HAZİRAN AYI MECLİS TOPLANTI KONUŞMASI–24.06.2024
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Doktor Cemil Tugay,
Sayın Yönetim Kurulu Başkanımız,
Yönetim Kurulu Üyelerimiz,
Geçmiş Dönem Başkanlarımız,
Onur Üyelerimiz,
Yüksek İstişare Kurulu Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri, 16. Grup Deri, Deri ürünleri ve Deri Giyim Eşyası ve 38. Grup Basınımızın Kıymetli Temsilcileri; sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum; Haziran ayı Meclis toplantımıza hoş geldiniz.
Geçmiş Kurban Bayramınızı ve babalar gününü tekrar kutluyorum.
Pençe Kilit Bölgesinde şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, kederli ve acılı ailesine sabırlar diliyorum, ülkemizin başı sağ olsun.
Meclisimize katılarak bizleri onurlandıran İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Doktor Cemil Tugay’a tekrar hoş geldiniz diyerek EBSO Meclisi olarak yeni döneminizde kolaylıklar, başarılar diliyor, her süreçte desteğimizin sizlerle olduğunu ve ortak akıl ile çözümler getirebileceğinizi bilmenizi istiyorum. Sizin konuşmanızdan sonra Meclis üyesi arkadaşlarımın bilgilenmek için soruları olacağını düşünüyorum.
Değerli Meclis üyelerimiz, bu ay ülkemizin yaşadığı güncel ve geleceğini ilgilendiren önemli problemlerin konu başlıklarını içeren ve geçen Meclisimizde de paylaştığım Atatürk’ün Sığınmacı Yasasını tekrar hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum.
Sığınmacılar, demografik beka ve dil sorunu başlığı altında, Türk soylu olmayanlar istediği yere yerleşemez, ana dili Türkçe olmayanlar müstakil mahalle kuramaz, işçi ve sanatçı kümesi oluşturamaz, ecnebilerin bir belediyedeki nüfusu yüzde 10’u geçemez ifadelerinin ne kadar haklı olduğunu yaşadıklarımızla şahit oluyoruz.
Dilini kaybeden ülke yok olmaya mahkumdur, bunu tarihte örnekleri vardır. Şimdi bu sığınmacılara Arapça eğitimler verdirmek yerine, eğitim aldıkları okullarda sadece ve sadece Türkçe eğitimlerin verilmesi konusunda ısrarcı olmamız ve uyarıcı olmamız gerektiği inancındayım.
Bayramdan önce Gaziantep’te sığınmacıların şehri, sosyal hayatı, iş alemini, esnaf, sağlık ve bunun gibi tüm alanlarda yaşanamaz hale getirdikleri için 41 STK kuruluşunun yapmış olduğu önemli çok detaylı hazırlanmış manifesto tarzında uyarısı bıçak kemiğe dayandı feryadıdır. Bu sıkıntı tüm illerimizde maalesef aynıdır. Sığınmacılar gelmeye devam ediyor, biz de susmaya devam ediyoruz.
İş yaşamı başlığı altında nasıl bir ülke olduk ki hiçbir konuda ön görülebilirlilik yok. Kur, faiz, enflasyon, vergiler ve bunun gibi kriterler, körebe oynuyoruz resmen. Ülkemizde istidam oranı yüzde 54, 2024 itibarıyla kadınlarda yüzde 36.6, erkeklerde yüzde 71,5. Durum böyleyken, Cumhurbaşkanımız nüfus artış oranı düştüğü için çözüm olarak son günlerde milyonlarca kişiyi ilgilendiren doğum izni süresi ve teşvikleri gündeme getirmiştir. Bu uygulamaya girerse EYT’den sonra ikinci büyük hata olur, kadınları kimse işe almaz. Zaten son 15 yılda kadın iş gücüne katılım oranı düşüş halinde. Amaç, kadınları iş hayatından çekmek olabilir mi acaba?
Ülkemizin aile yapısı genelde 2 çocuklu olarak uzun yıllar devam etmiştir ama son 15 seneden itibaren 1 çocuklu aileye dönüştü bu. Bu tercih nüfus artışını olumsuz etkiliyor. Doğurganlığın azalmasının mevcut zaten çok uzun olan iznin 1 yıla uzatılması düşünülen doğum izinlerinin olmasında değil, geçim zorluğu, pahalı eğitimden kaynaklandığını ilgili makamlara net olarak anlatmalıyız.
Ekonomi başlığında, kur korumalı mevduattan kurtulmaya çalışırken son aylarda daha tehlikeli olan … fonlar, swaplar ile yaklaşık 24 milyar dolar sıcak para girişi yetkililer yabancı yatırımcı diyor ama aslında yalancı yatırımcı. Doları getirip, bozup yüksek faizlerle vadeliye yatırıyor, faiz alıp çıkıyor, son aylarda yabancılar ciddi ciddi para kazanıp kazançlarını alıp gidiyorlar.
Enflasyonu düşürmek için tasarruf tedbirleri genelgesi yayınlanmasına rağmen devlet hiçbir şekilde uymuyor. Kamu ihaleleri, Diyanet’in harcamaları 5 ayda yaklaşık 38 milyar TL, temsil ağırlama giderleri Mayıs’ta 7 kat artmış arkadaşlar. Araç giderleri ve bunun gibi geçen yıla göre artışlar yüzde 100’ün çok üstünde devam ederken, Bakanlık ekstra vergiyi dar gelirlilerde ve üreten kesimde aramayı bırakması lazım.
2000’li yıllarda kamu personeli yaklaşık 1 milyon 750 bin kişi iken bugün yaklaşık 5 milyon 250 bin kişi. Milletvekili sayısı uzun yıllar 450 iken, önce 550, sonra 600’e çıkmıştır. 2018 yılında Başkanlık sistemine geçilince gerekli olduğu için Başkana bağlı çok fazla çalışan ve danışman istihdam edildi. Ama Türkiye Büyük milletvekili sayısının azaltılması gerekmez mi acaba? Yüzölçümüyle aynı ülke, devlet aynı devlet, ülke aynı ülke iken ilave alınan 4 milyon kişi neden alındığı izaha muhtaçtır.
Almanya’yla kıyaslıyoruz çoğu şeyimizi, Almanya 84 milyon nüfuslu, 4 milyon 364 bin kişi çalışıyor, gelişmiş ülke. Almanya’da 9 bin makam aracı var, Türkiye’de 125 bin makam aracı var. Özetle devletimizin istihdam sayısının küçülmesi lazım, kayıt dışının yok edilmesi lazım ki ülkede her kesim rahatlasın.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin bugünkü sıkıntıları yaşaması, öncelikle yanlış kamu uygulama ve tercihleri ve iş alemi olarak da özeleştirimizi yaparsak, bizlerin de küçükte olsa katkısı olduğunu düşünüyorum. Teşvikler, destekler, verimsiz yatırımlar, istisnalar ve bunun gibi bir sürü seçenek. Kontrol, ölçme, değerlendirme olmadığı için firmalar yapacağı her yatırımı devletten bekler hale geldi maalesef. Bir örnek verirsek, Ar-Ge merkezlerinin verimsizliği istisnalar hariç ihracat ortalama değerleri ile sabittir. Ar-Ge merkezleri 124 tane iken 1.64 kilogram değer olan ihracatımız Ar-Ge merkezlerinin 240 bin 300 bine yaklaşmış, bugün 1,42. Buraya milyonlarca, trilyonlarca destekler veriyoruz; bu bir tane örneği.
Ekonomimiz 2000 yılındaki yaşadığımız ciddi krizden sonra kamu özelinde yapılan yapısal reformlar, değişimler ile her şey sıfırlanmış ve rayına girmişken, bugün çok daha kötü duruma geldik. Ülkemizin tüm insanları olarak bu durumu hak etmiyoruz. Bugüne gelmede sorumlu olanlar bedel ödemesi gerekirken, hiçbir sorumluluğu olmayan yoksullaştırılmış yurttaşlarımıza hazırlanan vergi yasasıyla ödetmek düşüncesi ne kadar doğrudur, sizlerin vicdanına bırakıyorum.
Ülkemizde kayıt dışının önüne geçemeyen idareciler, bugüne kadar yapması gerekenleri yeni vergi yasasıyla şimdi yapma çalışmaları içinde olduklarını görüyoruz. Son yıllarda çıkarılan vakıflara yapılan desteklerin vergiden muaf hale getirilmesiyle ülke bazında çok sayıda özel statüde vakıf kurulmuş ve ülkemizdeki süreç içinde sermaye yapısını el değiştirmesiyle kurulan yeni şirketlerin vergiden kaçınmak için devamlı vakıflara yardım yaparak ülkemizde kazandıkları paranın vergisini vermek yerine bağış yaparak belirli kesimlere destek olduğunu hep biliyoruz. Yeni kurulan bu tip şirketlerde devlete vergi verme kültürü yok maalesef. Halktan alacakları küçük rakamlar ile çözüm gelmez, esas büyük kaçakları vergiye dönüştürmeye bakmaları lazım. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan ve devamlı zarar eden hava alanları, köprüler, hastaneler ve bunun gibi yerlerden büyük vergi kaynakları yaratılabilir. Her şeye rağmen moralimizi bozmadan mevcut şartlar içinde de olsa yılmadan, bıkmadan çalışmaya devam etmekten başka çaremiz yok.
Eğitim başlığına gelirsek; bilinçli şekilde din ağırlıklı eğitim için çok eski yıllara dayanan sabırlı çalışmalar son zamanlarda 4’üncü kez değişen Türkiye yüzyılı maarif modeli müfredat değişikliğiyle hız kazandı. Özel okullar teşvik edildi, desteklendi, cazip hale getirildi, devlet okullarında adım adım din ağırlıklı ders programları artarak devam etti. Enflasyon süreci başladı, satın alma gücü çok düştü, bu süreçte özel okul fiyatları aşırı artmaya başladı, veliler okul ödemelerini ödeyemez duruma gelince özel okul cazibesini yitirdi, mecburen devlet okuluna dönmek zorunda bırakıldı. Amaca ulaşılmış oldu; düşük kaliteli, dini ağırlıklı eğitim.
Sanayici, ihracatçı, çiftçi, tüccar feryatta. Bir kısım feryat etmeyen dışında işçisi, emeklisi, öğrencisi feryat ediyorsa, ülkemizin tüm konularını içeren duruma uyan bir Afrika atasözü vardır, “aslan, ceylan, sırtlan, zebra yan yana koşuyorsa ormanda yangın var demektir”, biz o konumdayız bugün.
Değerli meclis üyesi arkadaşlarım, netice olarak kervan yürüyor. Basın bülteni, sosyal medya, gazete beyanatları ile fikir beyan eden kurum yetkililerinin neticeye giden hiçbir sonuç elde etmediğini hep beraber görüyoruz. Ticarette firmalarda gün, ay, yıl sonunda çıkarılan z raporu önemlidir. Verdiğiniz beyanat ve görüşlerin ne kadarını gerçekleştirebildiğiniz önemli, yoksa medyada yer almak ve beyanat skoru elde etmekten öteye gitmiyor.
Bir örnekle bitireyim, uzun süredir görev yapan, kişilik olarak düzgün, mert ve iyi bir insan olarak tanıdığım bir Sendika Başkanı gazete beyanatında, enflasyonun halkı bu kadar ezdiğini 25 yıldır görmedim ifadesiyle beyanata devam ediyor. Beyanat vermenin sorumluluğu yok ama medyatik olursunuz. Peki, siz uzun yıllardır görevdesiniz, karar alıcı masalarda oturuyorsunuz, düzetmek için hangi aksiyonları aldınız? Uyguladınız mı? Başaramadıysanız istifa hiç aklınıza geldi mi? Z raporu işte budur.
Konuşmama kutlamalar ile devam etmek istiyorum. Ampüte Milli Futbol Takımımız üst üste 3’üncü kez Avrupa Şampiyonu oldu, Su Sporları Avrupa Şampiyonasında altın ve bronz madalyalar kazanan Fenerbahçeli milli yüzücülerimizi, Türkiye Basketbol Süper Ligi’nde 11’inci kez Fenerbahçe Beko şampiyon oldu, Voleybol Milletler Ligi’nde Filenin Sultanları 3’üncü oldu, tüm takımlarımız ve sporcularımızı önemli başarılarından dolayı tebrik ediyor, Euro 2024 Şampiyonası’na katılan Milli Futbol Takımımıza da başarılar diliyorum.
Konuşmamı burada tamamlarken duyurularla devam etmek istiyorum. Son gelen bir duyuruyu ilk başta okuyum, Meclis üyemiz Sayın Gülant Candaş’ın annesi vefat etmiştir. Cenazesi 25 Haziran 2024 Salı günü, yarın Ankara’dan kaldırılacaktır. Merhume annesine rahmet diliyorum, mekanı cennet olsun, Gülant Bey ailesine de sabırlar diliyorum.
Norm Cıvata Sanayi ve Ticaret A.Ş firmasının temsilci değişikliği nedeniyle Nedim Uysal’ın yerine Meclis Üyeliğine Sayın Mehmet Fatih Uysal gelmiştir, kendisini tebrik ediyor, yeni görevinde başarılar diliyoruz.
H. İbrahim GÖKÇÜOĞLU
Meclis Başkanı