2022 TEMMUZ AYI MECLİS TOPLANTI KONUŞMASI

26 Temmuz 2022

Sayın Başkanım,

Brothers & Partners Kurumsal Danışmanlık Direktörü Sn. Umut ÇİRAY,

Geçmiş Dönem Başkanlarımız,

Yüksek İstişare Kurulu Üyelerimiz,

Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,

Kıymetli Basın Mensupları,

Şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Brothers & Partners Kurumsal Danışmanlık Direktörü Sayın Umut ÇİRAY’a verdiği değerli bilgiler için çok teşekkür ediyorum.

İzmirimiz çok değerli bir sanayiciyi kaybetti. Sayın Başkanımıza başsağlığı ve acılı ailesine sabır, merhum Önder ESEN’e Allahtan rahmet diliyorum.

Son aylarda, silahlı kuvvetlerimizin yaptığı operasyonlar sırasında şehit haberlerini alıyor olmaktan büyük üzüntü duymaktayız. Her bir şehidimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Hiçbir vatan evladımızın kanının akmadığı, güven ve huzur içinde yaşayacağımız günleri umutla bekliyoruz.

Değerli Meclis Üyelerimiz,

Geçen hafta, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız M. Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığında TOBB Yönetim Kurulu olarak, Brüksel’de idik. Temaslar kapsamında;

Türkiye’nin Belçika Büyükelçisi Sn. Dr. Hasan ULUSOY ile Türkiye’nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Sn. Basat ÖZTÜRK’ü ziyaret ettik.

Türkiye’nin AB Nezdindeki Büyükelçisi Sn. Mehmet Kemal BOZAY ile bir araya gelerek, Türkiye-AB ilişkilerindeki gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulunduk.

Heyet olarak; Eurochambres CEO’su Ben BUTTERS ile de bir araya gelerek oldukça verimli görüşmelerde bulunduk.

Seyahat kapsamında Mahmut Başkanımızla birlikte İzmir Evi’ni de ziyaret ettik. Bildiğiniz gibi Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli kentlerinde Büyükşehir Belediye Başkanımız Sn. Tunç Başkan tarafından açılan İzmir Evleri ile kentin tanıtımı ile birlikte ekonomik işbirlikleri geliştirmek de hedefleniyor. 

Geçmiş Meclis konuşmalarımda dünyada şehirlerin yarıştığına, kalkınmanın yerelden başladığına vurgu yapmıştım. Örneğin 2019 Temmuz Meclisinde; “Yeni dünya düzeninde, artık ülkelerin kalkınması değil, firma ve şehirler özelinde kalkınmanın itici güç olduğu ve olmaya devam edeceği gerçeği karşısında bence özellikle İzmir’e bu anlamda büyük sorumluluk düşüyor.” Dedim. 

Benzer şekilde; Ocak 2015- Temmuz ve Aralık 2017 meclis konuşmamda yer vermiştim.

TÜRKİYE EKONOMİ ŞURASI

TOBB ev sahipliğinde; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in katılımıyla geçen ay sonunda Türkiye Ekonomi Şurası gerçekleştirildi. Şura’da üyelerimizin konularını bir dosya olarak sunduk.

Ve toplantıda 2 dakikalık konuşma süremde şu konulara yer verdim: 

  1. Bankaların sanayicilere uygulamış olduğu kredi faizlerinin yüksekliğinden dolayı yatırım yapmanın imkansız hale geldiğini,
  2. Ücret uygulamalarındaki vergi dilimlerinin artırılmasının çalışanlar açısından ele geçen ücretleri daha da artıracağını,
  3. Asgari ücret zammının mutlaka yapılması gerektiğini,
  4. Sayın Cumhurbaşkanımızın temelini atmış olduğu Aliağa OSB’de çekilen yer sıkıntısına ilişkin talebimizin dikkate alınmasını,
  5. Elektrik ve doğalgaz ilk kademe oranlarının arttırılmasını,
  6. AB yeşil mutabakat çerçevesindeki Green Deal ile sanayicilerin artan maliyetlerini karşılama yönünde bir planlama yapılmasını,
  7. Neredeyse her Cuma piyasaları, sanayiciyi, ihracatçıyı strese sokan, kurlardaki volatiliteyi artırarak maliyetleri olumsuz etkileyen pratikten kopuk açıklanan uygulamalara son verilmesi gerektiğini, ifade ettik.

Mecliste de, şurada da talep ettiğim asgari ücretin %30 artmasında emeği olan herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Ancak, enflasyonist bir ortamda bu seviyenin bile zaman içinde yetersiz kalması kaçınılmaz bir gerçektir.

Değerli Arkadaşlar,

Hem arz hem de talep cephesinde şoklar yaratan ve küresel ekonomiyi dönüştüren Pandemi sonrası bugün geldiğimiz noktada yeniden vaka artışlarını konuşur duruma geldik. O nedenle, lütfen kendinize dikkat ediniz.

Maddi ve manevi olarak çok yıprandık ve yeni şoklara daha ne kadar dayanılabilir bilmiyoruz. 

Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında atılan adımlara rağmen, bozulan dengeler, artan belirsizlik ve yükselen risk algısı enflasyonu son 24 yılın en yüksek düzeyine çıkarmış, kurlarda istikrarsızlık derinleşmiştir.

Türkiye’nin CDS risk priminin, 2001 krizimizin ardından yeniden rekor kırarak 900’leri aşması, yanlış yollardan gidildiğini açıkça gösteriyor. (Bugün 840)

Benzer şekilde PMI, 48 ile son 2 yılın en düşük seviyesinde ve baraj altında.

Ekonomi yönetiminin böylesi olağanüstü bir dönemde piyasa ekonomisinin işleyişiyle uyumlu olmayan önlemleri devreye alması, ihracatçımızın döviz dengesini bozması ve bu tür uygulamaları genişletme isteğini anlamak da zorlanıyoruz.

Son olarak Merkez Bankamız Ocak ayından bu yana faiz kararını değiştirmeyerek yine sabit bıraktı. Sadece Temmuz ayında 38 ülke faizleri artırdı. 2 ülke (Özbekistan-Rusya) düşürdü. 6 ülke sabit bıraktı.

Vadesinde ödenmeyen kamu alacaklarına uygulanan faiz oranları yıllık %30’a yükseltilirken, kredi faizleri %40’ları aşarken, politika faizindeki ısrar devam ediliyor. 

BOTAŞ Deutschebank’tan CDS+2 ile borçlanıyor.
Hazine en son dolarla %8,624’ten borçlandı. Bu da
10,5’e geliyor.

TL’ye faiz vermek günah, dolara vermek sevap olmaz.

Yani, mevcut koşulların aksine faiz kararımız ile fırtınalı bir günde rüzgara karşı adeta savaş açıyoruz. Oysa ki, bu şekilde kazanmak mümkün değildir.

Geldiğimiz noktada, politika faizinin de bir anlamı kalmadı.

Diğer yandan, Fiyat İstikrar Komitesi’nin son toplantısında; ilgili kuruluşların enerji ve gıdada stok yapması gerektiği kararını alması bizi bekleyen günlerin zorluğunu göstermesi açısında ayrıca önemlidir.

Bu noktada, hakkını vermek gerekir ki, İstanbul görüşmelerinde olduğu gibi yine Ukrayna ve Rusya'yı ilk kez bir anlaşmada buluşturan, "Tahıl ve Yiyecek Maddelerinin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi" imzalanmasına vesile olan herkesi tebrik ediyorum.

Böylesi bir süreçte Odamızın Ekonomik Değerlendirme Anketi ile yılın ilk altı ayındaki gelişmeleri ve gelecek 6 ayın beklentilerini üyelerimizin gözünden ortaya koyma imkanı bulduk. 

Buna göre yılın ilk yarısında; 

Üyelerimizin üçte birinde İÇ pazarda siparişler değişmezken, %48’inin yani neredeyse yarısının iç pazarda siparişleri farklı oranlarda azaldı. Sadece %20’sinde artış gerçekleşti.

DIŞ pazarda ise üyelerimizin üçte biri siparişlerde değişim gözlemezken, üçte biri de artış bildiriminde bulundu. %28’i siparişlerinde azalma, %8’lik bir kesimin siparişlerinin tamamen durmasında, artan maliyetlerle birlikte, hammadde temininde yaşanan sıkıntılardan kaynaklı olma ihtimali yüksektir.

Yılın ilk yarısında salgının etkisini azaltması ile üyelerimizin %47’si üretimlerinde değişiklik olmadığını %29’u üretimlerinde artış, %24’ü azalış bildirirken, %2’si de üretimlerini durdurduklarını bildirdi.

Geçen sene üretimin tamamen durduğunu belirten firma olmamasına rağmen, yılın ilk yarısındaki bu beyan uzayan sürece, artan maliyetlerle katlanmanın güçlüğünü gösteriyor.

Pandemi ile birlikte üyelerimizin dijitalleşme süreçlerinde hızlanma olduğunu geçmiş verilerden bugüne artan oranlarda görmekteyiz.

Son 3 anket döneminde, dijitalleşme yönünde girişimi/yatırımı olduğunu ifade edenlerin oranı, %30’dan %41’e ve son olarak da %66’ya yükselmiştir.

Firmaların %49’u döviz borcu olduğunu ve yüzde 25’nin açık döviz pozisyonu bulunduğunu yani kur riski taşıdığını görmekteyiz.

Ankete katılanların %46’sı sağlanan kamu desteklerini yetersiz, %25’i çok yetersiz, %24’ü ise kısmen yeterli bulurken, yeterli bulanların oranı ise sadece %5’tir.

Üyelerimizin %55’i 2022 ikinci yarısında ekonominin kötü olmaya devam edeceğini, %25’i ise iyileşme başlayacağını düşünüyor. Oldukça karamsar bir bakış açısı hakim.

Bir önceki dönemde olduğu gibi firmaların %65’i 2022 ikinci yarısında yeni bir yatırım planı hayata geçirmeyi düşünmüyor. İyileşme beklemeyen üyelerimiz, yeni yatırımları da ertelemektedir.

İkinci yarıya ilişkin beklentilerde de en büyük riskin enflasyon artışı ve döviz kurlarında istikrarsızlık, dış talepte yavaşlama olduğu vurgulanmakta ve bunlara ek olarak iç talepte yavaşlama ile erken seçim ve FED kararı gösterilmektedir.

Hükümetten beklentilerini sorduğumuz soruda; enflasyonun düşürülmesi, ekonomide istikrarın sağlanması ile maliyetlerin azaltılarak finansman temininde destek verilmesi olarak ilk 3 konu sıralanmıştır.

Benzer şekilde EBSO’dan beklentilerini de; sanayicilerin sesini daha iyi duyurması, krediye ulaşımın sağlanması, eğitim ve personel desteği verilmesi olarak sıralamışlardır.

Ayrıca üyelerimiz;

  1. Hammadde maliyetlerinin yüksekliği, kurlardaki belirsizlik ile enerji maliyetlerindeki artışın sanayicilerin iş yapmasının önündeki en önemli engeller olduğu,
  2. Sanayicilerin faiz politikası ve sonrasında yaşanan kur artışlarından büyük zararlar gördüğü ve bu nedenle faiz politikasını onaylamadıklarını da belirtmişlerdir.

Değerli Meclis Üyelerimiz,

BALTIK KURU YÜK ENDEKSİ

Sizlerin yanıtları böyle iken, yapılan uluslararası açıklamalar ve veriler de çok iyimser değil. Pandemi günlerini hatırlatırcasına, Baltık Kuru Yük Endeksi, aşağı yönlü eğilimini sürdürüyor ve küresel resesyon beklentilerini işaret ediyor.

Japon bankacılık devi Nomura’nın son açıkladığı raporda; “Küresel ekonomik büyümenin senkronize bir yavaşlamaya girdiğine dair işaretler artıyor ve ülkelerin artık büyüme için ihracattaki toparlanmaya güvenemeyecekleri anlamına geliyor. Bu da bizi birden fazla durgunluk tahmini açıklamaya sevk etti” sözleri küresel ekonomideki daralma riskini teyit eder niteliktedir. Ne yazık ki, ihracata dayalı büyüyen ülkemiz de, sanayimiz de bu daralmadan nasibini alacaktır.

IMF’nin “Gelişen ülkelerin zengin ülkeleri yakalama trendi tersine döndü.” Açıklaması da benzer şekilde ülkemiz açısından oldukça olumsuz bir yorumdur.

O nedenledir ki, gerek içerde gerekse dışarda yaşanılan olumsuzluklar ve negatif yöndeki beklentiler, ülkemizdeki karar vericilerin çok daha hızlı ve sonuç odaklı olmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda zor bir kışa hazırlanırken;

  1. Ekonomi yönetiminin politika uygulamalarında piyasa ekonomiyle uyumlu araçları tercih etmesi gerektiği, bunun ekonomide güven ve istikrar ortamının sağlanması açısından oldukça önemli olduğu,
  2.  Dünya genelinde de enflasyonda bir artış olmakla birlikte enflasyonun Türkiye’deki düzeyinin taşınabilir olmadığı, tüm ekonomik birimler gibi sanayicilerin de en büyük sorunu haline geldiği, bu soruna öncelik verilmesinin elzem olduğu,
  3. Enflasyonun ise kurlarda istikrar sağlanmadan kontrol altına alınamayacağı,
  4. Kurlardaki istikrarın ise döviz talebini düşürmekten çok arzı artırmaktan geçtiği, bunun için de ihracat artışı ve doğrudan yabancı yatırım girişinin gerektiği,
  5. Enflasyon, kur istikrarı, cari açık ve işsizlik gibi sorunların çözümü için yeni, bütünsel, tutarlı ve piyasa sistemiyle uyumlu bir ekonomik programa ihtiyaç olduğu,
  6. Bu programın merkezinde artık daha fazla inşaat sektörünün değil, sanayi ve tarım sektörünün olması gerektiği,
  7. Ayrıca hukuk, demokrasi, özgürlükler boyutundaki sorunların çözülmesi gerektiği ve yine sığınmacılar ve dolayısıyla da dış politikada bazı yeni önlemlere ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.

Değerli Arkadaşlar,

2015 yılında sizleri Sanayi 4.0 ile tanıştırırken, eğitim altyapısı sanayi 4.0’a cevap verecek şekilde yapılanmalı dedik ve Eğitim 4.0’a vurgu yaptık. Bunu neden söyledik. Çünkü, sanayi 4.0 çağında çocuklarımızın teknoloji üretiminde payı olması için matematik ve fen alanında var olması zorunludur.

Geçen hafta üniversite yani YKS sonuçları açıklandı. Her ne kadar örneğin 2019 yılına göre daha pozitifmiş gibi bir görünüm olsa da, yine de gençlerimizin genel durumu umut vermemektedir.  

Meslek liseleri ve Fen liselerinin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Ağırlığı İmam Hatip Liseleri’ne veren bir eğitim sistemi başarılı olamaz.

Eşit ağırlıkta Türkiye birincisi olan İzmir Atatürk Lisesi dönem birincisi sevgili Selin Aşıkiraz’ı gönülden tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Böyle bir eğitim sisteminin bizi getirdiği nokta, cehaletin şiddetle birleşerek canımızı emanet ettiğimiz doktorlarımızın öldürülmesi, şiddete maruz kalmasıdır. Son olarak Konya’da öldürülen Dr. Ekrem Karakaya’ya Allahtan rahmet; ailesine sabır ve baş sağlığı diliyorum.

Yani düzeltmemiz gereken çok fazla alanımız var. Düzeltilene kadar da biz doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz diyerek, konuşmamı tamamlamak istiyorum.

 

Saygılarımla,

Ender YORGANCILAR

Yönetim Kurulu Başkanı

EBSO'dan Haberler

Başkana Ulaşın