15 Temmuz hain darbe girişiminin birinci yıldönümünü anarken, maddi ve manevi kayıplarımıza rağmen, ne kadar tehlikeli ve kanlı bir ihaneti geride bıraktığımızı daha net görüyoruz. Bu menfur olaydan ders çıkarmak ve önümüze bakmak zorundayız.
Bundan sonraki süreçte; gerçek suçluların cezasını çekmesi ve bir daha adı ne olursa olsun benzer girişimlere müsaade edecek tavizlere fırsat verilmemesi en büyük dileğimizdir. Güçlü demokrasi, hukukun üstünlüğü, milli irade ve güçlü bir Türkiye için el ele vermek zorundayız. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti demokrasi esasına dayalı bir devlettir” şeklinde dünyaya ilan ettiği bu mirasına sonsuza kadar sahip çıkmaya devam etmeliyiz.
Biz içerde kendi sorunlarımıza odaklanmış bir halde iken, dünya çok hızlı dönüyor ve ülkeler kendilerini geleceğe hazırlayacak adımları hızla peş peşe atıyorlar. Bunlardan sonuncusu Çin’den geldi ve yıllardır bizim savunduğumuz bir tezin bir adım sonrasını da planlayarak hayata geçiriyorlar.
Biz dedik ki; sanayi, finans, fuarlar, kongreler tüm faaliyetler için İstanbul hedef gösterilmekte, İstanbul desteklenmekte ve İstanbul öne çıkmaktadır. Oysa ki, bir kent için bu kadar planlama ile hem diğer şehirlere, hem ülkeye hem de dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’un kendine yazık edilmektedir. O nedenle de bazı planların diğer şehirlere aktarılması talebimiz vardı. En basitinden, uluslararası bir takım uçuşlara, kongrelere, fuarlara İzmir layıkıyla ev sahipliği yapabilir, sanayileşme açısından da yeni bir planlamaya gidilebilir.
Peki Çin ne yapıyor? Çin, Pekin’i üstündeki yüklerinden kurtararak yeniden yapılandırıyor, yeni bir kalkınma modelini benimseyerek yeni bir şehir yaratıyor. 3 ilden oluşan bölge, 100 km² ile başlayıp 2.000 km²lik bir alan üzerine genişletilecek. Bu en büyük Avrupa kentlerinin kapladığı alanın yaklaşık 20 katı büyüklüğünde olup, bölge 2019'da saatte 350 km hızla giden bir hızlı tren aracılığıyla da Hong Kong'a bağlanacak.
Xiongan adında bu yeni bölgenin özellikleri şöyle sıralanıyor.
Bulunduğu coğrafyanın çok önemli bir oyuncusu olan Türkiye, küresel ekonomideki gelişmelerden kendini soyutlayamaz. Her fırsatta ifade ettiğimiz gibi, küresel oyuncular ve onları takip edenler; teknolojide, bilimde, sanayileşmede, tarımda, kalkınmada topyekün çok hızlı yol alırken, öngörüleri ile geleceğin dünyasına hazırlanırken bizim son birkaç yıldır gündemimizi oluşturan konular, yanlışlarımızı ortaya koymakta ve düzeltmek için bize bir şans sunmaktadır.
Bu şansı değerlendirmek, hep birlikte yanlışlarımızı düzeltmek, yeni bir kalkınma hamlesini başlatmak için hızla yol almak zorundayız. Çünkü avantajlarımıza ve potansiyelimize rağmen, kaybettiğimiz zamandan dolayı geride olduğumuzu unutmamalıyız. Unutmamamız gereken asıl husus ise birlik ve beraberlik içerisinde dünya gerçekleri doğrultusunda gelecek Türkiye’sini inşa etmemiz gerektiğidir.