Değişen dünya düzeni; her alanda etkisini gösterirken özelikle ülkelerin şehirler aracılığıyla kalkınmasına ilişkin çok önemli farkındalık yaratmış, dikkatleri yerel kalkınma modeline çekmiştir. Bugün önümüzde çok başarılı şehir örnekleri bu gerçeği gözler önüne sermektedir.
Örneğin; Londra’nın şehir olarak yarattığı katma değer senede dört yüz milyar Euro dolayında ve bu büyüklük ülke milli gelirinin yaklaşık dörtte biridir.
Londra’nın ürettiği bu katma değer, Türkiye’nin 2013 milli gelirinin yüzde altmışına denk gelmektedir.
Ülkenin bütününde işsizlik oranı yüzde altı iken, Londra’da işsizlik oranı yüzde 2,6’dır. Benzer örnekler çoğaltılabilir.
Ancak, bizim her fırsatta ve her platformda dile getirdiğimiz yerelden kalkınma konusunu bu ay işlememizin ana sebebi T.C. Başbakanı Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU’nun İzmir ziyareti vesilesiyle kendisine takdim ettiğimiz dosya’dır.
Söz konusu dosya’da yerelden kalkınma mantığı içerisinde; teşvik sisteminden, işsizliğe, kalkınma ajanslarından serbest bölgelere ilişkin önerilerimizi arz ettik. Ancak en önemlisi de, devam eden projelerin bir an evvel bitirilmesi gerektiğinin altını çizdik.
Çünkü; tamamlanmasında gecikilen her proje, İzmir’in gelişimini de olumsuz yönde etkilemektedir. Eğer biz yerelden kalkınmayı esas alacaksak ki, bunu da yapmak zorundayız, hangi bölgemizin hangi avantajı varsa, hangi özelliğinin doğru değerlendirilmesi ile ülke ekonomisi kazanç sağlayacaksa ona yönelmeli, eksikleri tamamlamalıyız. Bu tek başına bir şehrin mesai harcamasından öte, hükümet desteğini de gerektirmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma istiyorsak, birkaç şehrin ötesinde artık alternatif şehirleri öne çıkarmalıyız. İzmir de, bu şehirlerin başında gelmektedir.
Türkiye’nin batıya açılan kapısı olan İzmir’in sadece ekonomik anlamda değil, sosyo-ekonomik yapısı ile de ülkemizin kalkınmasına katkısının artmasını arzu ediyoruz.
Çünkü İzmir, tarımdan sanayiye, turizmden ticari potansiyeline kadar ülkemiz için bir şanstır. Uluslararası arenada kabul gören başarıları da bunu teyit etmektedir. Potansiyel nerede var ise, ortak akıl da orada olmalıdır.
Bunun için de şehirlerimizin potansiyelleri doğrultusunda desteklenmesi, içinde bulunduğumuz süreç itibari ile büyük önem arz etmektedir. Yeni bir ekonomik ve toplumsal dönüşüm de bunu gerektirmektedir.
Hiçbir şey için geç olmadığı inancı ile yerelden kalkınma modelini etkinleştirerek, ülke ekonomimizin büyümesini ve toplumun refahını sağlayarak yolumuza devam etmek zorundayız.