2015 AĞUSTOS AYI MECLİS TOPLANTISI

AĞUSTOS AYI MECLİS KONUŞMASI

31 Ağustos 2015

Sayın Başkanım,

Sayın Prof. Dr. Yaşar UYSAL,

Geçmiş Dönem Başkanlarımız,

Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Meclis Toplantımıza hoş geldiniz. İki aylık ayrılığın ardından yeniden sizlerle olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ederek, konuşmama başlamak istiyorum.

TERÖR

Uzun bir zamandır Türkiye’nin yeni bir hikayeye ve hatta romana ihtiyacı olduğuna ve atılması gereken adımların önemine işaret etmiştik. Bugün Türkiye; gerek dışarda, gerekse içerde yeni bir hikaye ile anılmaktadır. Ne yazık ki, kaosla ve acıyla örülü bu hikaye, güzel ülkemize yakışmamaktadır.

Her bir şehidimizle, defalarca kez yüreğimiz dağlanıyor. Milletimizin başı sağolsun. Başta anneler olmak üzere ailelerine sabır ve başsağlığı diliyoruz. Bundan sonra hayatın onlar için normal insanlar gibi akmayacağı kesin. Bu kürsüden defalarca kez terörü kınadık ve sonlanmasını diledik. Çünkü savaşın kazananı olmadığına inanıyoruz.

O nedenle siyasi iradenin gücüne ihtiyacımız var. Böylesi bir belirsizlik ortamı terörü daha çok desteklemektedir. Gelin bu duruma bir son verelim diye geçen ay başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Sn. Bakanlara ve İzmir milletvekillerimize birer mektup yazdık. Ne yazık ki, Türkiye’nin Hükümetsiz kalmaması ve terörün TBMM çatısı altında bir çözüme kavuşturulması talebimiz, siyasi iradede karşılık bulmamıştır.

Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Ne olur artık birbirimizi ötekileştirmeden, damgalamadan bu güzel topraklarda huzurla yaşayalım. Hepimiz bugün var yakın yokuz. Ancak bu topraklara o ayrımcılık tohumu ekilirse bundan, çocuklarımız, torunlarımız ve tabi ki ülkemiz çok büyük zarar görecektir.

Bu hususta daha fazla ne yapabiliriz bilmiyorum. Şehitlerimize bir kez daha rahmet dilerken, tüm dualarımızın şu an görevde bulunan asker ve polislerimizle olduğunun da altını çizmek isterim.

30 Ağustos Zafer Bayramımızı da bu duygular içerisinde ne yazık ki buruk kutluyoruz. Ancak, her kurtuluş mücadelemizin bizler için nasıl bir nimet olduğunu daha iyi kavradığımız günlerden geçtiğimiz de bir gerçektir.

İL İSTİHDAM KURULU SLAYT 1

Geçen ayın sonunda Sayın Valimiz Başkanlığında yapmış olduğumuz İl İstihdam Kurulu’nda; 118 meslek lisesinde açılacak ve kapanacak bölümlere için detaylı bir inceleme ve araştırma sonrası karar verilmesi talebimiz uygun bulunmuştur. Toplantıda ayrıca, içinde olacağımız bir komisyonla (İbrahim Gökçüoğlu temsilcimiz) gerekli incelemelerin yapılması kararı da çıkmıştır.

Bu karar çok önemli bir adımdır. Çünkü; kendi işimden örneklendirirsem, 1 milyon ton cam üretimi gerçekleştiren Avrupa’nın ikinci büyük cam üretim tesisinin sahibi olarak “Bunun 700 bin tonunu iç piyasaya, 300 bin tonunu yurtdışına ihraç ediyoruz. Böylesine güçlü bir sektörün elemana ihtiyacı yok denilerek, var olan mesleki eğitimle ilgili bölüm kapatılmak isteniyor. Sebep, öğrenci yok. Oysa bunun analizini yaparken Odalarımızdan mutlaka destek alınmalı. Kapatıyoruz demek çözüm değil diye düşünüyorum.

Konuya destek vermelerinden ötürü de Sayın Valimize teşekkür ediyoruz.

EĞİTİM

Eğitim konusunu bu kürsüde sık sık dile getiriyoruz. Türkiye’nin geleceği açısından en önemli reform bekleyen konulardan birisi olmasına rağmen, okulların geç açılmasına ilişkin verilen karar ne yazık ki ülkemizin eğitime bakışını da ortaya koymaktadır.  Okulların geç açılması kararıyla, 2 haftalık turizm gelirleri için feda edilecek ilk konunun eğitim olması, önceliklerimiz arasında eğitimin bulunmaması gerçekten çok üzücü. Ümit ediyorum ki, topyekün bu anlayıştan uzaklaşır ve bir an evvel bizi geleceğe taşıyacak eğitim farkındalığına ve kalitesine ulaşırız.

ALİAĞA SERBEST BÖLGE PROTOKOLÜ SLAYT 2

Geçen hafta Ekonomi Bakanımız Sn. Nihat ZEYBEKCİ’nin katılımları ile Aliağa Serbest Bölgesi Protokolü’nü imzaladık. Ege Asfalt Maden İnş. A.Ş. firmasıyla Meclis Üyemiz olan Mehmet TURAN’ı bu girişiminden ötürü tebrik ediyorum.

ÇİN ETKİSİ

2015 yılında küresel piyasalar açısından umut verici bir beklenti içine girilmiş olsa da, önce Yunanistan, ardından FED kararı ve bugünlerde de Çin’in yaratmış olduğu etki, yılın ikinci yarısında bir dalgalanmaya sebep olmuştur.

2014 yılından bu yana aylık bazda dünya ticaret hacmindeki oynaklığın tüm bu faktörlerle birlikte Haziran 2015 sonrasında da devam etmesi beklenmektedir. (Son açıklanan veri 2015 Haziran) SLAYT 3

Özellikle de, gelişmekte olan ülkelerin gözü kulağı bir yanda FED’in artıracağı faizlerde, bir diğer kulağı da Çin’den gelecek haberlerdedir. Fed’in para sıkılaştırma girişim, her ne kadar piyasalar tarafından satın alınmış olsa da gelişmekte olan ülkeleri etkisi altına alacağı malumlarınız. Kuşkusuz, ülkemiz de payına düşeni alacaktır.

%13’lerden son 25 yılın en düşük büyüme oranı olan %7’lere kadar daralması ve ihracatının %8 oranlarında düşmesi sonrasında, Çin ard arda üç kez devalüasyona giderek küresel piyasaları alt üst etmiştir. Böylelikle, yapay rekabet gücü kazanarak, ihracatını artırmayı, ithalatını pahalı hale getirmeyi amaçlamaktadır.

Bu da, başta Asya ülkeleri olmak üzere küresel piyasalara dalga dalga olumsuz yansımış ve ihracatının %15’inden fazlasını Çin’e yapan ülkelerde de endişeye neden olmuştur. SLAYT 4

Son olarak faizlerdeki indirim kararı ile Çin Merkez Bankası’nın çözüm arama girişimleri devam etmektedir.

Türkiye açısından baktığımızda zaten Çin’le zor olan rekabet, bundan sonra daha da zorlaşacak ve ithalat daha da cazip hale gelecektir. Bununla birlikte, mevcut pazarların Çinli şirketler tarafından kapılması durumu ise asla arzu ettiğimiz bir senaryo olamaz.

Çin, her geçen gün dünyanın üretim üssüne dönüşürken, devalüasyona gitmesi diğer ülke para birimlerini de baskı altına alarak adete kur savaşlarını yeniden gündeme taşımıştır.

Küresel Piyasalarda düşük büyüme sürecinin uzaması, dolayısıyla talepteki azalma tüm emtia fiyatlarını da düşürmüştür. Bu da ekonomisi emtiaya endeksli ülkeleri zor durumda bırakmıştır. Diğer yandan dünya ticaretinin küçülmesi, ihracat açısından ülkeleri zorlarken, Çin etkisi küresel talebe olumsuz yansımaya devam edecektir.

Uzmanların ifadesi ile “Çin balonunun patlaması” ve ucuz kredi döneminin sona ermesi ülkede başta inşaat olmak üzere ağır sanayi şirketleri için de sıkıntılı bir süreç anlamına gelmektedir.

Çin, bugün dünya ihracatında %11,7, ithalatında %10,3 paya sahiptir. SLAYT 5

Dünyanın en büyük emtia ithalatçısı olan Çin; dünya çapında üretilen termal kömürün yüzde 50'sini, alüminyumun yüzde 48'sini, nikelin yüzde 47'sini, çinkonun yüzde 45'ini, bakır, demir cevheri ve kurşunun yüzde 44'ünü, platinin yüzde 30'unu, doğalgazın yüzde 8'ini ve nükleer enerjinin yüzde 5'ini tüketmektedir. Dünyanın en büyük ikinci petrol ithalatçısı olan Çin, Buğday stoklarının %40’ını, mısır stoklarının %46’sını elinde tutmaktadır.

O nedenle, Çin’deki daralma tüm emtia üreticisi ülkeleri de zor durumda bırakmıştır. Slaytta gelişmiş ülkeler ilk sırada yer alsa da, örneğin Çin’e kömür ihracat eden Endonezya’nın, son bir ayda ihracat düşüşü %19,2 olmuştur. SLAYT 6

Yapılan bir çalışmada emtia üreticilerinin geçtiğimiz yıl verdiği kayıp, Hindistan’ın tüm ekonomisine neredeyse eşit seviyede. Yani yaklaşık 2.000 milyar dolar.

Çin Merkez Bankası’nın Yuan’ın dolar karşısındaki değerini yıl sonuna kadar %10 düşürme planına karşılık, Türkiye’de sadece son 2 ayda TL yaklaşık %10 değer kaybetmiştir. Ağustos 2014 yılından bu yana aylık ortalama kurlar dikkate alındığında Dolar TL karşısında %31 gibi çok ciddi bir oranda artmıştır.

Dolar kurundaki herbir artışın özellikle; döviz yükümlülüğü olan firmalarımızı, hammaddesi ithal olan üreticilerimizi, yemi, gübresi, fidesi ithal olan çiftçimizi, tükettiği birçok ürün ve kullandığı enerji ithal olan vatandaşımızı bire bir etkilemektedir. Dış pazarlardaki olumsuz durumla birlikte, içerde dolar artışı ihracatımızın da dengesini bozmuştur. SLAYT 7

Sanayi ürünlerinin maliyetinde dolarla alınan girdilerin payı yaklaşık %50’dir. İhracatımızın yüzde 62 oranında ithalata bağımlı olması da ihracat üzerinde de olumsuz etki bırakmaktadır. Dolayısıyla maliyetleri hızla artan ihracatçının ne yazık ki rekabet gücü de her geçen gün erimektedir. Bunun bu şekilde ifade edilmesi kriz tellallığı olarak lanse edilmemelidir. Bir gerçek vardır ve bu gerçek dile getirilmektedir.

Yapılan bir araştırma ile (İş Yatırım) doların yükselişinin büyük ölçekli 40 reel sektör şirketinin net kârında yıllık yüzde 35 daralma beklenmektedir.

Diğer yandan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), 60 bin ihracatçının borçlarının yarısının döviz cinsinden olduğunu açıklamıştır. Hatırlarsanız bizim yapmış olduğumuz anketlerde de, üyelerimizin yaklaşık yarısının döviz borçlusu olduğu tespit edilmişti.

Tüm bunlar zincirleme etki ile ekonominin üzerinde bir baskı oluşturabilecek ve dengeleri yerinden sarsabilecektir. 

Bir önemli husus daha var ki o da Merkez Bankası’nın tutumudur. Görevi finansal istikrarı sağlamak olan Merkez Bankası ne yazık ki, proaktif davranamamış ve faiz artışında geç kalmıştır. Bundan sonraki süreçte atacağı adımın da çok bir etkisinin olacağı inancında değilim. Baskı altında geciktirilen her adım, kurun daha sert tepkisine neden olmuştur.

Günün şartları daha doğrudan yöntemleri gerektirdiğinden Merkez Bankası da 18 Ağustos tarihli son toplantısında çok özet olarak; politika araçlarını ve politika setini sadeleştirme yoluna giderek; SLAYT 8

  1. Faiz artışında Fed hamlelerinin bekleneceği
  2. Gerekli görülen süre boyunca daha sıkı likidite politikası uygulanacağı
  3. Enflasyon beklentilerinin henüz istenilen düzeylere ulaşmadığı notunu açıklamıştır.

Bakınız 7 Haziran sonrasında gerçekleşen dolar kurunun; sadece belli başlıklarda toplam maliyeti 25 milyar dolar iken, yılbaşından bu yana yaklaşık %26 oranında TL’nin değer kaybının maliyeti 57 milyar dolara çıkmaktadır. Dolardaki her bir kuruş artış reel sektör döviz borcunu 1,8 milyar TL artırırken 8 ayda reel sektör yükümlülüğü fazladan 109 milyar TL artmıştır. Ara malı ithalatımıza artı 45,4 milyar TL, enerji ithalatımıza 12,5 milyar TL daha fazla ödenecektir. Bu kalemleri çoğaltmak mümkündür. SLAYT 9

Diğer yandan, bankaların kısa vadeli dış borç stokunun %71,7’si bankalar kaynaklı borçlardan oluşmaktadır. Bankalar kaynaklı borçların %41’ini ise krediler oluşturmaktadır.

Bu maliyeti en çok hissedecek olan da reel sektör olarak, asıl faturanın izleyen aylarda çıkacağını yine en iyi bizler biliyoruz.  Maliyet artışının devam etmesi ve siyasi belirsizliğin giderilememesi durumunda; işsizlik artışı, yatırımlarda azalma, firmalarımızın dış rekabet gücünde azalma, karlılıkta düşme ve vergi kaybı ile karşı karşıya kalacağız. Tabi ki bu noktada, paranın nasıl hedge edilmesi gerektiğini özellikle de borcu olan KOBİ’lerimizin öğrenmesi gerekmektedir. SLAYT 10

Tüm bunların birleşiminde ise; DARALAN VE TOPLUMSAL HUZURU BOZULAN BİR ÜLKE söz konusu olabilecektir. Bunun kısaca anlamı ise, DOLARDAKİ HER ARTIŞIN BİZLERİ FAKİRLEŞTİRDİĞİDİR. 

İlk 20 ekonomi arasında 800 milyar dolar ile 18. sırada olan Türkiye’nin milli geliri, doların yıllık ortalama 2,65 TL olması durumunda yaklaşık 700 milyar dolara gerilemesi bekleniyor ki bu da, belki 19. belki 20. ekonomi anlamına gelmektedir. SLAYT 11

Diğer yandan, zaman zaman sizlerle paylaştığım ve yabancı yatırımcıların ilk baktıkları kredi risk primimiz, bugün dünyanın ilk 10 riskli ülkeleri arasına girecek seviyededir. Geçen haftalarda 286’yı gören CDS bugünlerde 262’ye gerilese de, siyasi ve güvenlik alanlarındaki belirsizlikle gel-git’ler yaşanmaya devam edecektir. SLAYT 12

Üyelerimize yapmış olduğumuz son anket çalışmasında yılın ikinci yarısında ekonomiyi etkileyecek en önemli 3 gelişmeyi sorduğumuzda cevaplar; siyasi riskler, terör ve kurlardaki istikrarsızlık olmuştur. SLAYT 13

Ancak şuna da yürekten inanmaktayım ki; dinamik yapısı ile Türk ekonomisi, güçlü bir Hükümetin kurulması, güvenliğindeki zafiyetleri gidermesi durumunda en kısa sürede toparlanma potansiyeline sahiptir. Yeter ki güçlü bir Hükümet gelsin ve desin ki: “Ben buradayım. Herşey kontrol altında. Hukuk ve ekonomide bizden beklenenleri sırasıyla yerine getireceğiz.” Birkaç somut adımı da atmasıyla biz bu kaos ortamından kısa sürede çıkarız. Lakin, şu anda bu beklentimiz 1 Kasım sonrasına kalmıştır.

Seçim Hükümeti ile kurulan yeni Bakanlar Kurulu’na başarılar diliyorum.

Ülkemiz için elbette ki en hayırlısı neyse o olsun. Dilerim ki, seçim sonuçları itibari ile bugün yaşadıklarımızı 1 Kasım sonrasında tekrar yaşamayız.

Siyaset, çözüm üretmek için vardır. Bugün belirsizlik ve endişeleri artarken, siyasilere de çok büyük bir sorumluluk yüklemektedir.

En yakın sürede normalleşeceğimiz günleri temenni ederken, ekrandaki şanlı bayrağımız uğruna birleşen ellerimizin hiç ayrılmaması dileğimi de gönülden tekrarlamak istiyorum.

Devlet Yardımları Hakkında açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ile; Asgari sabit yatırım tutarı 3 milyar TL’nin üzerinde olan öncelikli yatırımlar stratejik yatırım olarak kabul edilecektir. Özellikle de, medikal, savunma, maden sektörlerimiz burada öne çıkmaktadır.

Diğer yandan, geçen hafta KOSGEB başkanımız Odamızı ziyaret ederek, Eylül ayından itibaren yeni desteklerin olacağı bilgisini verdi. Söz konusu teşvik ve desteklerden faydalanmanızı ümit ederim.

 

Ender YORGANCILAR 

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

Başkana Ulaşın