İki sene önce hayatımıza giren Covid-19 ile birlikte tüm ülkeler gördü ki; tarımdan sanayi ürünlerine kadar kendi kendine yetebilmek hayati bir meseledir.
23 Şubat, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan süreçte, bir kez daha tanık olundu ki; özellikle gıda ve enerji gibi stratejik ürünlerde yüksek oranlı dışa bağımlılık büyük bir risktir. Ve de bu risk bir ülkenin tekelinde ise katlanarak artmaktadır.
Türkiye özelinde değerlendirdiğimizde; sadece buğday ithalatının %64,6’sı Rusya’dan, %13,4’ü ise Ukrayna’dan yapılıyor. Doğalgaz ithalatımızda Rusya’nın payı %30-40 arasında değişiyor. İki ülkenin toplam turist sayımızın içindeki payı %27’lerde.
Çok güçlü ticari ilişkilerimizin olması, ekonomik ve jeopolitik risklerimizi de artırmaktadır. Savaş halinin uzaması halinde; gıda, petrol ve enerji fiyatlarında ciddi artışlar kaçınılmaz olmakla birlikte en önemlisi de temin sorunu yaşanma ihtimalinin yüksek olmasıdır.
Dün Pandemi, bugün Rusya yarın belki başka bir durum, bize bu gerçeği tekrar tekrar hatırlatacaktır.
O nedenle, daha fazla geç kalmadan bir tarım ülkesi olarak yeniden planlı kalkınma kapsamında tarıma yönelmek, teknolojiyi çiftçimizle buluşturarak verimli topraklara can suyu olmak, stratejik sanayi ürünlerini üretmek zorundayız. Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak, öncüsü olduğumuz Tarıma Dayalı İhtisas OSB’lerin kilit rolü bugün bir adım daha öne çıkmıştır.
Bir yandan, yenilenebilir enerji yatırımlarını artırırken, diğer yandan açığı kapayacak en büyük alternatif seçenek olan yeni nesil nükleer santraller ile yola devam etmemiz gerekiyor. 2021 yılında nükleer santrallerini kapatarak, enerjide Rusya’ya bağımlı hale gelen Almanya örneği, dikkatlerden kaçmamalıdır.
Çünkü, gıda güvenliği ve arz güvenliğinin öne çıktığı, kurulan yeni dünya düzeninde yerli kaynaklarla güçlenmek, yerli kaynakları ve üretimi çeşitlendirmek zorundayız. Küresel ekonomiden aldığı payı azalan, güç kaybeden bir BATI ve Çin ile birlikte güç kazanan bir DOĞU bloklaşması söz konusudur. Bu bloklaşma, etrafındaki ülkeleri de dolaylı veya doğrudan bağlamaktadır. Avrupa’nın en büyük doğalgaz sağlayıcısı olan Rusya ve çakma üretimden dünyanın üretim üssüne dönüşen stratejik maden zengini Çin gerçeği ile karşı karşıyayız.
Şu anda çok büyük bir belirsizlik hakim. Öngörülerin dışında bir durum yaşanıyor. Siyasi, ekonomik ve jeopolitik çıktıları olumsuz olacak bu süreçten, en büyük dezavantaja sahip ülke olarak minimum zararla ve akılcıl bir dış politika ile çıkabilmeyi ümit ediyorum.
“Yurtta sulh cihanda sulh” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politika stratejisi rehberliğinde yol alarak, ülkemizin diplomasiye ev sahipliği yapması, barışa zemin hazırlayan yapıcı yaklaşımı çok kıymetlidir.
Böylesi kritik bir süreçte, sanayicilerimizin yaşadığı sıkıntıları yakından takip ediyor ve ilgili merciler nezdinde paylaşıyoruz. Sizlerin de varsa konularınızı bizlere iletmeniz, çözümü hızlandırmak adına büyük önem taşımaktadır.
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünü kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, tüm istiklal kahramanlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum.