Covid-19’u yanı ensemizde hissettiğimizden bu yana 15 ayı geride bırakıyoruz. Aşılama ile ilgili beklediğimiz o an geldi ve çok hızlı bir şekilde toplumun tüm kesimlerine ulaşılmakta ve alternatif aşı seçeneği sunulmaktadır. Emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Pandemi öncesine dönmek istiyorsak, toplumun tamamına yakını aşılanmalı ve bu süreç hızlandırılmalıdır. Bireyler olarak, bizler de üzerimize düşen hassasiyeti göstermek zorundayız.
Bununla birlikte; küresel salgının, küresel bir ekonomik krize dönüşmesinin ardından, kısmi de olsa toparlanma sinyalleri alınmaktadır.
Dünya Ticaret Örgütü küresel mal ticaret hacminde 2021 yılında %8 artış beklerken, Dünya Bankası Haziran Raporu’nda; küresel ekonomik toparlanmanın güçlü olduğu ancak, pek çok gelişmekte olan ülkenin salgınının kalıcı etkileriyle mücadele ettiği görüşünde. Büyüme beklentilerini de yukarı yönlü revize ederek, küresel ekonomi için %5,6, Türkiye için %5, ABD için %6,8, Çin için %8,5 ve Avro Bölgesi için de %4,2 öngörüsünü paylaştı. Raporda, söz konusu toparlanmaya rağmen, üretimin ise salgın öncesi seviyelerin aşağısında seyredeceği beklentisine yer verildi ki, aşılamadaki hız içeride de üretim ve talebi yeniden şekillendirecektir.
İngiltere'de düzenlenen G-7 zirvesinin nihai bildirisinde de koronavirüs ile mücadele konusu öne çıkmış ve G-7 ülkeleri gelecek yıl 1 milyar doz ekstra aşı temini taahhüdünde bulunmuştur. Ayrıca, G-7 toplantısında ülkemizi de ilgilendiren;
- Çin'in Kuşak ve Yol projesine karşı yeni bir alternatif altyapı destek programı,
- Dünya genelinde adil bir vergi sistemine olan ihtiyaç,
- Rusya ile istikrarlı ve öngörülebilir ilişkilerin G-7 ülkelerinin çıkarına olduğu,
- Sıfır emisyonlu araçların yükselişini sağlamak için dizel ve benzinli araçlardan çıkış sürecinin hızlandırılması,
- En geç 2050'ye sıfır karbon emisyonu hedefleri vurgulanırken, 2030'a kadar toprakların ve okyanusların en az yüzde 30'unun korunması ve 2025'e kadar da iklim finansmanının yükseltilmesi hedefleri belirlendi.
Küresel ekonomide gerek bireysel gerekse kurulan stratejik işbirlikleri ile üretime dair yeni bir yol çizilirken; enflasyon oranı çok yüksek sayılı ülkelerden biri olarak; Mayıs ayında; yıllık TÜFE’nin %16,59, Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi’nin %38,3 oranında artması, üreticimizin üstündeki maliyet baskısını açıkça göstermektedir. Burada asıl önemli olan, Yİ-ÜFE’deki artış ve bu artışta %41,27 ile imalat sanayinin rolüdür. Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi’nde de imalattaki artış %39,61’dir. Yani sanayici, hem içeride hem de küresel piyasalarda çok ciddi maliyet artışları ve değer kaybına uğrayan TL ile birlikte her geçen gün eriyen rekabet gücü ile karşı karşıyadır.
Özel sektörümüzün her zamanki dinamik yapısı ve krizlere karşı tecrübesi ile üretim, ihracat, istihdam kesintiye uğramamış olabilir. Ancak, sanayi 5.0’ın, döngüsel üretimin, yeşil ekonominin üretimi tamamen yeniden şekillendirdiği bir çağda, üretimin niteliği açısından günü kurtaran değil, geleceği kurgulayan daha somut adımlara ve projelere ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun için de reel sektörün rekabet gücünü artıran programlar ivedilikle hayata geçirilmelidir.
Covid sonrası döneme hızla yaklaşırken, açıklarımızı kapatma, eksiklerimizi tamamlama açısından son virajda olduğumuzu da unutmamalıyız. Zira, sonrası için hem rekabet gücü, hem de piyasada var olabilme adına çok geç kalabiliriz.
Önümüze güvenle bakacağımız, sağlık endişelerimizin geride kaldığı, salgının gölgesinde geçirdiğimiz son bayram olması dileği ile sevdiklerinizle birlikte sağlıklı ve mutlu bir bayram diliyorum.