Ekim ayı ile birlikte yavaş yavaş kışa adım atıyoruz. Ve bu kış, Pandemi sürecinin devamı ile sabrımızı, sağlığımızı, kaynaklarımızı, ekonomimizi oldukça zorlayacak gibi görünmektedir. Bizler bu farkındalıkla hazırlıklarımızı yapmak zorundayız.
Dünya genelinde salgında yeniden artışlar başladı. İkinci kapanmalar gündemde. Daha sert önlemler değerlendirilmekte. Önce sağlık dediğimiz bir süreçte ne yazık ki, sadece kendi sağlığını değil, toplumun sağlığını riske atan, sorumsuz diyebileceğimiz vatandaşlar sayesinde, başarıdan başarısızlığa doğru hızla yol alıyoruz.
Pandeminin başında ekonomimizde önemli adımlar atıldı. Destekler ivedilikle açıklandı ve bu sayede firmalarımız ilk şoku daha az hasarla atlatabildiler. O nedenle de, Türkiye OECD ve G20 ülkeleri arasında ekonomik göstergeleri en fazla bozulup, en hızlı toparlanan ülkelerden biri oldu. Alınan önlemler, sağlanan destekler amacına ulaştı.
Ancak, içinde bulunduğumuz süreçte; Ekim-Kasım ve Aralık aylarına ötelenmiş olan vergi ödemelerine, söz konusu aylarda ortaya çıkacak cari vergi borçlarının da eklenecek olmasından dolayı, firmalarımız bir çıkmazın içinde. O nedenle, vergi, SGK gibi borçların yeniden yapılandırılarak, faizsiz bir ödeme planının 2021 yılına uzatılması ve ayrıca mücbir sebep kapsamının dışında kalan sektörlerimizde de vergi borçlarının benzer şekilde yeniden yapılandırılması kışı bahara çevirebilir. Bu konuyu her platformda dile getiriyor ve önerilerimizi sunuyoruz.
Bugün itibari ile ekonomik göstergelere baktığımızda; özellikle sanayi açısından üretim verilerinin olumlu yansıması umut vermekle birlikte kış dönemi belirsizliğini korumaktadır. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, firmaların kışın salgınının artacak olmasından ötürü olası kapanmalara karşı stok yapmış olma ihtimalleri yüksektir. O nedenle de, gerek sanayi üretim endeksinde gerekse PMI’daki artışların devamı bizlerin yüzünü güldürecektir. Aksi bir durum, temkinli olmamızı gerektirmektedir.
Dolarizasyon ekonomimiz için büyük bir risk. Bu şekildeki bir artış, ithalata bağımlı ihracatçılarımızı da mutlu etmemektedir. Ve diğer yandan, farklı cephelerde jeopolitik risklerimiz mevcut. Diplomasideki adımlarımız, en az ekonomi politikalarımızda atılacak adımlar kadar önemlidir.
“Her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı var.” Öyle ki, Moody's 2021'de kısmi de olsa, güçlü bir ekonomik toparlanma beklentisinin etkisiyle, küresel imalat sektörüne yönelik görünümünün ‘negatif’den ‘durağan’a çevrildiğini paylaştı. Türkiye’nin büyümesi de bu anlamda 2021 yılında pozitif olacak. Ancak, Moody’s; “Faaliyet ortamının hala toparlanmayı yavaşlatacak ya da durduracak belirsizliklerle dolu olduğu, talep istikrarı ve toparlanmanın beklendiği gibi gerçekleşmemesi halinde görünümün negatife çevrilebileceği” uyarısını da ekliyor.
Güçlü ve dirençli özel sektörümüz, elbette ki kışı bahara çevirecek güçtedir. Ancak, içerde, dışarıda, batıda, doğuda o kadar belirsiz ve değişken koşullar var ki, her birinin lehimize gerçekleşmesini dilemekten, bireyden, kurumlara, devletten reel sektöre kadar üstümüze düşeni bugün itibari ile yapmaktan ve çıkan fırsatları değerlendirmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Yapmadığımız takdirde de, sonuçlarına hep birlikte katlanacağımız bir sürece gireceğimiz bilinciyle, bizler umutla, üretime odaklanmaya devam ediyor olacağız.