Bizler sanayiciler olarak, elbette ki önceliğimiz daha çok üretmek, daha fazla yatırım yaparak ülkemize döviz kazandırmak ve istihdam sağlamaktır. Ülkemizin her koşulunda, küresel ekonominin her çıkmazında yılmadan yolumuza devam ettik.
Bugün dolar rekorlar kırmakta, ihracat pazarlarımız daralmakta, istihdam kabiliyetimiz her geçen gün azalmaktadır. Her zaman ülkemizin dinamik yapısına güvenen biri olarak, bu verileri elbirliği ile düzelteceğimizden de hiçbir şüphem bulunmamaktadır.
Ancak, toplumun devlete olan güveni zedelenirse, bizi biz yapan değerlerimiz istismar edilmeye devam ederse, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız için vekillerimizin imza attığı utanç verici kararla, telafi edilemez noktaya geliriz.
Bu güzel vatanın birer bireyleri olarak; son zamanlarda, toplumda yaşanan huzursuzluğu, gerginliği, mutsuzluğu görmezden gelmemiz mümkün değildir. Önce huzur, önce güven diyoruz. Geleceğini tehdit altında gören fertlerle bizler bırakınız ilk 10 büyük ekonomiyi yakalamayı, ilk 20 ekonominin de gerisine düşeriz.
Bakınız, FED Başkanından, devlet yönetimine kadar modern ve gelişmiş ekonomilerin idaresini üstlenen o kadınların yanında; bizim kadınlarımız bugün ülkemizde giyimlerinden, oturuşlarına kadar sorgulanmakta, toplu taşımalarda rahatsız edilmekte, şiddet görmekte ve hatta hamileler için toplum içine çıkmaması gibi akıl dışı önerilerde bulunulmaktadır. Çok net bilinmelidir ki, hergeçen gün özgürlükleri kısıtlanan kadınlarla bizim 2023 hedeflerimiz hayalden öteye gitmeyecektir.
Yaşamaktan herkesin sonsuz mutluluk duyduğu güzel ülkemizde en çok övündüğümüz avantajımız genç nüfusumuz. Nüfusumuzun %24’ü 0-14 yaş aralığında. Yani bizi geleceğe taşıyacak olan nesil. Bu müthiş bir oran ve müthiş bir avantaj. Peki biz ne yapıyoruz?
Her yıl eğitim sistemini değiştirerek, arkadan gelen nesli geleceğe ne kadar hazırlayabiliyoruz? Dünya bugün Sanayi 4.0’ı hayata geçirirken, gençlerini bu sürece nitelikli bireyler olarak hazırlarken bizim bugün konuştuklarımız çok acı değil mi?
Özgür ve yaratıcı genç beyinlerin, ülkeleri sürükleyen buluşları karşısında bizim genç beyinlerimiz, ülkeyi tehdit eden teröre mi odaklansın? Her tür şiddete maruz kalan kadınlarımızın durumuna mı? Oy verdiği vekillerin tecavüzü meşrulaştıran tavırlarına mı? Yoksa ülkem nereye gidiyor noktasına mı odaklansın?
Yani, ülkemizde birşeyler yolunda gitmiyor ve her geçen gün daha kötüyü görmenin tedirginliği ile yorgun ve umutsuz gençler yetiştiriyoruz.
Jeopolitik avantajımız jeopolitik riske dönüştü. Genç nüfus avantajımızı neredeyse kendi çabalarımızla etkisizleştiriyoruz. Çocuk gelinlerle, geleceğimizi karartıyoruz. Kadınlarımızı hayattan uzaklaştırıyoruz. 7 bölgemizin kültürel zenginliğini, verimliliğini, insanını ayrıştırıyoruz.
Biz istiyoruz ki; dili, dini, mezhebi, cinsiyeti ne olursa olsun sorgulanmadan, hepbirlikte geçmişte olduğu gibi demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin gerekleri doğrultusunda huzur içinde yaşayabilelim, birlikte üretebilelim, birlikte zenginleşebilelim.
Huzurun olmadığı yerde ne dirlik, ne de birlik olur. Ne toprak ürün verir, ne de insan sevgiyle üretebilir. Huzurun olmadığı yerde, insanlığımızı kaybederiz.
Yanlışı, kötüyü, şiddeti meşrulaştırarak toplumsal erozyona doğru giden bu ve benzer kararlara kendi adımıza dur diyoruz. Geleceğimizi karartmayın, karartılmasına da izin vermeyin.
Bu tür konuların bundan sonra ülkemiz gündeminde olmamasını ve çocuk istismarına yeltenenlerin de en ağır cezayla cezalandırılmasını diliyorum.