Sayın Başkanım,
Geçmiş Dönem Başkanlarımız,
Onur Üyelerimiz,
Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,
Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,
Hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulum adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Geçmiş dönemlerde Odamızda Meclis Üyeliği, Yönetim Kurulu Üyeliği, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Delegeliği ve 1988-1989 yılları arasında ise TOBB Yönetim Kurulu üyeliği görevlerini yürütmüş olan Süleyman Sırrı Şahin ile yine geçmiş dönemlerde Odamızda Meslek Komite Üyeliği ile Meclis Üyeliği görevlerinde bulunan Prof. Dr. Oğuz ÇATALOĞLU’nun vefatını üzüntüyle öğrendik. Merhum’lara Allah’tan rahmet, ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyorum.
Petkim’de, 2004 yılından bu yana Genel Müdürlük görevini başarıyla sürdüren Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Kenan Yavuz’a, Socar&Turcas Enerji Holding A.Ş. Grup Üst Yöneticiliği'ne (CEO) atanmasından ötürü tebrik ediyorum.
Ayrıca, Meclis Üyemiz Nedim Kalpaklıoğlu’nu da, TOBB AB Uyum Komisyonu Başkan Yardımcılığı’na seçilmesinden dolayı kutlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
TOBB Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirdiğimiz Olağanüstü Meclis Toplantımızda, İzmir'de yapılması planlanan lojistik merkezi ve fuar projesine her türlü desteği vermeye hazır olduğunu belirtmesi bizleri mutlu etmiştir.
Odamız Dış Ticaret Şefliği tarafından yürütülmekte olan ATR-Menşe Şahadetnamesi, Form A, Eur.1, Eur-Med Satış ve Onay hizmetleri için Alsancak Ofisimizin hizmete açıldığı bilgisini de sizlerle paylaşmak isterim.
Değerli Meclis Üyelerimiz,
ABD’den başlayan küresel krizin ardından sancılı geçen 1 yılı geride bıraktık. Krizin ABD’de başlamış olması itibariyle, tüm dünyanın gözü kulağı yine ABD’den gelecek umut dolu haberlere kitlenmiş durumdadır.
Ne yazık ki dünyanın en büyük ekonomisinde 1983 yılından bu yana işsizliğin ilk kez yüzde 10’u geçmesi, yılın başından bu yana kapatılan banka sayısının 120`ye ulaşması, son birkaç aydır süren iyimserlik havasını dağıtmaya yetmiştir.
Ülkemizde de son açıklanan verilerde de, reel kesimin bir yılı aşkın süredir devam eden bir daralma içinde olduğu kanıtlanmış ve krizden çıkışın oldukça yavaş seyredeceği üzerinde yoğunlaşılmıştır.
Merkez Bankası raporunda da çok net olarak belirtildiği gibi,
Krizden çıkışın yavaş olduğu,
Henüz ihracat talebinin canlanamadığı,
Henüz iç talepte hareketlenmenin olmadığı,
KDV ve ÖTV indirimlerinin bitmesiyle, talepte duraklamanın ortaya çıktığı
Kapasite kullanımı düşük olduğundan özel sektörün yatırımı düşünemediği,
Bankalar KOBİ’leri kredilendirmekten çekinmeye devam ettiğini, hepimiz kabul ediyoruz.
Grafiklerle krizin seyrini daha net görebiliriz.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılan rakamlar incelendiğinde sanayi üretiminde her geçen yıl geriye gittiğimiz görülecektir.
Beklentilerdeki bozulma eğilimi sanayi üretim rakamı ile de doğrulanmıştır.
Benzer durumu kapasite kullanım oranı için de söyleyebiliyoruz.
Ağustos 2009’dan beri kapasite kullanım oranları bir yıl öncesine kıyasla yine daha düşük düzeylerde seyrediyor. Yani, 2009 değerleri 2008’e göre, 2008 değerleri de 2007’ye göre daha düşük. Son açıklanan ekim ayı değeri 2008’e göre kapasite kullanımının 4.9 puan daha az olduğuna işaret ediyor.
Üretimde ve kapasitedeki bu gerileme OSB’lerdeki toplam elektrik tüketimini de etkilemiş ve Aralık 2008’den sonraki son iki yılın en düşük değerlerinden birinin de Eylül 2009’da görülmesine vesile olmuştur.
GSYH içinde dörtte bir paya sahip sanayide üretim verilerinin beklenenden kötü gelmesi, büyümeyi de geciktireceğinin işaretidir. Ülkelerin son 40 yıldaki büyüme hızları ile 2009 büyümesi arasındaki fark sıralamasında, Meksika’dan sonra en fazla olan ülkeyiz. Bu da hedeflediğimiz %6-7’lik büyümeyi görmemizin daha uzun yıllar alacağını göstermektedir.
O nedenle analizler çok doğru yorumlanmalıdır. Sanayisiz bir büyümenin ne kadar gerçekçi ve ne kadar sürdürülebilir olabileceği soruları mutlaka çok iyi değerlendirilmelidir.
Etkin ekonomi politikaları uygulamaya geçirilmeden büyümenin kendiliğinden olmasını beklemek bizleri hayali hüsrana iter.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranlarına baktığımızda 2009 2. çeyrek verileri itibariyle Türkiye’nin en fazla daralan ülke olduğunu görmekteyiz. Bunun da temel sebebinin son yıllarda reel sektörün ekonomideki büyümeye katkısının sürekli düşüyor olmasından kaynaklandığını biliyoruz.
Üretimde ve kapasitedeki bu gerileme her geçen yıl şirketlerimizin mali yapılarını bozmuş ve şirketlerin, küçülmesine yol açmıştır. Küçülen firma mecburen istihdamını azaltma yoluna gitmektedir. İşsizlik oranının hızla artış eğiliminde olduğunu, verileri mevsimsel etkilerinden arındırdığımızda karşımıza çıkan tablo da görebilmekteyiz.
Ekonomi düzeninin sağlıklı ve üretken olup olmadığını gösteren en önemli göstergelerden biri de istihdam ve beraberinde işsizlik rakamlarıdır. Son 7 yılda Türkiye büyürken, rekabet gücünü kaybetmiş ve işsizlik hızla tırmanmıştır. İşgücünün üretime katılımında Suriye’den sonra en kötü ülke Türkiye’dir. İşgücüne katılımın en kötü olduğu diğer 6 ülkenin de Arap ülkesi olması oldukça ilginçtir. Belki de bu bize Türkiye’nin batıya mı doğuya mı yönünü çevirmesi gerektiğinin cevabıdır.
İşsizlik çözümünün kolay olmadığını en iyi bilen kesim biziz. Çünkü ancak bizler üretimimizi sürdürebilirsek, ihracatımızı yeniden canlandırabilirsek yeni yatırımlarla iş ortamları da ancak biz oluşturabileceğimizin bilincindeyiz. Ve ne yazık ki böyle bir ortamın bir süre daha oluşturulamayacağının da çok iyi farkındayız.Sektörel işsiz sayısına baktığımızda sadece sanayi sektöründe istihdam kaybının yaşandığını görüyoruz. Sanayide son 1 yılda 369 bin kişi işini kaybetmiştir.
İşsizlik, gerek ekonomik gerekse de sosyal boyutu açısından ülkeler için ciddi bir uyarıdır ve bu uyarı dikkate alınmalıdır.
Bundan sonrası içinde ekonomik canlanma başlasa bile istihdam yaratamayan bir büyüme ile karşılaşacağı tahminleri güçlenmektedir. Bu da bizlere artık somut adımların atılması gerekliliğini göstermektedir. İşsiz sayısındaki artışın, nüfustan daha fazla artıyor olması, sorunun yapısallığını ortaya koymaktadır.
Kamu çalışanlarının toplam istihdamdaki ağırlıkları yüzde 13’tür. Bu da özel sektörün istihdam imkanlarının yaratılmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
İşletme büyüklüklerine göre firmalarımızın sağladığı istihdamdaki yıllık değişimlere baktığımızda 1-99 arasındaki işletmelerin yani KOBİ’lerimizin sıkıntısını bir başka açıdan görebiliyoruz. 2009 II. Çeyrekte KOBİ’lerimiz istihdamlarında %12.1 oranında daralma yaşamıştır.
Bölgeler itibari ile kayıtlı çalışan sayısını incelediğimizde; özellikle sanayide yoğunlaşmış bölgelerimizin daha olumsuz etkilendiğini çok net görebiliyoruz. 2009’un 1. çeyreğinde en fazla etkilenmenin Batı Marmara’da, 2. çeyreğinde de İstanbul’da olmakla birlikte yoğunluklu olarak Marmara ve Ege Bölgesi’nde görüldüğünü söyleyebiliyoruz.
Güney Kore kalkınma yarışına Türkiye ile aynı yıllarda ve hemen hemen aynı şartlarda başlamasına rağmen, bugün Türkiye’den oldukça ileri durumdadır. Bunun nedenlerinin başında teknolojiye verilen önem yatmaktadır. İşte bu nedenle Kore örneği ile işsizlik başlığımızı kapatmak istiyorum. Özellikle de 2000 yılından sonraki değişime dikkatlerinizi çekmek isterim.
72 milyon nüfusumuzun 37 milyonu 30 yaşın altında olup, yaş ortalamamız 28’dir. Giderek nüfusu yaşlanan özellikle de Avrupa için de bu çok önemli avantajımızı doğru kullanmak zorundayız.
Değerli Meclis Üyelerimiz,
Kriz, iç talebi olumsuz etkilerken, dış talebin de tıkanmasına neden olmuş ve sıkıntının yeni pazarlara yönelerek aşılacağı gündeme getirilmişti. Ocak-Eylül döneminde ihracat verilerimizi ülke gruplarına göre incelediğimizde değişimin ayak izlerini görmekteyiz. AB'nin ihracatımızdaki payı yüzde 25.6'ya, Amerika’nın %31’e, Asya’nın %29’a gerilemişken, Kuzey Afrika’ya yapılan ihracat %27.1 ve EFTA ülkelerine yapılan ihracat %62 oranında artmıştır.
Küresel krizde ihracat kozunu kullanamayışımızın yaratmış olduğu sıkıntı, konunun önemini gündeme getirmişti. Bu noktada her zaman için Eximbank desteklerinin artırılması gerektiğini savunuyoruz. Özellikle 2000 yılından sonra Eximbank kredilerinin toplam ihracatın sadece çok az bir kısmını karşıladığını slaytta görebiliyoruz.
Sanayi verilerindeki toparlanmanın yavaş seyri, geleceğe ilişkin belirsizliklerin ortadan kalkmaması, geleceğe güven duyulamaması, reel kesimin ekonomiye güveninin son 3 aydır düşüşe geçmesini de açıklamaktadır. Geçen yılın sonunda 52.3 olan düzeyinden temmuzda 100.1'e yükselen reel kesim güven endeksi, daha sonra azalma sürecine girmiş, endeks, ağustosta 98.5'e, eylülde 97.8'e, son olarak da ekimde 94'e gerilemiştir.
Değerli Meclis Üyelerimiz,
Yaşanan bu zorlu süreçte çıkışın ve güvenin yeniden teminin hiç de kolay olamayacağını biliyoruz. Biliyoruz ama ne yapıyoruz? Kısa vadede mutlaka iç talebin artırılması yoluna gidilmelidir. Dış talebin artırılması yönünde de devletimizin, komşu ülkelerle sıfır sorun politikası ve ihracatın artırılması yönündeki gayretlerini memnuniyetle takip etmekteyiz.
Ancak şu da çok net bilinmelidir ki, sanayicimiz üzerindeki özellikle işgücü ve enerji maliyetleri düşürülemediği sürece rekabet gücünü artırmak mümkün olamayacağı gibi ne iç ne de dış piyasayı canlandırmada başarı sağlanabilecektir. Bugün enerjiyi en yoğun kullanan demir çelik sektörü üzerindeki %4’e yakın fon’un toplamda oldukça büyük ek maliyetler getirdiği ve bu şekilde ne üretimi ne ihracatı ne de istihdamı bırakınız artırmak, korumak dahi güçleşecektir.
Tüm bu çizdiğimiz tablo çerçevesinde ülkemize dönüp baktığımızda, hükümetin ekonomiye değil siyasete odaklanmış olmasının Türkiye için gerçekten büyük bir risk olduğunu düşünmekteyim.
Türkiye, uluslararası arenada varolan güçlü potansiyelini en etkin şekilde kullanmak ve hedeflediği kalkınma seviyesine ulaşabilmek için yola doğru haritayla çıkmaya mecburdur.
Bu krizden güçlenerek çıkmak zorunda olan bir Türkiye’nin, değişen dünya düzeninde yerini alması için hep geç kalmaması gerektiği üzerinde duruyoruz ki bu bizler için de geçerlidir.
Değerli Meclis Üyelerimiz,
Konuşmamı kurban bayramınızı şimdiden kutlayarak, ailelerinizle birlikte sağlıklı ve mutlu bayramlar dileyerek tamamlamak istiyorum.
Saygılarımla,
Ender YORGANCILAR
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı