2009 ARALIK AYI MECLİS KONUŞMASI

Sayın Başkanım,

Geçmiş Dönem Başkanlarımız,

Onur Üyelerimiz, Meclisimizin Çok Değerli Üyeleri,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

 

Hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulum adına, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

 

Sayın Salih Esen’in annesine, Sayın Atilla Üner’in kayınpederine ve Sayın Ender Türk’e tanrıdan rahmet, ailelerine  başsağlığı diliyorum.

 

Hızla sürdürdüğü yatırımlarının ikinci etabını tamamlayarak, 2010 başında üretime geçecek olan Üyemiz Çakmaktepe Doğalgaz Çevrim Santrali’ne, tebriklerimi ve hayırlı olsun dileklerimi iletiyorum. Ülkemize ve bölgemize katkı sağlayacak yatırımların sayısının artmasını temenni ediyorum.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Türkiye’nin bütünlüğüne yönelik yapılan saldırıların son olarak 7 askerimizi pusuya düşürerek devam etmiş olmasından, büyük üzüntü duymaktayız. Milletimizin sabrı taşmıştır. Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Bildiğiniz gibi hükümetimizin komşularımızla sıfır sorun politikasında gayretli çalışmaları devam etmektedir. Bizler de, yaratılan bu ortamın değerlendirilmesi gerektiği inancındayız. Bu kapsamda, 15-18 Şubat’ta Suriye’ye bir iş seyahati düzenlemeyi planlıyoruz. Konuya ilişkin olarak, Sayın Berkay Eskinazi ve Sayın Haluk Tezcan ile irtibata geçebilirsiniz.

 

KUVEYT SEYAHATİ 

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Bir yandan karşılıksız çekten ötürü ceza evlerinde yatan diğer yandan da, karşılıksız çeklerini tahsil edemedikleri için mağdur olanları rahatlatması beklenen 5941 sayılı Çek Kanunu, bildiğiniz gibi geçen hafta yürürlüğe girdi. Gecikmeli de olsa sonuçlanmış olmasından memnuniyet duymakla birlikte, soruna kesin bir çözüm getirildiğini de söyleyemiyoruz.

 

Yapılan düzenlemeler ile doğrudan hapis cezasını kaldıran Yasada; cezaevinde yatanlar çek bedelinin bir bölümünü nakit, geri kalanını da belli tarihlerde ödeyeceğini taahhüt etmeleri halinde serbest bırakılacaktır.

 

Sulh ceza mahkemelerinin sayısının artırılmadan, çek suçlarının bu mahkemelere verilmiş olması, kararların gecikmesine neden olacaktır. Bankalara getirilen yükümlülüklerin de ne derece yeterli olduğunu ve ekonomiyi kayıt altına alma amacının gerçekliğini zaman bize gösterecektir.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Sonuna geldiğimiz 2009 yılında, özellikle de ülkemiz açısından hem ekonomik hem de, siyasi anlamda yıllarca adından söz ettirecek olaylara tanık olduk.

 

Son günlerini yaşadığımız 2009 yılı, ekonomik göstergeler açısından kimi zaman ağzımızın yüreğine geldiği, kimi zaman nefes aldığımız, çoğu zaman da belirsizliğin ve tedirginliğin hakim olduğu bir yıl olmuştur.

Kısa bir sunumla, bu ay açıklanan önemli birkaç veriyi sizlerle paylaşarak yılı değerlendirmek istiyorum.

 

Şubat 2009’da yüzde 24’lük rekor düşüşün ardından, Ekim ayı sanayi üretim endeksinde 14 ay aradan sonra %6,5’luk beklenmedik bir artış kaydedilmiştir. Baz etkisi, ihracat etkisi gibi nedenlerle gelen ani artış, son çeyrek büyümesine yapacağı katkının yanında, dış talepteki iyileşme adına umut verici olsa da, henüz kesin bir iyileşme belirtisi söz konusu değildir.

 

Sanayi üretimi artarken, Kasım ayına ait kapasite kullanım oranı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,2, bir önceki aya göre de 1,1 puan azalmıştır. Oynamalar küçük de olsa, istikrarsız sonuçlar sağlıklı tespite imkan vermemektedir. Gerek üretim, gerekse kapasite kullanım oranlarının sürdürülebilir ivme çizmesi halinde umudumuzu koruyabiliriz. 

 

Yılın üçüncü çeyreğinde, yüzde 3,3 daralan Türkiye, dört dönemdir küçülmektedir. Son çeyrek küçülmesinde en fazla payı alan inşaat sektörü, 3. çeyrekte yüzde 18,1, 9 aylık dönemde yüzde 19,5 daralmıştır.

 

Milli gelir içinde yaklaşık dörtte bir paya sahip imalat sanayi, 2007’den bu yana daralma sürecini devam ettirmektedir. Bugün mali kuruluşların yüzde 7,8 büyümesinin sanayiye, tarıma fazla bir etkisi yoktur. Oysaki geçmiş yıllarda da tecrübe ettiğimiz gibi sanayide yakalanacak büyüme ivmesinin diğer sektörleri de tetikleyeceği unutulmamalıdır.

 

Özel sektör yatırım harcamalarındaki küçülmenin %19,4 ve kamu yatırımlarının %10,6 daralması gelinen noktayı göstermesi açısından önemlidir. Büyümek için üretim ve yatırım olmazsa olmazdır. Bunu da sağlayacak olanın, özel sektör olduğu rakamlardan da ortaya çıkmaktadır.

 

Üretemeyen, büyüyemeyen toplumların en büyük sıkıntısı işsizliktir.

 

Krizin en ağır etkisi özellikle ülkemizde işsizlik rakamlarında ortaya çıkmış, Şubat ayında %16’yı gören İşsizlik oranı bugün %13.4’tür.

 

Geçen yılın aynı dönemine göre, istihdamı azalan tek sektör imalat sanayidir. Son bir yılda 295 bin kişi işini kaybetmiştir. Demek ki sanayide işler yolunda gitmemektedir. Bu tablo bunun göstergesidir.

 

Ülkemizde kronikleşen işsizliğe dair, ilgili bakanlarımızın da karamsar tavrı, çözüm konusunda daha yapıcı ve ivedi davranmamızı gerektirmektedir.

 

Girişimcilik ruhunu destekleyerek, kadın girişimci sayımızı artırarak, mesleki eğitime önem vererek ve tabiî ki reel sektörün önünü açarak, işsizliğe çözüm bulabiliriz.

 

Küresel krizin sanayi üzerindeki etkisinin olumsuz yansımasını temerrüde düşen firmalarda da görebiliyoruz. Tablodan sektörel bazda, firmaların borç ödeme güçlerinin ne kadar azaldığı gözlenmektedir.

 

Temerrüde düşme oranının en yüksek seyrettiği üç sektör; tekstil, gıda ve inşaattır. Geçen yıl sonundan bu yılın eylül ayı sonuna kadar olan dönemde temerrüde düşme oranında en hızlı artışı, toptan ve perakende ticaret, metal ana sanayi ve makine ve teçhizat sanayi sektörleri göstermiştir.

 

Firma kredilerinin, tahsili gecikmiş alacaklara dönüşüm oranına baktığımızda da Eylül 2008’den bu yana yükseliş göze çarpmaktadır.

 

Kötü günlerin geride kaldığını söylerken, geçmişteki güzel günlere dönmemizin vakit alacağını biliyoruz. Bu durum özellikle ihracat için geçerlidir. Geçmişte bizi krizden çıkaran, üretimin artmasına sebep olan dolayısıyla istihdama olumlu katkı sağlayan, ürünlerimizin ve ülkemizin tanıtımını sağlayan ihracat, krizden olumsuz yönde etkilenen ilk göstergelerden biri olmuştur. Aylık bazda ihracat rakamında keskin düşüşün yerini, yavaş da olsa yukarı yönlü çıkışa bıraktığını grafikten de görebiliyoruz.

 

Sıfırdan yatırım yapılabilmesi için biliyoruz ki, koşulların uygun olması belirsizliğin ortadan kalkarak güven ortamının oluşması gerekmektedir. Oysaki reel kesim güven endeksindeki oynamalar, yakın zamanda yeni ve büyük yatırımlar için umut vermemektedir. Temmuz ayında %100’ü gören endeks, Kasım ayında %91’e kadar geriliyor.

 

Krizin sanayimize vurduğu darbenin yanında, vatandaş da özellikle kredi boyutunda olumsuz etkilenmiştir.

 

Temmuz-Eylül 2009 döneminde takipteki krediler, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 100 oranında artarak 955 milyon TL’ye yükselirken, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı son 1 yılda yüzde 85 artarak 2.4 milyona çıkmıştır.

 

Tüm bunlar iç tüketimdeki iyileşmenin en azından 2010 yılı ilk çeyreği için ne kadar zor olacağını göstermektedir. Halkın satın alma gücünün düşmesi iç talebi zorlamaktadır. Dolayısıyla, yatırım, üretim, istihdam zinciri de bundan nasibini almaktadır.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Özellikle de kriz sürecinde, sanayicimizin üretimini hangi şartlarda yapmaya çalıştığını dilimiz döndüğünce anlatma çalışıyoruz. Bırakınız kar elde etmeyi maliyetlerini dahi zor karşılamaya çalışan sanayicimizi, yeni yılda enerji zammını anlayamıyoruz. Maliyetler içinde önemli bir paya sahip enerji fiyatlarına yapılan her zammın, üretimi doğrudan olumsuz etkileyeceğinin altını bir kez daha çizmek isterim.

 

Mevcut üretimini sürdürebilmesi ve hatta artırabilmesi için reel sektörün 2009’da yaşadığı finansman sıkıntısını, 2010 yılında yaşamaması gerekmektedir.

 

Her fırsatta övündüğümüz, bankacılık sisteminin güçlü yapısını kullanarak bir adım öne çıkma şansını yitirmemeliyiz. O nedenle de 2010 yılı atılacak adımlar açısından büyük önem taşımaktadır. Krizden çıkışın 3-4 yıla yayılma olasılığı ve İspanya, Yunanistan, Dubai tarzı artçı krizlerin olabileceği düşünüldüğünde, sadece o yıla değil gelecek yıllara dair de umutlarımızı koruyabilecek uygulamalar önem taşımaktadır.

 

Özellikle yükselen emtia fiyatları, artan bütçe açıkları ve risk kategorisindeki ülkelerin borç krizleri ile birlikte bizleri zor bir yılın beklediğini söyleyebiliriz. Her zaman için umutlu olmakla birlikte, tedbiri elden bırakmamanın ve hazırlıklı olmanın da gereğine inanıyorum.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Yapılan soruşturmalar, incelemeler insanlar ve kurumlar arasındaki güven sorununu ve iletişimsizliği had safhaya çıkarmıştır. Çok basit olarak örneklendirirsek tapu dairesinde işlem yaparken, kanunda ilgili maddede istenen fotoğrafın son 6 ayda çekilmiş olması belirtilmektedir. Fotoğrafın benzemesine rağmen gereksiz bürokrasi devam ettirilmektedir. Gerek özel gerekse resmi kurumlarda insanlar korkuyla çalışıyor ve sorumluluk almaktan uzak hareket ediyorlar.

 

Türkiye’nin adeta içinde bulunduğu akıl tutulması sürecini aşması gerekmektedir. Elde edilen tüm kazanımların kutuplaşma ile bir kalemde silinmesine izin verilmemelidir. Sorumluluk sahibi herkesin hassasiyetle davranması gereken kritik bir süreçten geçmekteyiz. Sorunlarımızı ortak akıl ve mutabakatla çözmek zorundayız.

 

Son aylarda yaşanan gerginliklerin ardından, parti kapatmanın ülke demokrasisine verdiği zararı, Türkiye Cumhuriyeti’nin; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti zemininde değerlendirmeliyiz. Şu gerçeği de unutmamalıyız ki, ülkenin birlik ve beraberliğine saldırı amaçlı direk ya da dolaylı eylemlerde bulunmak da, ülkenin tüm değerlerine zarar vermektedir.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Bugün umuda, çalışmaya ve güç birliğine ihtiyacımız vardır. “Nereye gideceğini bilmiyorsan vardığın yerinde bir önemi yoktur” sözünden yola çıkarak geleceğe dair, bugünden hedeflerimizi belirlemek zorundayız. Krizin yayılan etkisini bertaraf etmek için var gücümüzle, umudumuzu taze tutarak, hedefimize doğru yol almalıyız.

 

2010 yılında Hükümetin de siyasetin tansiyonunu düşürerek iç çekişmelerden uzak kalmasını, özellikle de tüm motivasyonunu ekonomiye vermesini ve tek iktidar olmanın gücünü ülkenin lehine kullanmasını bekliyoruz. Yapısal reformların bir an önce gerçekleştirilerek, ekonomimizin rekabetçi ve katma değeri yüksek bir yapıya kavuşturulması, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında oluşan, Türkiye’deki siyasi risk algısının ortadan kaldırılmasını istiyoruz.

 

Değerli Meclis Üyelerimiz,

 

Konuşmamı tamamlarken, 2010 yılının barış ve istikrarlı günleri getirmesini diliyor, aileleriniz ile birlikte sağlık ve mutluluk içinde yeni yılınızı kutluyorum.

 

Saygılarımla,

 

Ender YORGANCILAR

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

 

Başkana Ulaşın