2018 yılını tamamlamak üzereyiz. Ve ekonominin içinde bulunduğu durum her geçen gün yapılan tüm desteklemelere rağmen aşağı yönlü ivmesini sürdürüyor. Reel sektör temsilcileri olarak iç piyasadaki talep daralmasını bizzat yaşayarak görüyoruz.
Bugün tüketici enflasyonu %25, üretici enflasyonu %45’lere ulaştı. Yılbaşından bu yana sanayicinin kullandığı elektriğe toplamda %69, doğalgaza %92 oranında zam yapıldı.
Sanayideki durumun etkilerini gözlemlediğimiz birkaç veriden biri olan sanayi üretim endeksi Eylül itibari ile 2016 yılından bu yana en büyük daralmayı yaşarken ve devamı beklenirken,
PMI verisi tıpkı, enflasyon ve reel kesim güven endeksinde olduğu gibi 2009 yılından bu yana en kötü performansı göstermektedir. Tasfiye olunan kredilerde, borçluluk durumunda reel sektör ilk sıradadır.
Tüm bunları dikkate aldığınızda, üreticinin bugün karşı karşıya olduğu maliyeti düşünebiliyor
musunuz? Bununla birlikte bir de faiz oranlarının yüksekliği sorunu ile karşı karşıyayız. Bugün hangi sektörün karlılık oranı, piyasadaki faizlerle kredi çekmeye müsaittir?
O nedenle, reel sektör için atılacak her adım, bu süreci daha az hasarla atlatmamızı sağlayacaktır. Aksi takdirde, borç krizi bankalarımızı da zor duruma düşürecektir.
İşte bu farkındalık içerisinde; TOBB ve Türkiye Bankalar Birliği’nin büyük bir özveriyle iş insanları ile yüzleşmesi, banka müdürleri ile birebir görüşme imkanının sağlanması adına illerde yapılan toplantıların İzmir ayağı 7 Kasım’da gerçekleştirildi. Oldukça verimli geçen toplantıya, teşriflerinden dolayı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’na ve Sayın Hüseyin Aydın’a üyelerimiz adına teşekkür ediyorum.
Toplantıda da dile getirilen ve not alınan bazı konuları sizlerle de paylaşmak isterim:
Ortaya konulan sıkıntılar göstermiştir ki; kriz dönemlerinde yaşanan sorunlar yeniden gündemdedir. Bankalarımızdan konuların çözümüne katkı koymasını bekliyor, özellikle de KOBİ’lerin bu süreçte bankalarımız tarafından desteklenmesini çok önemsiyoruz.
Çünkü, bu ülke hepimizin. Bilançolarımızda yazan zarar, sadece firma sahibini etkilemiyor. Çalışanımızı, ailesini, bankalarımızı ve doğal olarak ülkemizi olumsuz etkiliyor.
Bu durumdan da ancak bu ve benzeri diyalog yolları ile konulara sağlıklı yaklaşımlar geliştirerek, BEN DEĞİL BİZ ANLAYIŞINI hayata geçirerek yapabilir ve karşılıklı faydayı sağlayabiliriz.
Bunu, ülkemizin kurucusu, başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına borçlu olduğumuz inancındayım. Bu vesile ile ebediyete intikalinin 80. yılında, Dünyanın önünde saygıyla eğildiği Ulu Önderimizi sevgi, saygı ve özlemle anarken, sonsuza kadar çizdiği yolda izinde olduğumuzu da gururla ifade etmek isterim. Ruhu şad olsun.