Başarabiliriz” diyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılına 5 kala o günleri hatırlamak, hatırlatmak, bugünümüzün kıymetini bilmek ve sahip olduklarımıza umutla, tüm gücümüzle sarılmak, Cumhuriyetimizin kazanımlarını yüceltmek bizlerin atalarımıza olan boynumuzun borcudur.
Bu vesile ile başta Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, geçmişten bugüne tüm şehitlerimizi rahmetle, saygıyla ve şükranla anıyor, “Yaşasın Cumhuriyet” diyoruz.