Sayın Başkanım,
İstanbul Sanayi Odası’nın Değerli Meclis Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı ve Çok Kıymetli Meclis Üyeleri
Geçmiş Dönem Başkanlarımız,
Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri, Değerli Konuklar
Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün bir ilke imza atmaktayız. Türkiye’nin en büyük 2 Sanayi Odası’nın ortak meclis toplantısını gerçekleştiriyoruz. Bu toplantıya ev sahipliği yapmaktan özel olarak memnuniyet duyduğumuzu belirtmek isterim.
İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Sayın Erdal Bahçevan başta olmak üzere, Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Tanıl Küçük ve İstanbul Sanayi Odası’nın çok değerli Yönetim Kurulu üyelerine, meclis üyelerine teşekkürlerimi sunuyorum. Hoşgeldiniz.
Çok değerli dostum Sayın Tanıl Küçük ile TOBB çatısı altında da çalışma şansını elde ettim. Bu vesile ile İstanbul Sanayi Odası’nın değerli çalışmalarında ve başarısında Sayın Başkan faktörünün etkisinin tartışılmaz olduğuna inanmaktayım. 3. Kez seçilerek görevini yürütmesi de bunun teyididir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Bir dünya kenti olan İstanbul, diğer illere nazaran her zaman bir adım öndedir. Geçmişten günümüze tarihi ve kültürel varlıkları ile varolan İstanbul Türkiye’nin kalbinin attığı yerdir.
Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeleri, üniversiteleri ile yüksek kalifiye işgücü potansiyeli, iç ve dış pazarlarla olan yoğun bağlantısı, yurt içi ve yurt dışına gelişmiş hava yolu bağlantısı, uygun maliyetli arsa avantajları ile İzmir, yatırımcı için tam bir cazibe merkezidir.
Çin; yatırım yapılabilecek en uygun 70 şehirden biri olarak İzmir’i ve en iyi 40 yatırım bölgesi arasında da Ege Serbest Bölgesi’ni bu sebeplerden ötürü seçmiştir.
Son bir ayda 2 uluslararası sermayeli doğrudan yatırımın İzmir’e gelmiş olması da umut veren diğer bir gelişmedir.
Ancak bizler, haksız rekabet yaratan teşviklerdeki yanlıştan dönmek adına, Bölge ayrımı yapılmaksızın tüm OSB’lerdeki yatırımlar, teşvik kapsamına alınırsa, bölgemize yatırımların artacağına yürekten inanmaktayız.
İzmir-İstanbul Otoyolunun temelinin atılması iki şehir için de büyük öneme sahiptir. Bu yol, Ege ve Marmara Ekonomisini birbirine bağlayacak, yeni bir yatırım ve ticaret ortamının oluşmasına vesile olacaktır. Dünyanın en büyük 10 limanından biri olacak olan Çandarlı limanı, İzmir Limanı ile birlikte İzmir’in ticaret merkezi ünvanını pekiştirecek ve İzmir’in lojistik merkezli yapı oluşumunu güçlendirecektir.
2009 yılı 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun;
Cirosunun yüzde 20’si, Katma Değerinin yüzde 39’u, İhracatının yüzde 19’u, İstihdamının yüzde 15’i Bölgemiz sınırları içinde yaratılmaktadır.
Gıda, tekstil-dokuma ile metal eşya ve makine ağırlıklı 5.000’i aşan üyesi ile Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir’in konularının da takipçisidir.
İzmir, sahip olduğu değerlerin dünyaya tanıtılması ve bunun katma değere dönüştürülmesi fırsatını EXPO ile yakalayacaktır. EXPO 2020 sadece İzmir’i değil, Ege Bölgemizi ve hatta İstanbul’u da yakından ilgilendirmektedir.
Hükümetimizin de EXPO’yu bir Türkiye projesi olarak kabul etmesinden mutluluk duymaktayız. Bu konuda özellikle siz çok değerli İstanbullu dostlarımızın, EXPO sürecinde İzmir’in tanıtımında desteklerinizi rica ediyoruz.
Ayrıca İstanbul’un yoğunluğunda, Fuarlar ve Kongreler şehri olarak yorumlanan İzmir’e, bazı fuar ve kongrelerin kaydırılması hususunda da özel desteklerinizi bekliyoruz.
Çok Değerli Başkanım, Değerli Konuklar,
Yerelden genele yoğunlaştığımızda, ülkenin neresinde olursanız olun, sanayici olarak ortak sıkıntılara sahibiz. Sayın Başkanım da ben de her fırsatta, her platformda bu sıkıntıları kamuoyu ile paylaşmaktayız.
Burada tekrarlayarak vaktinizi almak istemiyorum. Ancak çok önemli bazı noktalara da değinmeden geçemeyeceğim. Öncelikle bizler Üretim Yoksa Kalkınmak Hayaldir dedik. Üretimin olmazsa olmazımız olduğunu, küresel piyasalarda rekabet etmenin ne kadar güçleştiğini hepimiz yaşayarak görüyoruz. O nedenle de taleplerimizin özünde uluslararası rakiplerimizle eşit şartlarda rekabet etmemizin sağlanması gereğini hep savunduk, savunmaya da devam edeceğiz.
Alt başlıklara inmeden, genel çerçeveden baktığımızda bugün, üretimin önündeki en büyük engelin, ara malı ithalatı olduğunu görüyoruz.
Çünkü, yanı başımızda yerli üreticimiz her türlü maliyete katlanarak, katma değer yaratırken, aynı ürün ucuz olması sebebi ile ithal edilmektedir. Yani yerli üretici mağdur bırakılmaktadır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.
Özellikle de ihracatçı olarak kabul ettiğimiz demir-çelik, otomotiv ve makine sektörlerinde ucuz dövizin cazibesine kapılarak ara malı ithalatçısı olmamız geldiğimiz nokta açısından üzücüdür.
Diğer yandan, toplam ithalatın %70,8’i gibi çok ciddi bir oranı oluşturan ara malı ithalatı ile sanayi üretim endeksi arasındaki %86’lık doğrusal ilişki oldukça ürkütücüdür.
Bu yakın ilişki, sanayimiz ve sanayicimiz adına olduğu kadar, ülkemiz adına da ürkütücüdür.
Sanayiden kaçışı değil, sanayide yoğunlaşmayı temel almalıyız. Bu konuda da önümüze çıkan her türlü engeli kaldırma yönünde politikalar geliştirmeliyiz.
Ucuz döviz sebebiyle artan ithalata, alternatif olarak Türkiye’deki üretim maliyetlerini azaltma yoluna gidebiliriz. Türkiye’yi üretim üssüne dönüştürmek için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Aksi takdirde, girdi maliyetlerinin yüksekliği ithalatı cazip hale getirmeye ne yazık ki devam edecek gibi görünüyor.
Cazip ithalatın sebep olduğu dış ticaret açığı, her geçen gün cari açığı daha çok artırarak, ülkemizin bugün en önemli sorunu haline getirmiştir. Bunu manşetlerde yer aldığı için söylemiyoruz. Önceki yıllarda da geliyorum diyen cari açık sorununu hep dillendirmeye çalıştık. Ve her zaman finansmanının özellikle de kısa vadeli fonlarla sürdürülebilirliğine ilişkin tereddütlerimizi paylaştık.
Bu açıdan Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık oranlarını indirmesi ile başlayan süreçte, etkin uygulandığı takdirde, girdi tedarik stratejilerinin önemine inanmaktayım. Diğer yandan, yayımlanan Tebliğ ile DİR kapsamında sektörel döviz kullanım oranlarının düşürülmesini, Türkiye’de yaratılan katma değerin yükseltilmesi açısından önemsiyorum. Ancak yeterli değildir.
Bu noktada, milli gelire oranı %25’lerden, 2010 yılında yaklaşık %13’lere düşen iç tasarrufların artırılmasının zorunluluğuna da değinmekte fayda görmekteyim. Tüm bunlar, ciddi bir dizi adımı, belki de kemer sıkma uygulamalarını gerektirmektedir. Ama illaki geç olmadan cari açığın artışını engelleyici politikaları zorunlu kılmaktadır.
Değerli Üyeler,
Ekonomik göstergeleri incelerken her zaman iki taraftan bakmaya, bardağın boş tarafını ifade ederken, dolu tarafını da paylaşmaya özen göstermekteyim. Bu kapsamda ekonomik göstergelerin öncelikle dolu tarafından baktığımızda,
Yılın ilk çeyreğinde, Sanayi üretimi, kapasite kullanımı, teşvikli yatırımlar ve İhracat gibi önemli başlıklarda artış görmekteyiz.
Diğer yandan kırılgan yapımızın içinde, önemli risklerimiz göze çarpmaktadır.
İthalatın %45,6, dış ticaret açığının %96,8 artması,
Cari açığın %121 oranında artması ve gayrisafi milli hasılaya oranı ile risk kategorisine girmesi,
İşsiz sayısı azalsa da hala yüksek seviyelerde seyretmesi ve işsizliğin %11,5 gerçekleşmesi
Mevsimsel düzeltilmiş verilere göre, temel ekonomik göstergelerde yavaşlama sinyali,
Finansal kriz ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki belirsizlik ortamı,
Küresel piyasalarda gıda, emtia ve petrol fiyatlarındaki artış,
2010 yılında özel sektörün kısa vadeli borçlarda %64 artış oranı ile sağlıksız bir yapı izlemesi
Önümüzdeki 10 yılda, dünyaya yön verecek gelişen ekonomiler arasında gösterilen Türkiye, olumlu tabloyu gölgeleyen bu göstergelerde ivmeyi lehine çevirmek zorundadır.
İthalata dayalı bir büyüme değil, üreterek sürdürülebilir bir büyümeyi arzu ettiğimizi hep ifade ediyoruz. Üreterek dünyaya yön vermek istiyorsak, son 10 yılda büyümede ortalama %4, kişi başı milli gelirde %2,7 artışla yetinmemiz mümkün değildir.
Değerli Dostlar,
Cari açığı tetikleyen ithalatın alt kalemlerine indiğimizde, enerji ithalatının ara malı ithalatındaki payının %30 olduğunu görmekteyiz. Enerji tüketimin %42’si sanayiden gelmektedir. Dolayısı ile üretim yapan bizler için enerjinin stratejik önemini tekrarlamaya gerek bile görmüyorum.
Türkiye, ham petrolün yüzde 93'ünü, doğalgazın yüzde 97'sini ithal etmektedir. Yıllık enerji talebi %8 civarında artan Türkiye’nin, sadece 4 yıl sonra 2015 yılında üretim kapasitesi, toplam tüketimin de altında tahmin edilmektedir.
Bu rakamlar, alternatif kaynakları zorunlu kılmaktadır. Bunların başında da nükleer santraller gelmektedir.
Risk faktörü yüzünden kabul görmeyen santrallerin, özellikle de sınırlarımıza yakın bölgelerdeki mevcudiyeti zaten bir risk taşıdığımızın da ispatıdır.
Yenilenebilir alternatif enerjilerle birlikte, yeni nesil nükleer santralleri kurma zorunluluğumuzu her fırsatta belirtiyorum. Çünkü tek bir pencereden bakarak HAYIR demek, ülkemizin dışarıya bağımlılığını desteklemekle eşdeğerdir.
Ve unutmayalım ki, günümüz bölgesel savaşlarının temelini enerji kaynakları oluşturmaktadır.
Çok Değerli Başkanım, Değerli Konuklar,
İki hafta önce gerçekleştirdiğimiz 66. TOBB Genel Kurulu’nda yaşadığımız birlikteliğin, tüm kurumlar ve meclis çatısı altında da yaşanmasını canı yürekten diliyoruz.
TOBB Genel Kurulu’nda da ifade edildiği gibi, TOBB camiası Türkiye’nin hedeflerinin teminatıdır. Bugün gelinen noktada, her birimizin ülkemizin kalkınmasında alın teri, ülkemizin zenginleşmesinde katkısı vardır. Bizler bu alın terinden gurur duymaktayız. Gücümüz yettiği sürece de bundan sonra, terimizi akıtmaya ve milyonlarca kişiye de ekmek vererek akıttırmaya devam edeceğiz.
Yeter ki, ülkemizde huzur ve birliktelik olsun. Yeter ki, herkes herkesin görüşüne saygı duysun. Kaliteli demokrasiyi bulunduğumuz her ortamda yeter ki yaşatalım. O nedenle de, 12 Haziran seçimleri sonrasında da birlikteliğin devamını diliyorum.
Yeni meclisi bekleyen; vergi reformu, yargı ve eğitim reformu ile siyasi partiler ve seçim kanunu gibi çok önemli çalışmalar bulunmaktadır.
Bu reformları ve daha başkalarını da yine özel sektör-kamu işbirliği ile toplumsal uzlaşmayı sağlayarak gerçekleştirmeyi arzu ettiğimizi ifade ederek, konuşmamı tamamlamak istiyorum.
Saygılarımla,
Ender YORGANCILAR
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı