Sayın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanım,
Sayın Meclis Başkanım,
Ticaret Odamızın Kıymetli Başkanı,
Borsa ve Odalarımızın Sayın Başkanları
Geçmiş Dönem Başkanlarımız,
Yüksek İstişare Kurulu Üyelerimiz,
Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,
Basınımızın Kıymetli Temsilcileri
Şahsım ve Yönetim Kurulumuz adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Meclis Toplantımıza hoş geldiniz.
Ülkemizi karış karış gezerek, Oda ve Borsalarımızın, iş dünyasının sorunlarını yerinde dinleyen, çözümün merkezi olan siyasi iradeye konularımızı anlatan, çözümü için öneriler sunan, Dünyanın dört bir tarafında ülkemizi başarıyla temsil eden ve bugün de Meclis Toplantımızı onurlandıran Sayın Hisarcıklıoğlu Başkanıma özel teşekkürlerimi sunarak, Hoş geldiniz diyorum.
24 Haziran günü kutladığımız TOBB’un 70. yılını da gönülden tebrik ediyor, başarılı çalışmaların devamını diliyorum. Sayın Başkanımız başta olmak üzere TOBB Yönetim Kurulu üyelerine ve TOBB çalışanlarına teşekkür ediyorum.
Ayrıca, meclis üyemiz Sayın Hüseyin Arıcı’yı 10 yıllık TOBB Delegeliği ve Genel Sekreterimiz Sayın Mustafa Kalyoncu’yu da 20 yılın üzerindeki hizmetlerinden ötürü aldıkları plaket için tebrik ediyorum.
Sayın Başkanım
Sizin sürekli dile getirdiğiniz güzel bir sözünüz var: “Birlikte rahmet ve bereket ayrılıkta azap vardır” diye. Biz de İzmir odaları olarak bu birlikteliği berekete dönüştürerek, özellikle bu dönem çok önemli ortak projelere imza attık. Huzurlarınızda, aramızda bulunan Ticaret Odamızın Başkanı Sayın Mahmut Özgener’e, Borsa Başkanımız Sayın Işınsu Kestelli’ye, İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanımız Sn. Jak Eskinazi’ye, Deniz Ticaret Odası Başkanımız Sn. Yusuf Öztürk’e çok teşekkür ediyorum.
BM RAPORU
Sunumuma, Birleşmiş Milletler’in Rusya-Ukrayna savaşının etkilerine ilişkin yayınladığı önemli bir rapor ile başlayıp, sonra ekonomimizin son durumuna ilişkin görüşlerimi paylaşacağım.
Söz konusu raporda; COVID-19 ile kırılganlaşan ekonomilerin, savaş ile en az bir nesildir görülmeyen bir küresel yaşam pahalılığına ulaşmasıyla kıtlık döngüsüne geçişe yer veriliyor.
Raporda kıtlık döngüsünün şiddetlenmesine gerekçe olarak şunlar sıralanıyor:
Ve sonuçta da; şiddeti artan bu kıtlık döngüsünün sosyal ve politik kaosa neden olabileceği öngörüsü paylaşılıyor. Ve deniyor ki,
Raporda, bu durumdan özellikle de en çok yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin etkileneceği belirtiliyor.
Sayın Başkanım,
Ülkemizde de şu anda en hassas konu, Birleşmiş Milletler raporunun da altını çizdiği gelir adaletsizliğidir. Orta direkt diye bir sınıf kalmadı. 8 milyona yakın kişi asgari ücretle geçiniyor. Asgari ücret mutlaka güncellenmelidir. Gelir adaletsizliği bizleri daha başka sosyal sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Bu konu her şeyin önünde geliyor.
REVİZE EDİLEN BÜYÜME ORANLARI
Artan maliyetler, iklim sorunları üretimin dengesini bozarak, kıtlık döngüsüne ülkeleri sürüklerken; IMF, Dünya Bankası ve OECD bu ay içinde ard arda büyüme öngörülerini revize ederek daha da aşağıya çektiler.
Son duruma göre; küresel büyümenin ortalama %3, Euro Bölgesinin ortalama %2,1 ve Türkiye’nin de ortalama %3 oranında büyümesi beklenmektedir. Küresel büyüme ve Euro Bölgesi 2021 yılının neredeyse yarısı kadar büyüyecekken, Türkiye’nin neredeyse dörtte biri kadarı büyüyeceğine dikkatlerinizi çekmek isterim.
BÜYÜME
2021 yılında sanayimizin katkısı ile büyüme performansı çok başarılıydı. Ancak, sürdürülebilir olması çok daha önemli. Yıllar itibari ile büyüme verilerine baktığımızda zig-zag’lı bir eğilim, sürdürülebilir olmayan istikrarsız bir tablo sergilemektedir. Bu da bir yerlerde yanlış yapıldığını bizlere göstermektedir.
İSO PMI VERİLERİ
2022 yılındaki düşük büyüme tahminlerini, PMI yani imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksinden de teyit etmekteyiz. Benzer şekilde, küresel ve Avrupa verilerinde bir düşüş gözlense de, barajın üstünde kalmayı başarıyorlar. Türkiye’de PMI, Kasım ayından bu yana düşüş eğilimini sürdürerek, son 3 aydır baraj altındaki seviyesini korumaktadır.
Artan hammadde fiyatlarından, enerji fiyatlarına, navlundan kur artışlarına, enflasyona kadar, üretimi zorlaştıran unsurlarla mücadele etmeye çalışan sanayicinin son durumunu da tablo özetler niteliktedir.
ENERJİ MALİYETLERİ
Ve enerji fiyatları. Sayın Başkanım sizlerin de takip ettiği üzere enerji maliyetleri özellikle birçok sektör açısından katlanılamaz boyutlardadır. Savaşla birlikte küresel enerji fiyatları artışı bu durumu tetiklese de bu konuda desteklerinizi arz ediyoruz.
Son 1 yılda kademe 2 doğalgaz sanayi kullanımına gelen zam oranı %603’dür. Son 1 yılda sanayide elektrik kullanımına gelen zam oranı %304’dür
Fiyat artışlarının geri çekilmesine ilişkin hiçbir girişimimize olumlu cevap alamadığımız gibi artış eğilimi de devam ediyor. Ve yeni zamlar konuşuluyor. Diğer taraftan enerji temininde de kışın yaşanabilecek sorunlara yönelik acil önlemlerimizi bugünden almamız gerektiğinin de altını çizmek isterim.
TÜRKİYE’NİN KARNESİ
Nihai olarak Türkiye’nin karnesine baktığımızda ise tablo net. TÜFE ve ÜFE arasındaki makasın rekor kırdığı bir süreçte; %73,5 enflasyon ile Dünyada 5., 1.548 ÜFE endeks değeri ile 3., 800’leri aşan CDS risk primi ile 2. ülke iken, gelişen ülke para birimleri arasında TL’nin en çok değer kaybeden para birimi olduğu, son 1 yılda Doların TL karşısında %99 değerlendiği, gerçeğine gözümüzü kapayamayız.
Ve bu tablonun maliyetini hepimiz yükleniyoruz. Her geçen gün de maliyet katlanarak artmaktadır. Yaptığımız üretim de ihracat da değerini yitiriyor. Sahip olduğumuz avantajlarımızı bir bir kaybediyoruz. Fiyat istikrarı tamamen kaybolmuş durumda. Oysa ki, Merkez Bankası Kanunu’nda 4. madde der ki: “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır.” Atılan adımlar da ne yazık ki, uzun soluklu olamıyor. Enflasyon artışı ve kur oynaklığı önlenemiyor.
Küresel piyasalarda yüksek likidite dönemi de sona eriyor. Uzmanlar tarafından ard arda küresel riskler için kasırga, kusursuz fırtına gibi tanımlar kullanılıyor. O nedenle de, ivedilikle içerde riski artıran unsurları ortadan kaldırmak zorundayız. Yeniden güveni sağlamak, istikrarlı, akılcıl para ve maliye politikaları ile üretim için uygun şartların oluşturulmasını beklerken, Cuma günü piyasalar kapandıktan hemen sonra bir karar açıklanıyor.
BDDK, “Bağımsız denetime tabi şirketlerin yabancı para nakdi varlıklarının 15 milyon TL'den fazla olması halinde, YP nakdi varlıklarının, aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının %10'unu aşması durumunda, kredi kullandırılmamasına” karar verdi.
Bu karar, ilk bakışta şirketlere elindeki dövizi sat ve yeni döviz alma şeklinde özetlenebilir. Şirketlerin ithalat ve döviz kredisi yükümlülükleri bizi ilgilendirmez deniyor. Şok etkisi hariç, kura etkisini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Firmaların bunu birçok yolla çözme imkanı var. Grup firmalarına aktarabilirler, borç verebilirler.
Ancak bu karar ve ihracatçının ihracat dövizinin %40’ını bozdurma gibi uygulamalar, faizi artırmamak için yapılan denemeler, ekonomiyle ilgili belirsizliği ve riski maalesef artırıyor.
BANKA KREDİ FAİZLERİ
DIŞ TİCARET ENDEKSİ
Dış ticarete endeks değerleri üzerinden baktığımızda; ihracat birim fiyat endeksinin, ihracat miktar endeksinin oldukça altında kalması, daha çok malı daha düşük fiyatla sattığımızı göstermesi açısından önemlidir. Yeşilin farkı ise enflasyon olarak bizlere yansıyor.
21 Şubat 2001 yılında; tarihe, adını yazdıran bir kriz yaşadık. Ve kriz 21 Şubat 2001’de patlak verdiğinde dolar 685 TL idi. 22 Şubatta 957, 23 Şubatta 1.072’yi görüyor. Ekim 2001’de kur 1.661’e geliyor. Ve yılı ortalama 1.230 ile kapıyor.
2001 yılında ihracat, 31.3 milyar dolar gerçekleşti. (2000’de 27.8 Milyar dolar)
Ekim 2021’de dolar 9.14 TL iken, Ocak ayında 13,52’ye çıktı. Bugün ise 16,5-17 seviyelerinde. 5 aylık ihracat rakamımız ise 102,5 milyar dolar. Yıllık hedefimiz 250 milyar dolar.
Yani, 2001 krizi benzeri bir kur atağı ile karşı karşıyayız. 2001 krizinden ihracat ile doğru para ve maliye politikaları ile reformlarla ve ekonomi odaklı yönetim ile çıktığımızı hatırlatmak isterim.
Sayın Başkanım,
Bütçemizin bir kısmını yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm için kullanmamız gerekirken, bugün biz daha müşteriye vereceğimiz fiyatı belirleyemiyoruz.
Bu şekilde KOBİ’lerimiz nasıl üretebilir, ülkemizin kalkınmasına nasıl daha fazla katkı koyabilir? Nasıl rekabet edebilir?
İstanbul Sanayi Odası ve Odamızın her yıl eşzamanlı yapmış olduğu 500 ve 100 büyük sanayi kuruluşu çalışmalarımız göstermektedir ki; tüm zorluklara ve mali kırılganlıklarına rağmen, sanayicimizin kapasitesi de, vizyonu da, heyecanı da çok büyük ve üretmeye gönül vermiş durumda. Lütfen bu heyecanın öldürülmesine izin vermeyin.
Türkiye’nin dinamik üretim kapasitesi, bu krizleri aşacak güçtedir. Ancak, öncelikle politikaların doğru kurgulanması gerekiyor.
Katma değerli üretim için eğitim sisteminin sanayi 4.0-5.0 alt yapısına uygun yeniden dizayn edilmesi ve TEKNOLOJİ LİSELERİNİN acilen kurulması üretim modelimiz açısından son derece önemlidir.
Bununla birlikte, sığınmacı meselesi de öncelikli çözüm bekleyen konular arasında yer almaktadır.
Ve son olarak da, kadınlarımızı toplumdan dışlayan, kız çocuklarımızın okumasını engelleyen sadece dini ön plana çıkaran yaygınlaştıran tarikat liderlerinden sürekli övgü ile söz edilmesinin, Atatürk’ün bize bıraktığı cumhuriyet mirasına tezat olduğunun da altını çizmek isterim.
TOBB SANAYİNİN LİDERLERİ PROGRAMI
TOBB tarafından onaylanan sanayi kapasite raporlarının bir araya gelmesi ile oluşan, TOBB Sanayi Veritabanı’na kayıtlı verilerden derlenen Sanayinin Liderleri Programı, yaklaşık 4 bin farklı ürün için üretim kapasitesine göre oluşturuldu.
İstanbul, 1.809 ürünün her birinde sahip olduğu üretim kapasitesiyle ilk 3 şehirden biri olurken, İstanbul'u 1.028 ürünle İzmir, 772 ürünle de Kocaeli takip ediyor. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.
Sayın Başkanım,
Son bir konuyu arz etmek istiyorum. Sanayi Bakanlığımızda bekleyen Aliağa OSB’nin genişlemesi ile ilgili tüm müracaatlar tamamlandı. Sadece Sayın Bakanın onayı kaldı. Desteklerinizi rica ediyorum.
Kurban bayramınızı şimdiden kutlayarak, konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Saygılarımla,
Ender YORGANCILAR
Yönetim Kurulu Başkanı