Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan tarafından telaffuz edildiği için kamuoyunun gündemine oturan sanayiden kaçışla ilgili ne yaptık, ne yapılmalı üzerine bu ay bir değerlendirme yapmak istedim. Geriye doğru biz bu konuya değinmiş miyiz diye baktığımızda şunları gördük:,
16 Şubat 2011 tarihli Odaların Ortak Organizasyonu ile Dönemin Ekonomi Bakanı Buluşması’nda demişiz ki;
…Son yıllarda Türkiye adına oluşan en büyük risklerden biri de sanayisizleşme sürecidir….
31 Ocak 2011/ Meclis Toplantısı
..185 milyar dolarlık ithalatın 131 milyar dolarının ara malı ithalatından kaynaklanması, son dönemde sanayiden uzaklaşma eğilimini desteklemektedir. Sanayisizleşme süreci Türkiye için en büyük risklerden biridir.
30 Mayıs 2011/ İSO meclisinin katılımı ile Ortak Meclis Toplantısı
…Sanayiden kaçışı değil, sanayide yoğunlaşmayı temel almalıyız. Bu konuda da önümüze çıkan her türlü engeli kaldırma yönünde politikalar geliştirmeliyiz.
27 Aralık 2013/EBSO Başarılı Sanayi Kuruluşları Ödül Töreni
…Bu koşullarda sanayicimiz; göreli olarak ucuzlayan ithal girdilere ve yap-satçılığa yönelmiştir. Üretim hevesleri kırılmıştır. Örneğin Kore’de Samsung şirketi, inşaatla başlayıp elektroniğe geçerken, biz burada elektronikten inşaata geçiyoruz. Orada Samsung, elektroniğe geçerken inşaatta da niteliksel bir sıçrama gerçekleştirebiliyor. Biz bildiğiniz yap-satçılığın ötesine gidemiyoruz. Bina tasarımında niteliksel bir sıçrama yapamıyoruz.”
24 Şubat 2014/Meclis Toplantısı
….Yaratıcılığı ve tasarımı esas alan Mühendis bir toplum gelişmeli, yap-sat yerine, al-sat’a dönük bir topluma dönüşmemize müsaade edilmemelidir.
10 Nisan 2014/İYTE 4. Teknoloji ve Kariyer Günü
…Aksi takdirde, Türkiye’nin ihraç ettiği 1.400 kg. domates 1 ipad yapmıyorsa, bir tomografi cihazı 27 tır mermere anca geliyorsa, O nedenle de, bugün Samsung’un ihracatı, Türkiye ihracatının üstünde ise, sizlerin de bizlerin de hak ettiğini alması güçleşecektir.”
4 Ağustos 2014/ EGİAD Toplantısı Ali BABACAN Buluşması
..“Yaptığımız bir çalışmada gördük ki, Türkiye dünya sanayileşmesinin altında bir seyir izlemektedir. Biz bunu çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği adına tehlikeli görmekteyiz. Zira sizin yapmış olduğunuz son açıklamada bizi desteklemektedir. Ülkemiz makro koşulları sanayileşme için değil; FİNANS, İNŞAAT, PERAKENDE için daha uygun görülmektedir.”
18 Eylül 2014/Ekonomi Bakanı Katılımlı Toplantı
..Girişimci kısa vadede daha karlı, daha az sorunlu YAP-SAT’çılığa, inşaatçılığa geçiş yapmaktadır…Bunun için reel sektör ve üretim öncelikli, makro ekonomik politikalar ve iklime ihtiyaç duymaktayız.
Tüm bu söylemlerden yola çıkarak, bugüne döndüğümüzde özellikle rekabet halinde olduğumuz gelişmekte olan ülkelerdeki imalat sanayinin GSYİH içindeki payının gerisinde olduğumuzu ve küresel rekabet endeksinde ve yüksek katma değerli ürün üretiminde de benzer şekilde kat etmemiz gereken yol olduğunu görmekteyiz. O nedenle içinde bulunduğumuz süreç hem küresel, hem de ulusal konjonktür gereği kritik bir süreçtir.
Bu farkındalıkla, Yeni Türkiye’nin önünde engel teşkil eden siyasal, ekonomik ve toplumsal olarak belirlediğimiz 3 başlıkta toplam 18 tane reformun bir an evvel hayata geçirilmesini, aksi takdirde 2023 hedeflerimizin sadece kağıt üstünde kalma özelliğine sahip olacağının üzülerek altını çizmeliyim. Oysa ki, mevcut siyasi iklim bu reformları yapmaya müsaittir ve kamuoyu bu reformları beklemektedir.