Yılın ilk yarısını tamamlamak üzereyiz. Dış politikadan ekonomiye, siyasetten toplumsal konulara kadar olması gerekenden fazla hareketli ve sıcak günler yaşıyoruz.
Yılın ilk çeyrek büyüme rakamı %7,4 olarak açıklandı.
Söz konusu büyüme verisi, bizim için sürpriz olmadı. Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak; 3 ayda bir yaptığımız Sanayi Eğilim anketinde çıkan sonuçlardan oluşturduğumuz EBSO İmalat Sanayi Durum Endeksi, %7’nin üstünde bir büyüme sinyalini vermişti.
Büyümenin temel dinamiklerine baktığımızda;
İhracat sadece %0,5 büyürken, ithalat %15,6 büyüdü.
Hizmetler %10, sanayi %8,8 inşaat %6,9 büyürken, hane halkı tüketimi %11 büyüdü.
Makine teçhizat yatırımları, yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 oranında büyüdü. Ancak, önceki çeyreklere göre kademeli bir düşüş yaşandı.
Son makroekonomik görünüm, daha olumsuz bir tabloyu karşımıza çıkarmaktadır. Yüksek enflasyon, yüksek faiz, artan cari açık, büyüyen bütçe açığı, hızla artan kamu borç stoku, çift haneli işsizlik ilk çeyrek büyümesinin olumlu algısını zayıflatmakta, ikinci ve devam eden çeyreklerde daha düşük oranlı büyüme beklenmektedir.
Vatandaş olarak da, devlet olarak da gelirimizden fazla harcadığımız bir dönemi geride bırakıyoruz. Bunun sürdürülemez olduğunu, maliyetinin yüksek çıkacağını biliyorduk. Şimdi, hep beraber en az zararla bu süreci atlatmak zorundayız.
Türkiye’nin hızla nitelikli sanayileşmeye, talebi artacak ürünlerin üretimine odaklanması gerekiyor. Bu çerçevede; önce döviz kurlarında istikrarın sağlanması, ardından enflasyonla mücadele programının hazırlanması, doğrudan yatırım yapmanın cazip hale getirilmesi, AB ile ilişkilerin güçlendirilmesi kaçınılmazdır. Güzel ülkemizin potansiyeli ve insan kaynağı bunu başarabilecek niteliktedir.
Bakınız, ABD’li yatırımcı George Soros, geçen ay AB kaynaklı bir kriz uyarısında bulundu. Bununla birlikte, FED beklenen faiz artırımını yaptı ve devamının geleceğini netleştirdi. Avrupa Merkez Bankası, tahvil alım programını Aralık ayında sonlandıracağını belirtti. Trump, Çin’e 50 milyar dolarlık ilk ithalat vergisini koydu ve ticaret savaşlarını bir anlamda resmi olarak başlatmış oldu.
Yani, küresel ekonomide ucuz ve bol küresel likidite dönemi sona ererken, dış kaynak bulmanın ve ticaret yapmanın çok daha zorlaşacağı yeni bir döneme girmiş olduk. Sınırlarımızda bitmeyen savaş ve uluslararası güç dengeleri de cabası.
Böyle bir süreçte, bizim kırılganlıklarımızla yakalanmamızın yaratacağı çıkmazı düşünebiliyor musunuz? Siyasette de, ekonomide de çok önemli bir dönüm noktasındayız. O nedenle ısrarla diyoruz ki, Türkiye’nin yeni bir makroekonomik yol haritasına ihtiyacı vardır. Kazanımlarımızı hızla kaybetme noktasındayız. Seçim sonrasında, kurulacak hükümetten ilk beklentimiz kısa vadeli değil, bu yönde kalıcı çözümler üretmesidir.
Seçimlerin hayırlı olmasını ve ekonomi odaklı kararların hayata geçirilmesini diliyorum.