2009 MART AYI MECLİS KONUŞMASI

Sayın Valim,

Sayın Belediye Başkanım,

Sayın Meclis Başkanım,

Geçmiş Dönem Başkanlarımız,

Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

 

Hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulum adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Valimize ve Sayın Belediye Başkanımıza hoşgeldiniz diyorum.

 

Mart ayının milletimiz için en anlamlı günü şüphesiz ki, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’dür. 94. yıldönümünü kutladığımız Çanakkale Zaferi vesilesiyle, vatan savunmasını layıkıyla yapan şehitlerimizin manevi huzurlarında saygıyla eğiliyoruz.

 

Mart ayında İzmir’i gururlandırarak, Avrupa Şampiyonluğu’nu kazanan Arkas Voleybol Takımı’nı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Futbolda gülmeyen yüzümüzü güldüren Arkas’a, ayrıca teşekkür ediyorum.

 

Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Bayram TALAY’ı da Karşıyaka ve Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği’ne, yine Meclis Üyemiz Sayın Kadir ÇAKAR’ı da Konak ve Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyeliği’ne seçildiği için kutluyoruz.

 

Üyemiz Bak Ambalaj’a Avrupa ve Türkiye’deki kuruluşlar arasında “Toplam Verimlilik Yönetimi Mükemmellik Ödülü”nü alan ilk kuruluş olması sıfatıyla tebriklerimizi sunuyor, başarılar diliyorum.

 

Helikopter kazasında hayatını kaybeden Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin YAZICIOĞLU ile dava arkadaşlarına, İHA Muhabiri ve Pilot’a Tanrı’dan rahmet, aileleri’ne başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Bir seçim dönemini daha geride bıraktık. Hepimize geçmiş olsun diyorum. Çünkü her ne kadar yerel seçimler de olsa, genel seçim havasına girilmiş ekonominin önüne geçecek kadar önemsenmiş ve aylardır kriz ortamına rağmen gündemdeki yeri hep ilk sırada olmuştur. Umuyoruz ki artık ekonomi ve krize odaklanan bir yapı içine girilir.

 

Uzmanlar krizi 1929-30 buhranından daha tehlikeli olarak görmekte iken, ekonomiyi arka plana alan hükümet geç de olsa attığı adımlarda da üretimi değil, ticareti destekler nitelikte davranmaktadır.

 

Bu da çözümlerin kalıcı değil günü kurtarmaya yönelik olduğunu göstermektedir. Üretimi artırmayı başaramadığınız sürece istediğiniz kadar ticareti arttırın. Bunun şu zamanda bir kıymeti yoktur. 4. ve 5. pakette getirilen vergi indirimleri söz konusu sektörlere belki biraz da olsa nefes aldıracaktır. Psikolojik fayda sağlayacaktır.

 

Ancak, önemli olan 3 ay sonrasında indirimlerin stoklar bittikten sonra üretimi harekete geçirip geçiremeyeceğidir. Sadece iş makinelerine değil tüm makinelere, sadece birkaç sektöre değil, genişletilmiş bir sektör grubuna uygulanacak indirimler istenilen sonuca bizleri ulaştıracaktır.

 

Söz konusu vergi indirimleri sektörlerin imdat çığlıkları attığı zamanlarda yapılabilseydi, bugün Bursa’daki, Kocaeli’deki durum yaşanmayacaktı. İtiraz ettiğimiz nokta budur.

 

Krizin etkisini gösterdiği Ekim ayından bu yana 6 ayı geride bıraktık. Bu 6 aylık süreçte tüm veriler Türkiye ekonomisinin çok net olarak daralmaya girdiğini göstermektedir.  Sanayiye dair tüm göstergeler düşme eğilimindedir.

Rakamlarla birlikte, yaşananlar da krizin yansımalarının, ülkemizde her geçen gün işsizlik verilerinde en yoğun şekilde hissedildiğini bize göstermektedir.

 

İllerin İşkur’a yapılan başvurularına baktığımızda, Şubat 2008 ve Şubat 2009 itibari ile İzmir’de başvuru sayısının %65, Kocaeli’de %11 ve Bursa’da %45, Ankara’da %5 arttığını görmekteyiz.

 

Manisa’da %23, Denizli’de %35, Tekirdağ’da %54  artmıştır. 

 

Tekstil ve konfeksiyonda Türkiye’nin üretim ve ihracat üslerinden olan Denizli’de 2008 yılında; 12 tekstil ve konfeksiyon fabrikası kapısına kilit vururken, 7 bin 48 kişi işsiz kalmıştır.

 

Türkiye ve dünyanın sayılı şirketlerinin üretim merkezi haline gelen Manisa’da 2008 son çeyreğinden itibaren yan sanayi ile birlikte işini kaybeden kişi sayısı 10 bine ulaşmıştır.

 

Tekirdağ ve Kırklareli’nde 2008’den bu yana 7 bin 200 kişi işsiz kalmıştır.  Sanayimizin kalbinin attığı Atatürk OSB’de de 6 ayda, 30 fabrika kapanmış, 6 bin kişi işsiz kalmış, 6 bin kişi ise ücretsiz izne çıkarılmıştır. (4’ü için tek slayt)

 

Her konuşmamızda işsizliğe yer veriyoruz. Çünkü işsizliği önemsiyoruz. Çünkü Türkiye’de işsizlik; aç kalmakla, yoksullukla aynı anlama gelmektedir. Hiçbir işveren yetişmiş elemanını kaybetmek istemez. Ama mecbur kaldığında da işçi çıkarımı kaçınılmaz olabilmektedir.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Krizin Odamız üyelerine olan etkisini görebilmemiz açısından 3 ayda bir sizlere anket göndereceğiz. 2009’un ilk çeyrek etkilerini değerlendireceğimiz ankette, firma isminizle değil sektörünüzle ilgileniyoruz. O nedenle de herkesten, gönül rahatlığıyla anketimizi doldurmasını rica ediyorum.

 

Ankara için hazırladığımız dosyada da yer verdiğimiz bir konu da işsizlik sigortası fonunda biriken tutarın bu süreçte yarısının devlet garantisi altında finans sistemine aktarılması idi.

 

Uygulamanın başladığı Mart 2002'de 5 milyar TL ile yola başlayan İşsizlik Sigortası Fonu'nun bugünkü toplam varlığı 40 milyar TL’ye ulaşmıştır.

 

Mart 2002’de başlayan ödemeleri her yılın Mart ayı itibari ile değerlendirdiğimizde, 2007’den 2008’e %16’lık artış olurken, 2008’den 2009 şubat ayına %133 rekor artış gerçekleşerek 281.882 kişiye ödeme yapılmıştır.

 

Yatırımların azalması leasing sektörünü de etkilemiştir. Sektör içinde bulunduğu daralmadan, 2009 yılında da çıkamayacak gibi görünmektedir. Zira 2006 yılından 2007’ye, %56 oranında işlem hacmi artan sektörün, 2007 yılından 2008 yılına işlem hacmi %35 azalmıştır. 2009 yılına ait tahminlerde de işlem hacmi ve işlem miktarında %35 düşüş öngörülmektedir.

 

Bu açıdan leasingli yatırımlarda KDV Oranı %1’e düşürülmelidir.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Türkiye olarak küresel krizin neresinde durduğumuzu görmek için, yönümüzü diğer ülkelere çevirmekte ve onların göstergelerine de bakmakta fayda görüyorum.

 

Sanayi üretimindeki düşüşün esas alındığı dünya küçülen sanayiler liginde 2009 Ocak rakamı ile bir önceki yılın aynı ayına göre, Türkiye 5. sırada yer almıştır. Listede Türkiye -%21,3 oranı ile; Japonya, Singapur, Güney Kore ve İspanya’nın ardından gelmektedir.

 

İhracatta rekorlar kıran Türkiye’nin, Ocak 2009 itibari ile bir önceki yılın aynı ayına göre ihracatı yüzde 25 düşerken, Meksika’nın yüzde 28, Çin’in ihracatı yüzde 17.5, ihracat devi Almanya’nın yüzde 7.3, İsviçre’nin yüzde 9 azalmıştır.

 

Ülkelerin kredi kartı ve tüketici kredileri faiz oranlarına baktığımız zaman da yüksek faiz altında ezilen halkımızın, Brezilya’dan sonra en yüksek oranlarda borçlandığını görmekteyiz.

 

Halkımızın borcundaki riskle birlikte,  firmalar ve bankaların borçları da büyük risk oluşturmaktadır. Zamanında 1,2 seviyelerinde borçlanan özel sektörün borcu bugünkü kurlarla sürekli artış eğilimindedir.

 

Özel sektörün 2009 yılında ödemek zorunda olduğu borç 51 milyar dolardır. Kurlardaki her kuruşluk artış maliyeti arttırmaktadır. Hükümetin 2009 için dolar kuru tahmini 1,41 iken borç 72 milyar TL görünmekte ancak, Ocak ayından itibaren dolardaki hızlı yükselişi değerlendirdiğimizde, bugünkü 1,66 seviyesi ile borç 85 milyar TL’ye çıkmaktadır. Döviz borcuna sahip olanlar kurlardaki bu hızlı yükselişle birlikte borcuna borç katmaktadır.

 

İktisadi faaliyetteki yavaşlamanın sürdüğü ve küresel ekonomideki sorunların devam ettiği gerekçesiyle Merkez Bankası’nın son 5 ayda faizleri 6.25 puan indirerek tarihinin en düşük seviyesi olan 10,5’a çekmesine rağmen, bankalar hala kredi faizlerini düşürmemekte ve reel sektöre yüksek teminatla kredi vermeye devam etmektedir.  Merkez Bankası’nın bu atağına rağmen, Türkiye 10,5 faiz oranı ile İzlanda ve Brezilya’dan sonra 3. sırada yer almaktadır.

 

Güven bunalımını aşamayan bankacılık sektörünün KOBİ kredileri’ni, 2009 Ocak ayı itibari ile incelediğimizde, bir önceki yılın aynı ayına göre müşteri sayısında %16 azalma olmuştur.

 

Bu çok önemsenmesi gereken bir konudur. Zira krizle birlikte gelir-gider dengesi bozulan KOBİ’lerimizin sıkıntısı büyük. İşte böyle bir zamanda ek kredi desteğine ihtiyaç varken, bankalarımızın da risk korkusuyla bu desteği sağlamaması hükümetin de ortak bir çözüm yolu bulamaması firmalarımızı güç duruma sokmaktadır. Sanayideki olumsuz gidişatın en önemli göstergelerinden biri de elektrik tüketimindeki azalıştır. İzmir’deki elektrik tüketimini sanayi ve konut ayrımı ile değerlendirdiğimizde; 2008 Ocak ayından 2009 ocak ayına tüketim, toplamda %18 azalırken, konuttaki düşüş %14, sanayideki düşüş %25’tir. Konuttaki düşüşün en büyük sebebi İzmir’de doğalgaza geçilmiş olması yatarken, sanayideki düşüş, üretim azalmasından kaynaklanmaktadır.

 

OSB’ler düzeyinde baktığımızda, Atatürk OSB’nin elektrik tüketimi %22, Manisa OSB’nin yüzde 25, Çerkezköy OSB’nin yüzde 30 azalmıştır. Tüm bölgelerimizde ortalama %20-30 arası bir gerileme söz konusudur.

Bunlar mevcut durumlar. 2009 tahminlerine göre yapılan 2 ayrı analizi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

The Economist’in; cari açığın milli gelire, kısa vadeli borçların rezervlere ve kredilerin mevduata oranına dayanarak yaptığı risk derecelendirmesinde Türkiye 17 ülke içinde 8’inci sırada yer almaktadır. İlk iki sırayı Güney Afrika, Macaristan alırken, Çin riski en düşük ülke olarak tespit edilmiştir.

 

Avrupa Komisyonu’nun raporuna göre; 2009 yılında ülkelerin tahmini büyüme rakamları incelendiğinde; Türkiye -2 büyüme oranıyla 15 ülke arasında 8. sırada yer almaktadır. İlk sırayı -10 büyüme oranıyla İzlanda alırken, Polonya %2 büyüyeceği tahmini ile son sıradadır.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Ülke sanayisinde çarkların döndürülmesinde ne kadar zorlanıldığını hepimiz yaşayarak biliyoruz. Buna bir de, finansman sıkıntısını aşamayan KOBİ’lerimizin kriz fırsatçılarının eline düşmesi eklenmiştir. Yurtdışı kaynaklı ve düşük faizli kredi verecekleri hususunda, KOBİ’leri ikna edip harcamalar için önceden para alarak dolandırılma hususuna dikkatlerinizi çekerim.

 

Bununla birlikte, Türk Eximbank’ın, Dünya Bankası aracılığıyla, makine ihracatçısına kullandırılmak üzere 150 milyon dolar tutarında uzun vadeli kredi sağladığı hususunu da bilgilerinize sunarım.

 

Üretim içindeki yerli katma değeri artırma yönünde özel teşviklerin hazırlanması gerekliliğine inanmaktayız. Ankara için hazırladığımız dosyamızda da özellikle yer verdiğimiz ve çok önemsediğimiz yerli üretimi ve yerli tüketimi teşvik edici mekanizmaların harekete geçirilerek krizi avantaja çevirme fırsatının kaçırılmaması yönünde bazı önerilerimiz olmuştur. Kamu alımlarında yerli ürünlerin tercih edilmesinden, toplumun yerli malı konusunda bilinçlendirilmesine kadar önerilerde bulunduk.

 

Dünyanın krize karşı izlediği politikalardan biri de korumacılık olmuştur. ABD vatandaşlarına iş bulmak korumacılık değildir mantığı güdüldüğünde, Türk vatandaşlarına iş bulmak da korumacılık olmamalıdır. Yerli malı kullanımının önemi de bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Bizler ne istediğimiz anlaşılana kadar taleplerimizi tekrarlayacağız. Buna mecburuz. Biz, ekonomi gündemdeki yerini alsın, önceliğini korusun ve parça parça değil, bir bütün halinde önlemler kamuoyuna sunulsun. Sunulsun ki piyasalar özlemini duyduğu güven ortamına kavuşabilsinler istiyoruz. Bütünlük içerisinde hareket edilmesi piyasaların politikalara güven duymasını hızlandıracaktır. Aksi takdirde soru işaretleri kafalarda olduğu sürece belirsizliğin de aşılması güçleşecektir. Güven ihtiyacı giderilmesi bu nedenle çok önemlidir.

 

Maliye Bakanı’nın, “Türkiye’nin gerilmiş yaydan ok gibi hızlı şekilde düzelmeye gideceği” düşüncesine inanmak istiyoruz.

 

Dünyanın 16., Avrupa’nın da 6’ncı büyük ülkesiyiz. Bu nedenledir ki geleceğe umutla bakmak zorundayız.

 

Krizin savurduklarını tekrar yerine koyabilme konusunda hızlı davranmamız gerektiği çok açıktır.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Yönetim Kurulumuzla ve Meclis divanımızla birlikte 6 Mart’ta Ankara’da gerçekleştirdiğimiz ilk ziyarette, Oda olarak, Acil Eylem Planı’nı içeren bir dosya hazırladık. Bu dosyada; üreten, yatırım yapan, istihdam yaratan reel kesime, acilen teşviğin ve desteğin sağlanmasına ilişkin başlıklara yer verdik.

 

19 ve 20 Martta gerçekleştirdiğimiz meslek komiteleri ortak toplantılarının çok verimli geçtiği inancını taşımaktayım. Karşılıklı sorunları paylaştık, paylaşmaya da devam edeceğiz.

 

23 Martta Yönetim Kurulumuzla birlikte, ilk Yönetim Kurulları Ortak Toplantısı’na katıldık. Ve bu toplantıda, İzmirli kurumlar olarak krize karşı almış olduğumuz ortak hareket etme kararını memnuniyetle sizlerle paylaşıyorum.

 

Ayrıca toplantıda; Torbalı Ticaret Odası’nın yeni seçilen Sayın Başkanının Odamızdan ayrılmak gibi yersiz bir teklifte bulunduğu ve gerekçe olarak sunduğu kapasite raporlarının geç verilmesine ilişkin yaptığım 4 yıllık incelemede üyelerimizin bu konuda herhangi bir sıkıntısının olmadığını ve kanunlara göre zaten mümkün olamayacak bu talep için, gereken cevabın verildiği hususunu da bilgilerinize sunarım.

 

Saygılarımla,

 

 

Ender YORGANCILAR

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

Başkana Ulaşın