2010 HAZİRAN AYI MECLİS KONUŞMASI

Sayın Başkanım,

Geçmiş Dönem Başkanlarımız,

Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

 

Sizleri şahsım ve Yönetim Kurulum adına, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

 

Her zaman bizimle olduğunu bildiğimiz, Sayın  Başkanımız Kemal Çolakoğlu’na Meclis Toplantımıza nazik katılımları için bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Sayın Üyelerimiz,

 

Meclis Başkanımızın da ifade ettiği gibi Maliye Bakanlığı’ndan gelen resmi yazı ekranda yer almaktadır. Bu yazı ile, Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı’nın kamu yararına çalışan vakıf statüsü kazanmasından mutluluk duymaktayız. Vakfımıza yapılan bağışların artık vergiden muaf tutulacağı bilgisini memnuniyetle karşılamaktayız. Slayt 1-2

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Ülkemiz yine terör belasının içine sürüklenmektedir. Yine karanlık güçler ülkemizdeki huzuru ve güveni tehdit eder hale gelmiştir. Ve yine görevi sadece vatan borcunu ödemek olan genç fidanlarımız yanısıra masum vatandaşlarımız da hain pusularla tuzağa düşürülmektedir.

 

Bebek katillerinin yeniden kanlı eylemlerine başlamalarını, terörün dağlardan şehirlere ve hatta metropollere inmiş olmasını kabul etmemiz mümkün değildir. slayt 3

 

Dolaylı ya da direk yollarla teröre en ufak katkısı olan herkesi şiddetle lanetliyoruz ve kınıyoruz.

 

6,5 ayı aşkın zamandır 70’e yakın şehit, yüzlerce yaralı. Kendi topraklarımızda kendi askerimize vatandaşımıza yapılan bu eylemler artık son bulmalıdır.

 

Bizler, Gazzeli mavi bebeği elbette ki kurtaracağız. Türkiye’mize yakışan da budur. Ancak önceliğimiz Buselerimizin, Mehmetçiklerimizin güvenliğini sağlayabilmektir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin de öncelikli görevi budur.

 

Terör bir ulusal sorun ise, ulusal sorunların çözüm noktasının iktidar ve muhalefetin ortak tavır içinde davranması ile mümkün olabileceği unutulmamalıdır. Herkesin birbirini suçlaması, terörü bitirmeyi geciktireceği gibi, kayıplarımızı artıracak ve ülkeyi kaos ortamına sürükleyebilecektir.

 

Karanlık güçlerin ve dış güçlerin de beklentileri bu yöndedir. Tüm emelleri ülkemizde ırkçı ve milliyetçi bir bölünmenin gerçekleşmesi, askeriyle, hükümetiyle, kurumlarıyla kavgalı bir ortamın yaratılmasıdır. Bu beklentileri boşa çıkarmak da sorumluluk sahibi kişilere düşmektedir.

 

Benzer sahneleri geçmişte yaşamış ve her birinin üstesinden gelmeyi başarmış olan T.C. devleti bugün de bunun üstesinden gelebilecektir. Ancak kendi içimizde kardeş kardeşle kavga ederek, hükümet kurumlarına arkasını dönerek değil. El ele vererek, bunu başarabiliriz.

 

Yüreği yanan analarımız bunu beklemektedir. Askere gönderdiği eşinin, babasının geri dönüşünü diken üstünde bekleyen çocuklarımızın özlemi de budur. Lazıyla, çerkeziyle, kürdüyle yıllardır aynı topraklarda, aynı mahallelerde sorunsuz yaşayan, aynı sofraya oturan insanımızın temennisi de budur.

 

Bu temennilere cevap vermesi gereken bu ülkenin başında olan hükümettir. 30 yıldır çözülememiş bir sorundan bahsediyoruz. Kimi zaman şiddetlenen, kimi zaman sessizliğini bozmayan ama varlığını hep sürdüren bir sorun.

 

Bu sorundan, bu süreç içerisinde işbaşına gelmiş tüm hükümetler sorumludur. Bugün hiç kimse kimseyi artık suçlamasın. Bizler artık terör üzerinden siyaset yapılmasını istemiyoruz. Bıçak kemiğe dayanmış, sabırlar taşmıştır. Ülke güvenliği  partiler üstüdür. Soruna somut çözümler üretilsin istiyoruz.

 

Türkiye bugün Avrupa’nın 6, dünyanın 16. büyük ekonomisi diyoruz. Her konuşmamızda Cumhuriyetimizin 100. yılında ilk 10 büyük ekonomi arasına girme hedefimizden bahsediyoruz. Kendi vatandaşının güvenliğini sağlayamayan, 3. dünya ülkesi gibi her gün ölümle yüzleşen bir ülke ekonomik güç haline nasıl gelebilir.

 

Siyasi polemiklerden uzaklaşalım, Türkiye’nin gündemi ekonomi olmalıdır derken, bugün birinci gündemimiz terördür. Vatandaşının güvenliğini sağlayamayan bir ülkede ekonomi elbette ki 2. sıraya düşecektir. Bugün kriz sürecinin ardından iyileşme belirtilerinden bahsedilirken yaşanan bu terör eylemlerinin sürmesi bu sürece de zarar verecektir.

 

Bizler reel sektör temsilcileri olarak, daha güçlü bir Türk ekonomisi için çalışıyoruz. 

 

Teröre harcanan kaynağın; iş ve aş bekleyen vatandaşlarımıza, göçlerle boşalan Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerimize aktarılması ile belki de bugün terörden değil, Hakkari’nin, Diyarbakır’ın başarılarından söz ediyor olacaktık. 2009 yılı Türkiye genelinin işsizlik oranı %14 iken, Hakkari’nin %20, Diyarbakır’ın %20,6’dır. Sanayi şehirlerimize baktığımızda Bursa’nın %15, İzmir’in %16, Kocaeli ve İstanbul’un %17’dir.

 

O nedenle artık sorumluluk sahibi herkesten terör üzerinden siyaset yapılmamasını ve ortak akıl ile bir kalkınma planı hazırlanmasını talep ediyoruz.

 

Sayın Üyelerimiz,

 

Bugün yaşadıkları şehirlerde iş olmadığı için vatandaşı büyükşehirlere göç ettiren, büyükşehirleri göç mağduru haline getiren işsizlik sorunu ülkemizin en önemli sorunu olup, dağdaki eşkiyanın da elini güçlendirmiştir.

 

Son 2 aydır diğer göstergelerdeki olumlu ibre, işsizlik oranında da görülmektedir.

 

İşsiz sayısının 126 bin kişi, işsizlik oranının bir önceki yılın aynı ayına göre %2,1, aynı ayına göre 0,7 puan azalması elbette ki umut vericidir. Son 2 aydır düşmeye başlayan işsizlik oranı piyasalardaki canlanmayı da teyit etmektedir.

 

Ancak yaz dönemi dolayısıyla istihdamda geçmiş yıllarda da gözlemlediğimiz gibi düşüş beklenen bir durumdur. Tarım, inşaat ve turizm etkisiyle işsizlik oranlarında 2-3 puan daha düşüş ilerleyen aylarda da beklenmektedir.

 

Peki ya sonra? İşte önemli olan nokta, sonbahardan itibaren sürdürülebilir düşüşün devam edip etmeyeceğidir. Bu noktada her zaman ifade ettiğimiz gibi, izlenen politikaların önemi ortaya çıkacaktır.

 

Bu kapsamda geç atılmış bir adım da olsa; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Ali BABACAN Başkanlığındaki Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nın ana gündem maddesi Ulusal İstihdam Strateji idi.

 

Katıldığım toplantıda yapılan sunumda; Çalışma Bakanlığı tarafından değerlendirilecek konulara 4 ana başlık altında yer verilmiştir.

Bunlar, Slayt 4

v    Eğitim İstihdam İlişkisinin Güçlendirilmesi

v    İşgücü Piyasasının Esnekleştirilmesi

v    Kadınlar, Gençler ve Dezavantajlı Gruplar

v    İstihdam-Sosyal Koruma İlişkisinin Güçlendirilmesi’dir.

 

Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak bizler de, Odamız Yönetim Kurulu çalışma gruplarından Endüstri İlişkileri Çalışma Grubu ile yapmış olduğumuz değerlendirmeler neticesinde söz konusu başlıkların altını doldurarak raporumuzu TOBB’a sunduk.

 

Sayın Üyelerimiz,

 

Son olarak da sizlere Odamızın her sene yapmış olduğu Ege Bölgesi’nin Üretimden Satışlarına Göre 17 Milyon TL barajını aşan Büyük Sanayi Kuruluşları çalışmasının sonuçlarını paylaşmak istiyorum. Sabah basın toplantısı ile çalışmamızı kamuoyuna da duyurduk. 2010 yılından itibaren çalışmamızın sadece İzmir ili ile sınırlı tutulacağı bilgisini de vermek isterim.

 

GENEL DEĞERLENDİRME

2009 yılında kredi temini sıkıntısı yaşayan ve önünü tam olarak göremeyen firmalarımız yatırımlarını erteleyerek, kapasitelerini her zamankinden daha düşük seviyelerde tutmuşlardır.

 

2008 yılına göre firmalarımızın;

Üretimleri     %25 azalmıştır.

İhracatı        %37 azalmıştır.

Firmalarımız; 2008 yılındaki rekor zarar artışının ardından, 2009 yılında zararın %63 azalması ile satış karlılığı artan,

Kaynak yapısı daha çok bozulan bir yapı görünümündedirler.

 

2007 yılına göre firmalarımızın;                   

Diğer Satışları       %55   azalmıştır.             Zararı %41 artmıştır.

İstihdamları %17,5 azalmıştır.

Özetle; firmalarımız 2009 yılında, krize hazırlıksız yakalandıkları 2008 yılından, özellikle satış ağırlıklı rakamlarda,

2007 yılına göre, diğer satışlar, istihdam ve zarar başlıklarında daha kötü bir tablo içindedirler.  

 

Sayın Üyelerimiz,

 

Sunumumuzdan bazı slaytları sizlerle paylaşmak istiyorum. Slaytlar

 

Saygılarımla,

 

 

Ender YORGANCILAR

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

Başkana Ulaşın