Dünya Ekonomik Forumu'nun her yılbaşında Davos’ta gerçekleştirdiği zirvenin bu yılki teması, "Güveni Yeniden İnşa Etmek” idi.
120 ülkeden 2 bin 800'ü aşkın sayıda iş insanı, ekonomist, siyasetçi, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katıldığı zirve öncesinde, “Küresel Riskler Raporu 2024” raporu da eş zamanlı olarak yayınlandı.
Katılımcılar tarafından bu yıl küresel ölçekte maddi kriz yaratma ihtimali en yüksek olduğuna inanılan 5 risk sıralamasında;
1. %66 ile aşırı hava olayları
2. %53 ile yapay zeka tarafından oluşturulan yanlış bilgi ve dezenformasyon
3. %46 ile toplumsal ve/veya politik kutuplaşma
4. %42 ile yaşam maliyeti krizi
5. %39 ile siber saldırılar yer aldı.
Önümüzdeki 2 yıl içinde gerçekleşmesi beklenen riskler ise şöyle sıralanmakta:
Yaklaşık 1,500 küresel uzmanın görüşlerinden oluşan küresel riskler bir yana, katılanların yüzde 54’ü kısa vadede “istikrarsızlık”, “orta düzeyde felaket riski” öngörüyor. Katılımcıların %30’u sorunların daha da kötüleşeceği ve iki yıl içerisinde “fırtınalı” veya “çalkantılı” bir dönemin yaşanacağı görüşünde.
Yani, en azından önümüzdeki 3 yıl içinde küresel ekonomide istikrara ulaşmak çok kolay görünmüyor. Bunun da ana sebebi; iklim değişikliği, jeopolitik çatışma ve teknoloji kaynaklı görünmektedir.
Türkiye özelinde de belirlenen risklere ek olarak, ekonomide yavaşlama, ekonomi yönetiminde olası değişiklikler, gelir adaletsizliği, göç politikası ve hukuki kararlar öncelikli riskler arasında sayılabilir.
Üyelerimize yönelik son yaptığımız ekonomik değerlendirme anketinde; 2023 yılında firmaların %45’i küresel yavaşlamadan etkilenen üretimlerinin azaldığını, %31’i değişmediğini sadece %24’ü arttığını bildirdi. Bu tablo bile tek başına durumu ortaya koymaktadır. Küresel uzmanlar gibi üyelerimiz de 2024 yılına ilişkin olarak Türkiye özelinde oldukça kötümserler. Firmaların %46’sı 2024 yılı ilk yarısında ekonominin kötü olmaya devam edeceğini, %35’i daha da kötü olacağını düşünüyor. İyileşme umudunu taşıyanların oranı %19’dur.
Peki, bunca olumsuzluk ve risk içerisinde hiç mi fırsat yok?
Elbette ki var. Özel sektörümüzün dinamik yapısı ve üretme potansiyeli her zaman en büyük avantajımız. Bu kapsamda; ticaretin neredeyse %12’sinin yapıldığı Süveyş Kanalı-Kızıldeniz kaynaklı yeni tedarik zincirindeki kırılma Türkiye için bir fırsattır. Kızıldeniz rotasında gemilerin normalde 25,5 günde ve 18.520 km aldıkları yol, şu anda Husilerin saldırıları yüzünden 34 gün ve 25 bin km’ye çıktı. Maliyetleri artıran, güvenliği zayıflatan, teslim süresini uzatan bu zorunlu rota, Pandemi döneminde tecrübe ettiğimiz yakından tedarik sistemini yeniden canlandırabilir. Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridor projesi, Avrupa-Asya ticareti açısından mutlaka değerlendirilmelidir. Bu hususta gereken işbirlikleri, yatırımlar için zaman kaybedilmemelidir.
Dilerim, bu kez bu avantajı gerçek bir fırsata dönüştürebiliriz.