2019 ARALIK AYI MECLİS TOPLANTISI

 23 Aralık 2019

 

 

Sayın Başkanım,

Geçmiş Dönem Başkanlarımız,

Yüksek İstişare Kurulu Üyelerimiz,

Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz.

UĞUR YÜCE

Üniversite-Sanayi İşbirliği Merkezler Platformu (ÜSİMP) Onur Ödülü’ne layık görülen 1989-1992 Dönemi Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Uğur Yüce’yi tebrik ediyor, ödülünü Ege Bölgesi Sanayi Odası’na atfetmesinden dolayı şükranlarımızı iletiyorum.

“Arkamızda EBSO gibi bir kurumun desteği ve Yusuf Vardar gibi bir hocamızın yönlendirmesi olmasaydı, bugünlere gelemezdik” sözünü de ayrıca çok kıymetli buluyorum.

 

2019 YILININ ARDINDAN

Yılın son haftasındayız. Her geçen yıl için zor bir yılı geride bıraktık diyoruz. Ama 2019 yılı gerçek anlamda birçok açıdan dünyada ve ülkemizde oldukça zorlayıcı geçti.

Siyasi, ekonomik, jeopolitik risk üçgenine toplumsal eylemler de eklenince 2019 yılı dünya genelinde dört koldan sorunlarla sarılmış oldu. Gelişmiş, gelişmekte olan, büyük, küçük ekonomi fark etmeksizin bu başlıklarda sıkıntılı bir yıldı diyebiliriz. O nedenle de, 2020 yılı dört gözle beklenmektedir.

 

CEO’LARA GÖRE 2020’NİN RİSKLERİ

2020 yılı için 2019’a göre daha pozitif beklentiler hakim olsa da, önemli kuruluşların CEO’larının 2020’ye dair en öncelikli gördükleri risklere bakalım:

Goldman Sachs Bşk.&CEO’su David Solomon’a göre; Resesyon olmasa da, en büyük risk ekonomide.

ABD’li yatırım şirketi Blackstone Bşk.&CEO’su Stephen Schwarzman’a göre; Jeopolitik riskler ilk sırayı alıyor.

Allianz Grubu Uluslararası CEO’su Andreas Utermann için Ticaret savaşları ve ülkelerin izleyeceği para politikaları öncelikli risk kategorisinde.

İsviçre’nin en büyük bankalarından UBS Başkanı Axel Weber’a göre; Bilinen mevcut risklerin yarattığı belirsizlikteki artış, hareket alanını kısıtladığı için en büyük riski oluşturmaktadır.

 

KÜRESEL TİCARETİN PERFORMANSI

Dünya ticaret hacmindeki gerçekleşme ve beklentilere baktığımızda; 2020 yılının geçen seneden daha iyi ama hala 2018’den daha kötü olacağını görmekteyiz. Tabi ki bu beklentiler, belirsizliklerin ve risklerin izleyeceği yöne doğru da değişiklik gösterebilecektir.

Ancak, yine de yaklaşık %1’lik bir ticaret artışına karşılık 2020 için ortalama %3’lük bir artış, beklentilerin olumluya dönmesi açısından önemlidir. Yükselen ekonomilerdeki beklentilerin daha iyi olması, kullanabildiğimiz sürece bizim adımıza da umut vericidir.

Çin ile henüz uzlaşma sağlayamayan ABD yılın son ayında kalkanlarını Avrupa Birliği’ne kaldırdı ve birçok ülke için gümrük vergilerini devreye koydu. Yani, ticaret savaşları batı-doğu cephesinden batı-batı cephesine yüzünü çevirdi.

Bu da, bizim için hem fırsat, hem risk barındırıyor. En doğru şekilde değerlendirmek ve artacak küresel pastadan daha fazla pay almak zorundayız.

 

KÜRESEL MAL TİCARETİNDE TÜRKİYE’NİN PAY

Türkiye’nin küresel mal ihracat ve ithalatındaki payının yetersizliğini zaman zaman sizlerle paylaşıyorum. Bugün de yeri geldiği için yıllar itibari ile seyrini göstermek istiyorum. Türkiye’nin küresel mal ihracatındaki payı, 2018 için binde 86, ithalatındaki payı %1,2 olmak üzere toplam dış ticaretten aldığı pay sadece %1,98’dir.

Çin’in küresel ihracattan aldığı payın %13, ABD’nin %8,6, Almanya’nın %8 olduğunu da hatırlatalım.

2020 yılında küresel ticarette artış beklentisini paylaştım. O zaman, bizim bu payı artırmamız için yeni fırsatlar doğabilir. Bu konuda, Ticaret Bakanlığımız da çok ciddi çalışmaktadır.

 

İHRACAT ANA PLANI

Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanan ihracat ana planının politika araçlarına baktığımızda; ana başlıkları itibari ile Dijitalleşme ve Ticaret Kolaylıkları, Ticaret Diplomasisi ve Yeni İhracatçılar, Teknoloji Odaklı Yeni Nesil Serbest Bölgeler, İhracatın Finansmanı oluşturmaktadır.

Bakanlık her birinin altında somut adımlarla ihracatı artırmak için önemli bir gayret içerisinde, dönem dönem destekler de açıklanmaktadır.

1 Ocak 2020 itibari ile de ihracat desteklerinden online hizmete geçiş yapılacağı bilgisini de paylaşmak isterim.

3,5 milyon KOBİ’mizin sadece %2’sinin ihracat yaptığını düşündüğümüzde daha çok çalışmamız gerektiği de ortaya çıkmaktadır.

 

ULUSLARARASI TEMSİLCİLİKLER

Ticaretin artması noktasında uluslararası temsilcilikleri çok önemsiyoruz. Büyükelçilik ve konsolosluk düzeyinde baktığımızda, sayı olarak Türkiye dünyada 5. sırada yer almaktadır. Dış ilişkilerin sıcak ve temasların aktif olması açısından bu önemli bir avantaj. Ne kadar başarılı olduğumuz ise ayrı bir konu.

Diğer yandan, 110 ülkede, 157 merkez ve 3 daimi temsilcilikte 155 ticaret müşavirimiz/Ataşemiz görev yapmaktadır. Ancak, içinde bulunduğumuz süreçte müşavirlerin sayısının artırılarak çok daha etkin olmaları gerektiğini hep savundum, savunmaya da devam edeceğim.

 

BÜYÜME

2019 yılına ülkemiz açısından genel olarak baktığımızda kabul etmemiz gerekir ki, kayıp bir yıl oldu. Küresel ekonomideki durgunluk, iç talepteki daralma ile birleşince, iç ve dış siyaset, jeopolitik riskler de eklenince tüm dengeler alt üst oldu.

Bunu en net büyüme verisinde görebiliyoruz.

Son 3 çeyrek küçülen ekonomimiz, 2019 yılı 3. çeyrekte binde 9 oranında büyüdü. Binde 9’luk büyüme hızı, nüfusu yaklaşık yüzde 1,5 oranında artan, her 3 gençten birinin işsiz olduğu bir ülke için oldukça düşüktür.

Ancak, pozitif tarafa geçmiş olmak motivasyon açısından önemlidir. Zira, 2020 yılında da ortalama %3 civarında büyüme beklentisi hakim.

Sanayi ve imalat sanayinin genel büyümenin üstünde büyüyor olması üretimin performansı ve beklentisi adına önemlidir. Yüksek maliyetlere rağmen sanayicinin performansı çok kıymetlidir.

Genel olarak tüm çeyreklerde kamu harcamalarının ağırlığı, büyümede etkili olmuştur.  

Şunun altını çizmek gerekir ki, zorlu süreçte ilgili bakanlıklarımızın, Hükümetin ciddi adımları, ciddi destekleri oldu. Sürecin daha az hasarla atlatılmasını sağladı ki, son göstergelerde de şimdilik 2020 yılına dair olumlu bir yaklaşım ortaya çıkmıştır.

Yılı kapatırken, ABD yaptırım kararı ile yeniden yükselen dolar karşısında, risk primimiz CDS’in 280’lere kadar inmesi, aslında içinde bulunduğumuz sürecin karmaşasını ve belirsizliğini anlatması açısından önemlidir.

Düşük faiz politikası ve küresel sermayenin yeniden gelişmekte olan ülkelere yönelme imkanının, dış politikada normalleşme, yapısal reformlar ve güven ortamını tesis edilerek desteklenmesi ile 2020 yılı ilk 6 ayında daha hızlı toparlanma ve pozitif büyüme söz konusu olabilecektir.

 

YATIRIMLARDA BÜYÜME ORANI

Üç çeyrek sonra gelen pozitif büyümeye sevinmekle beraber, beş çeyrektir azalan yatırımları yok sayamayız. 

Önceki çeyrekte -%22,4 daralan yatırımlar III. çeyrekte kısmen iyileşiyor gibi görünse de daralma -%12,6 olmuştur. Makine ve teçhizat yatırımlarının -%7,5 oranında daralması gelecek beklentilerindeki olumsuzluğun devam ettiği anlamına gelmektedir. Yatırım iştahındaki gerilemenin devam ediyor olması, sürdürülebilirlik açısından risklidir.

2018 yılında, 2019 için demiştim ki, mutlaka ihracat seferberliği başlatılmalıdır. Zira, öyle de oldu. Şimdi de 2020 için diyorum ki, yatırım seferberliği başlatılmalıdır. Çünkü, %14’lerde seyreden işsizlik oranı ve resmi olarak 4,5 milyon olmak üzere verilere dahil edilmeyen işsizleri de eklediğimizde 6 milyonu geçen bir sayıdan bahsediyoruz. İşsizliğin en büyük çözümü yatırımlardadır.

Ancak, burada şu konunun altını çizmek isterim. Başarı hikayeleri ile gururlandığımız ama yanlış yönetim ile borcunu ödeyemez duruma gelen işletmelerin de, özellikle de üreten, istihdam sağlayan döviz kazandıran, değer yaratan sanayi kesiminin hakkı yenmeyecek şekilde devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini özellikle belirtmek isterim.

Sürdürülebilir ekonomi için taraf tutulacaksa, bu reel sektör için olmalıdır.

 

PISA SONUÇLARI

Son olarak göstermek istediğim veri, eğitimle ilgili.

Bildiğiniz gibi 3 yılda bir yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA; 15 yaş ve üstü öğrencilerin 3 ana konuda kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesi.

PISA 2018 sıralaması açıklandı. Bu listeye göre; Türkiye’nin okuduğunu anlamada 40. Fen’de 39. matematikte 40. olduğunu ve geçen seneye göre sırasını yükselttiğini görüyoruz.

İlk sıraları; Çin, Singapur, Macao, Hong Kong, Estonya, Kanada ve Finlandiya oluşturmaktadır.

Tabi burada bir dipnot iletmek de fayda görmekteyim.

Öncelikle Türkiye ortalama açısından, OECD ülkelerinin altında kalmaktadır. Ayrıca, 2018 çalışmasına 7 ülke ilk kez katılmıştır. Belarus, Bosna Hersek, Brunei, Fas, Filipinler, S. Arabistan, Ukrayna olup, sadece Belarus ve Ukrayna’nın Türkiye’nin önünde yer aldığını belirtelim. Diğer 5 ülke Türkiye’nin gerisindedir.

Sıra, puan bunların hepsi iyileştirilebilir. Yeter ki biz ne istiyoruz? Gelecek için hedefimiz ne? Bunu belirleyip, eğitim sistemini ona göre kurgulamak zorundayız. Gerisi arkadan gelecektir. Ancak, hala bununla ilgili bir çabanın olmadığını da üzülerek görüyoruz. 2020 için atılması gereken adımların en başında eğitim reformu olduğunun da altını bir kez daha ısrarla çizmek isterim.

Bir kez daha sevdiklerinizle sağlıklı, mutlu, huzurlu bir yıl diliyor ve bir video ile konuşmamı tamamlamak istiyorum.

 

Saygılarımla,

Ender YORGANCILAR

Yönetim Kurulu Başkanı

 

Başkana Ulaşın