TBMM’nin 23 Nisan 1920 tarihinde açılması, demokrasi yolunda attığımız en önemli adımlardan biri olmuştur. Aradan geçen 96 yılın ardından bir takım hainler tarafından savaşta dahi görülmeyen bir şekilde TBMM’nin bombalanmasını, ülkemizin birliğine ve demokrasimize yapılan darbe girişimini şiddetle kınıyoruz, lanetliyoruz. Başarısızlıkla sonuçlanmış olmasından da büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
Kurtuluş mücadelemiz sırasında ülkemiz benzer hain girişimlere çokça tanıklık etmiş, büyük devlet ve kudretli bir millet olmanın gereği olarak her birini savuşturmasını da bilmiştir. Tarihimiz bugüne kadar hiçbir haini unutmamıştır. Bunlar da unutulmayacaktır.
Biliyoruz ki, halk tarafından karşılık görmeyen bir girişimin başarılı olmasını beklemek sükut-u hayal’dir. Bu da onlardan biri olmuştur.
200’ü aşan sayıda şehidimizin olduğu ülkemizin ve milletimizin birliğine yönelik bu girişimde, halkımızın çok önemsediğim demokrasi mücadelesi takdire şayandır.
Önemsediğim bir diğer husus da; darbeye karşı TBMM çatısı altında dört partimizin ortak bildirisi, liderlerimizin, kurumlarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın dik duruşu, medyamızın yayınları ile ülkemize ve demokrasimize sahip çıkışıdır. Hain bir darbe girişimi karşısında, çok değerli bir sınav verdiğimiz inancındayım.
Ancak, kabul etmeliyiz ki, asıl sınavın büyüğü bundan sonra başlamaktadır. Türkiye, son birkaç yıldır zorlu bir sürecin içinde mücadelesini sürdürmektedir. Bu hain saldırı, kuşkusuz söz konusu mücadelenin alanını genişleterek, Türkiye’nin enerjisini dağıtmasına neden olacaktır. Bu noktada, doğru hamlelerle, enerjimizi verimli kullanmak ve hızlıca toparlanmak zorundayız.
Zira, bulunduğumuz coğrafya ateş çemberi içinde iken, içerde ve dışarda terör hain saldırılarına devam ederken, küresel ekonomide baş döndüren gelişmeler yaşanırken artık sen-ben, biz-siz kavgasının yerini sadece ve sadece ülkemizin geleceği için atılması gereken adımlar almalıdır.
Bu menfur olayda, dayanışmanın, bir olmanın en güzel yanını gördük. Biz olabildik. Tek ses olabildik. Millet olabildik.
Unutulmasın ki, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti demokrasi esasına dayalı bir devlettir” şeklinde dünyaya ilan ettiği bu mirasına sonsuza kadar sahip çıkmak her Türk vatandaşının birincil görevidir.
Bundan sonraki süreçte de; demokrasimizi daha da güçlendirerek, ülkemizin ve kurumlarımızın zarar gören itibarını onararak yolumuza devam etmek zorundayız. Çünkü, demokrasinin olmadığı yerde, birlik ve beraberlik olmayacağı gibi ekonomi de olmaz, huzur da olmaz.
Bizler de, güzel ülkemizin umutlu ve müreffeh yarınları için demokrasinin ve milli iradenin tarafı olma kararlılığımızı sürdüreceğiz. Tesis edilen güven ve huzur içerisinde; üreterek, istihdam sağlayarak, yatırım yaparak, ihracat gerçekleştirerek, ülkemiz için elimizi taşın altına koymaya devam edeceğiz.
Başta demokrasi şehitlerimiz olmak üzere, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda ve Fransa’nın Nice kentinde gerçekleştirilen terör saldırılarında hayatını kaybeden masum siviller için başsağlığı, ailelerine sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Uluslararası bir güce ulaşan terör belasının yine uluslararası bir konsensüsle çözülmesi gerektiği inancımı bu vesile ile bir kez daha tekrarlamak istiyorum.