2022 yılının ilk 4 ayını geri bırakıyoruz. Küresel ekonomi birçok alanda diken üstünde. Belirsizlik en üst seviyede seyrini devam ettirmektedir. Baktığımızda;
- Küresel tedarik zincirlerinde yeniden kırılma ve bozulma,
- Enerji, hammadde, navlun ve değerli metallerin fiyatlarında artış eğilimi,
- Parasal genişleme sona eriyor,
- Yüksek enflasyon süreci dengeleri bozuyor,
- Enerji ve gıda arz güvenliği, geleceği tehdit ediyor,
- Jeopolitik risklerin sebep olduğu konular öne çıkıyor.
Türkiye ekonomisindeki yapısal sorunlar ve politika tercih hatalarına; tüm öncelikleri değiştiren Pandemi, söz konusu küresel sorunlar ve tüm mal ve hizmette fiyat dengesini bozan Ukrayna-Rusya savaşı eklenince, ekonomimiz çok yüksek enflasyon, yüksek kur, faiz çıkmazının içine girmiştir. Burada önemli olan atılan ve atılacak adımlar, uygulanacak politikadır.
Ne yazık ki, hane halkının alım gücünü düşüren, üreticinin üretim maliyetini artırıp, karını yok eden enflasyon için, benzer sorunu yaşayan ekonomilerin uyguladığı önlem politikalarının dışında hareket edilmesi durumu güçleştirmektedir. Zira, bozulan fiyatlama davranışı ve küresel hammadde fiyatlarındaki artışın etkisi ile ÜFE, neredeyse TÜFE’nin iki katı seviyesinde seyretmektedir. ÜFE ile TÜFE arasındaki makasın bu denli açılması, çözüm bekleyen öncelikli konu olarak acil somut tedbirlerini de zorunlu kılmaktadır.
Diğer yandan, döviz kuru, talebi kontrol ederek değil, arzı artırarak kontrol edilmelidir. Bu kapsamda; turizm ve ihracat bedellerinin yüzde 40’ının TCMB'ye satma zorunluluğu uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu TCMB’nin kredibilitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca, mevcut enerji, hammadde/ara mamul ve işgücü maliyetleri bu kadar yükselmişken, ihracat gelirlerinin TCMB’ye bozdurma zorunluluğu ihracata da olumsuz yansıyabilecektir. Yine, alım-satım kur riskinin ihracatçı tarafından üstleniliyor olması, firmaların finansal yapılarına zarar verebilecektir. Bu tür günlük uygulamaların yaratacağı katkının, vereceği zararı karşılamayacağı unutulmamalıdır.
Kış döneminin karanlık günlerinden, baharın ve yazın güneşli günleri, yenilenme ve harekete geçme zamanıdır. Küresel ekonominin değiştiği, dönüştüğü, sanayimizin, sanayicimizin de kendini ispatladığı bir dönemde etkin politik adımları atmak için daha fazla geç kalmamalıyız.
Bir süredir zor bir süreçten geçtiğimiz doğrudur. Maddi ve manevi olarak çok yorulduk. Ancak, içinde bulunduğumuz Nisan ayı, Ramazanı, Hamursuz bayramını ve Paskalya’yı bir araya getirerek adeta toplu bir manevi motivasyon sağlayıp, umudu pekiştirmiştir. Haftaya kutlayacağımız Ramazan Bayramı ile Musevi ve Hristiyan aleminin özel günlerini kutluyor, insanlık adına birleştirici, güzel günler diliyorum.
Dünya çocuklarını bir araya getiren tek organizasyon olan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarımıza hediye ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı da gönülden kutluyor, geleceğimiz olan çocuklarımız için hep birlikte üretmeye ve çalışmaya kesintisiz devam diyoruz.