Sayın Başkanım,
Paradigma Consultancy Kurucusu Sn. Haluk Ünaldı,
Geçmiş Dönem Başkanlarımız,
Yüksek İstişare Kurulu Üyelerimiz,
Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,
Kıymetli Basın Mensupları,
Şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın Haluk Ünaldı’ya verdiği değerli bilgiler için çok teşekkür ediyorum.
ANKARA ZİYARETİ/SLAYT 1
Yeni bir yılın ilk ayının son günündeyiz. Konuşmama 5 Ocak’ta Ankara’ya yapmış olduğumuz ziyaret ile başlamak istiyorum.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığında TOBB Yönetim Kurulu olarak Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati ile ekonomideki gelişmeleri değerlendirdik, önerilerimizi paylaştık.
İZTO ve Borsa Başkanlarımız, Sayın Valimiz ile birlikte Ak Parti Genel Başkan Yrd. Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Bakanları ziyaret ederek, Tarıma Dayalı Organize Sanayi Bölgeleri, Kemalpaşa Lojistik Merkezi gibi İzmir’in ve üyelerimizin konularına ilişkin verimli görüşmeler gerçekleştirdik.
Değerli Meclis Üyelerimiz,
2020 yılında dünya ekonomisinde görülen küçülme, 1980 sonrası dönemin en büyük daralması olurken, 2021 yılındaki büyüme de yine 1980 sonrasının en yüksek büyümesi oldu. Dolayısıyla, 2020 ve 2021 yılında iki farklı yönde de büyük bir şok yaşandı.
Salgın, yüksek enflasyon ve durgunluk sürecindeki küresel ekonomide 2022’nin risklerine, her yıl geleneksel olarak yapmakta olduğum gibi yine Dünya Ekonomik Forumu, tarafından yayınlanan listeden bakalım.
KÜRESEL RİSKLER/SLAYT 2
0-2 yıl içinde beklenen risklerde ilk 3 sırayı ekstrem iklim olayları, geçim sıkıntısı ve iklim politikalarındaki başarısızlık almaktadır. 2-5 yıl içerisinde 3 farklı başlık dikkat çekiyor. İnsan-çevre ilişkisinin bozulması-jeopolitik ekonomik çatışmalar ve bio çeşitliliğin azalması.
0-2 yıl |
2-5 yıl riskleri |
Ekstrem iklim olayları: %31,1 |
İklim politikalarında başarısızlık: %35,7
|
Geçim sıkıntıları: %30,4 |
Ekstrem iklim olayları: %34,6
|
İklim politikalarında başarısızlık: %27,5 |
Toplumsal/sosyal patlamalar: %23,0
|
Toplumsal/sosyal patlamalar: %27,5
|
Geçim sıkıntıları: %20,1
|
Bulaşıcı hastalıklar: %26,4
|
Borç krizleri: %19,0
|
Ruh sağlığı bozulmalarında artış: %26,1
|
İnsan/çevre ilişkisinin bozulması: %16,4
|
Siber-saldırılar: %19,5
|
Jeopolitik/ekonomik çatışmalar: %14,8
|
Borç krizleri: %19,3
|
Siber-saldırılar: %14,6
|
Dijitalleşmede eşitsizlikler: %18,2
|
Bio çeşitliliğin azalması: %13,5
|
Finansal çöküşler: %14,2
|
Finansal çöküşler: %12,7
|
DEUTSCHE BANK RİSKLERİ/SLAYT 3
Diğer bir riskler listesi, bir finans kuruluşundan geliyor. Deutsche Bank’a göre 2022 yılının risklerinde ilk 3’te; yüksek enflasyon, Fed’in agresif parasal sıkılaştırması ve aşılara dirençli varyantlar sıralanıyor. Her 3 başlık ülkemiz için de en öncelikli riskler arasında yerini almış durumdadır.
KÜRESEL EKONOMİYİ ETKİLEYECEK ANA BAŞLIKLAR/SLAYT 4
Genel olarak küresel ekonomiyi etkileyecek ana başlıkları derlediğimizde karşımıza şu konular çıkmaktadır.
1.Ticaret Savaşları/Bloklaşmaları
2.Çin Ekonomisindeki Yavaşlama
3.FED’in Faiz Politikası
4.Tedarik Zincirlerinde Yeniden Yapılanma
5.Dünya genelinde agresif artış gösteren borç yükününün olumsuz yansımaları
6.Emtia ve Enerji Fiyatları ile Enerji Arz Güvenliği
7.Yüksek Enflasyon ve Beraberinde Geçim Sıkıntısı
8.Jeopolitik Riskler
9. İklim Politikaları, Yeşil Dönüşüm
10. Gıda Temini Sıkıntıları
DÜNYA EKONOMİK FORUMU ÜLKE RİSK RAPORU 5
Yine Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan raporda, ülkeler özelinde de risk başlıkları sıralandı. Tabloda, Türkiye için öncelikli 5 risk şöyle sıralanıyor:
İş bulma ve geçim sıkıntıları, Uzun süreli ekonomik durgunluk, Ulusal ilişkilerde çatışmalar, İnsan kaynaklı çevre sıkıntıları, Teknoloji kaynaklı krizler.
TÜRKİYE İÇİN 2022 YILININ RİSKLERİ/SLAYT 6
Bizim kendi derlememizde Türkiye özelindeki riskleri 3 ana başlıkta toparladık. Jeopolitik-ekonomik ve toplumsal risklerimiz.
Jeopolitik Riskler
Ekonomik Riskler
Toplumsal Riskler
Şimdi, burada açıkça ifade etmek gerekir ki, faize karşı olan hassasiyet ne yazık ki, enflasyon ve kur üzerinde baskı yaratmış ve tamiri zor bir sürece bizleri sürüklemiştir. Faiz düşmediği gibi artmaya devam ederken, döviz kuru arttı, enflasyon rekor seviyelere çıktı. Ve artan kurla birlikte borçlar arttı, rezervler azaldı. Bugün, ülke olarak en yüksek faizle borçlanmada ilk sıralardayız. Biz sanayiciler benzer şekilde %14 politika faizine rağmen %30’larda kredi bulmaktayız. Buna rağmen, yüksek maliyetli krediyi dahi almakta birçok firmamız zorlanmaktadır. Özsermayesi yetersiz firmalarımız, artan kur, yüksek enflasyon, artan maliyetler, ticarette vadeli satışın tercih edilmemesi, nakit sıkıntısı yaşanması gibi sebeplerle faaliyetlerini sürdürmekte güçlük çekmektedir. Bu sürecin devamı, tıkanmaya bizleri götürür. O nedenle, bu noktaya gelmemizi sağlayan politikalarda ısrarcı olmamak, hepimizin yararına olacaktır. Öngörülebilir bir ticari hayat ve güven ortamının sağlanması en öncelikli talebimizdir. FED’in Mart’tan itibaren faiz artışını kesinleştirmesi, doları güçlendirirken, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin kırılganlığını da ayrıca artıracaktır.
2022’NİN TÜRKİYE ÖZELİNDE FIRSATLARI/SLAYT 7
Evet ülke olarak çok zor bir dönemden geçiyoruz. Ancak, değerlendirebildiğimiz takdirde fırsatlara da sahibiz. Ve bu fırsatlar bize, uzun vadede kalıcı fayda sağlayacak kritik başlıklardır.
Avrupa Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (Eurochambres) Başkanı Luc Frieden verdiği bir demeçte Türkiye için diyor ki;
“Türkiye coğrafi konumu ve Gümrük Birliği nedeniyle, Avrupa endüstrisi için önemli bir tedarikçi olma konusunda ciddi bir avantaja sahip, ancak yatırımlar için çekici bir adres olmak coğrafi yakınlıktan daha fazlasını gerektiriyor. Hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim, işleyen ve bağımsız bir yargı sistemi ve mülkiyet haklarının güvende olması gibi koşullar temel gereksinimler. Türkiye bu temel gereksinimleri ne kadar iyi karşılarsa, o kadar çok iş çekecektir.” Bu sözler, sadece bir kişinin yorumu olarak düşünülmemelidir. Temsil ettiği iş dünyası ki, ihracatımızın yaklaşık yarısını oluşturan bizlerin müşterileridir.
SANAYİDE ENERJİ MALİYETLERİ/SLAYT 8
Omicron varyantına ilişkin temkinli yaklaşım devam etse de, piyasalar açısından, küresel enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar çok daha ciddi bir risk unsuru olarak görülmeye başlandı. Artan enerji darboğazı sebebiyle, Covid krizinin yerini enerji krizinin aldığı değerlendirmeleri de mevcut. Hal böyleyken, yapılan elektrik ve doğalgaz zamları sanayicilerimiz açısından katlanılamaz boyutlara ulaşmıştır.
Biz maliyetlerin endişesini taşırken, geçen hafta yeni bir şok ile karşı karşıya kaldık. İran kaynaklı sıkıntıdan dolayı önce gaz kısıntısı ardından da TEİAŞ’ın organize sanayi bölgelerine en az 3 gün olmak üzere elektrik kısıtlaması kararı açıklandı. Her iki durum da, üretim için çok ciddi meselelerdir ve maliyetlerden siparişe, ihracata kadar tüm dengeleri bozan ve tekrarında müşteri kaybına sebep olacak olağanüstü bir durumdur. Şimdilik 10 gün gibi bir zamanlama tanımlansa da uzun sürebileceği riskleri de masada konuşulmaktadır. Bazı sektörler muaf tutulsa da, zincirleme olarak tüm sektörlerimize yansıyacak bir krizdir bu. Bu duruma hazırlıksız yakalanıldığı için iş OSB yönetimlerimize kaldı ve zor bir süreç yönetildi.
Geçen hafta pazar akşamı; Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanımız ve bakan yardımcılarımız ile zoom üzerinden durum değerlendirmesi yaptık. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunulması önemli ve kıymetlidir.
Bu krizde bir kez daha gördük ki, dışa bağımlılık çok büyük bir risk. Söz konusu ülkeler yarın, kendi iç sebeplerinden veya teknik olarak veya siyaseten vermiyorum dediğinde bizim bir B planımız var mı? O nedenle, yeni enerji kaynaklarına ve enerji yatırımlarına ihtiyacımız var.
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ: DOĞALGAZ İTHALATI/SLAYT 9
Doğalgaz ithalatı yaptığımız ülkelerin oranlarına baktığımızda aslında, riskin çok daha büyük olduğunu görüyoruz. Ekim itibari ile İran’ın payı %8.4 iken, Rusya’nın payı %40, ABD’nin %18’dir. Yarın Rusya talebi azalttığında ne yapacağız? Bir B planımızın olmadığını da ne yazık ki İran krizi ile test etmiş olduk.
Bakınız, ABD’nin Rusya’yı Ukrayna konusunda uyarması üzerine, Rusya SWIFT'den uzaklaştırılırsa Avrupa'ya gaz vermeyeceği konusunda uyardı. İşte tam da kastettiğim böyle bir durum. Rusya elindeki kozu kullanmasını bilen stratejist bir ülke. O nedenle, ilk 10 büyük ekonomi arasına girmek, Bölgenin yeni tedarik üssü olmak ve ihracat rekorlarına devam etmek istiyorsak enerjide arz güvenliğini sağlamak zorundayız. Yetersiz enerji kaynakları ile dışa bağımlı bir halde bunu gerçekleştirmemiz, sürdürmemiz mümkün değildir.
Şimdi, sizlere geçmiş dönemlerde yapmış olduğum sunumlardan bazı slaytlar ve konuşmalarımdan alıntılar paylaşacağım. Başkan olarak seçildiğim 2009 yılından bu yana birçok kez farklı platformlarda enerjide dışa olan bağımlılığımıza dikkat çekmiş, önerilerimi sıralamıştım.
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN ALINTILAR/ 10-31
Sunumlar-Meclis konuşmaları ve diğer platformlarda yaptığım konuşmalardan alıntılarla ilerleyeceğim.
27 Mart 2010 tarihinde Sn. Cumhurbaşkanını ağırladığımız Meclis Toplantı sunumumda çok açık bir şekilde geleceği şekillendirecek başlıklar arasında Enerji arz ve talebindeki değişimlere yer vermiş ve “2023 hedefinde yer alan 500 milyar dolar ihracat için, dışa bağımlı Türkiye’nin yeterli enerji kaynağı yoktur. Türkiye enerji ihtiyacının %80’ini ithal etmektedir. Bu da; yenilenebilir enerji ile birlikte, nükleer ve termik santrallerin devreye girmesini zorunlu kılmaktadır.” Demiştim.
Daha sonra slaytta gördüğünüz birçok toplantı sunumunda nükleer enerji haritasına yer vererek, etrafımızı sarmış olan santrallere dikkat çekmiştim.
Meclis, Egiad, Kesiad, Essiad sunumlarımda enerjiye geleceğin kilit sektörü olarak yer vermişim.
24 Temmuz 2014 tarihli İzmir Ekonomi Zirvesi’nde de; “Yenilenebilir Enerji Kaynaklı” yatırımların desteklenmesi talebimi iletmiştim.
4 Şubat 2015 Komite toplantısında yine geleceğin kilit sektörü enerjiye yönelik slaytlara yer vermişim.
2018 yılında, EXİMBANK, Rotary ve Osbük toplantılarında kalkınma ve dönüşüm stratejileri arasında yenilenebilir enerji kaynaklarını göstermişim.
MECLİS KONUŞMALARINDAN ÖRNEKLERE de kısaca bakalım.
Her birinde farklı zamanlarda; Yenilenebilir alternatif enerjilerle birlikte, bilimin ve teknolojinin son yeniliklerinden faydalanarak yeni nesil nükleer santralleri geliştirmek zorunda olduğumuzun altını çizmişim.
Örneğin 30 Kasım 2015 tarihli meclis toplantısında; “Rusya krizi de göstermiştir ki, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın etkin kullanımı ve bu tür yerli üretime ilişkin adımların atılması çok önemlidir.”
FARKLI PLATFORMLARDAKİ KONUŞMALARDA; 2009 yılından başlamak üzere birçok kez konuyu gündemde tutmaya çalışmışım. Tek tek okumuyorum. Slaytlarda görmektesiniz.
En son, 19.10.2021 tarihli YÖNETİM KURULLARI ORTAK TOPLANTISI’nda demişim ki; … Ayrıca, dünya genelinde giderek artan enerji sıkıntısı, üretimi kesintiye uğratırken, kış dönemi sanayi adına daha çetin geçecek gibi görünmektedir.
Evet, elimden geldiğince enerjide dışa olan bağımlılığımıza dikkat çekerek önlemlerin alınması, yatırımların yapılması için konuyu dile getirdim. Getirmeye de devam edeceğim. Dilerim, bu krizden dersimizi almış olarak çıkarız ve sanayimiz en az zararla bu süreci de atlatır.
Son olarak bir duyurum olacak. 10 Şubat’ta Geri Dönüşüm Fuarıyla ilgili bir lansman toplantısı yapılacak. Detaylar, sizlere gönderilecektir. Geri dönüşüm, çevre ve beraberinde pek çok sektörü dolaylı olarak kapsayan bu fuara katılmanız hususunu bilgilerinize sunarım.
Saygılarımla,
Ender YORGANCILAR
Yönetim Kurulu Başkanı