Sayın Başkan, (Okan Müderrisoğlu: Oturum Başkanı)
Sevgili Başkanlarım,
Değerli Konuklar,
Kıymetli Basın Mensupları,
Ege Bölgesi Sanayi Odası ve şahsım adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Güzel İzmir’den herkese merhabalar.
Öncelikle, içinde bulunduğumuz süreç itibari ile ekonomiyi ve iklim değişikliğini birleştiren anlamlı zirve için emeği geçenleri tebrik ediyor, panel organizasyonu ve nazik davetleri için Ankara Ticaret Odamıza çok teşekkür ediyorum.
Son birkaç yıldır özellikle açıklanan tüm uluslararası raporlamalarda, gezegenimiz için haklı bir seferberlik çağrısı hakim. Bugün geldiğimiz noktada iklim değişikliğinin yaratacağı riskler, dijitalleşmenin yaratacağı risklerin de önüne geçmiştir.
Öyle ki, Sanayi 5.0 raporu açıklanırken bile “Gezegene ve iklime zarar vermeyen, çevre dostu üretim” temel başlıklardan biri olarak öne çıkmaktadır.
AB, Sanayi 5.0 kapsamında; Yeşil Mutabakat Anlaşması ve Dijital dönüşüm ile sanayinin, ticaretin, ekonominin yeniden dönüşümüne çalışıyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak bu farkındalıkla, konuya yaklaşımımıza ve ilgili çalışmalarımıza yer vermek isterim. Eylül 2021’de YEŞİL SANAYİ REHBERİ kitabımızı hazırlattık. Üyelerimizin hizmetine sunduk. Sürdürülebilir Kalkınma kapsamında yeşil sanayi adına önemli başlıklarla sanayicimize rehber olmaya çalıştık.
Odamızca hazırlanan bu rehber kitap içinde sunulan bilgiler doğrultusunda ürün ve hizmetlerin karbon ayak izi hesaplanması & raporlanması, üretim süreçlerinin tamamında “Yaşam Döngüsü Analizi” yaklaşımları ile üretimde döngüsel ekonomi yaklaşımı prensiplerinin benimsenmesi ve hayata geçirilmesini esas aldık. Çalışma, sanayimizin bu yeni süreçte daha da güçlenmesi ve dezavantajları avantaja çevirerek Avrupa Birliği Sanayi Liginde en güçlü aktörlerden biri olarak yerini korumasında büyük rol oynayacaktır.
Odamızda “yeşil işler” ile ilgili olarak faaliyetler, 1980’li yılların başında kurulan ve sürekli gelişim gösteren Çevre Çalışma Grubumuz tarafından yürütülmektedir. Sanayicimiz için önemli ve gündemde olan konular hakkında çalışmalar yürütmektedir. Odamız tarafından yeşil üretim ve yeşil işler yapan üyelerimizin teşvik edilmesi, kendi sektöründeki firmalara örnek teşkil ederek özendirilmesi amacıyla “Çevre Ödül Yarışması” düzenlenmektedir.
Odamız, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın temelini oluşturan “Karbon Ayak izi” hakkında çalışmalarına on yıl önce başlamış “Karbon Ayak izi Bilgilendirme Seminerleri” ile sanayicilerimizin kurumsal karbon ayak izi konusunda farkındalıkları artırılmıştır.
Son olarak da, Geri dönüşümün oldukça önemli bir yer tuttuğu mutabakat kapsamında, Odamız tarafından sektörün ihtiyacı doğrultusunda Geri Kazanım İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) kurulması konusunda 5 yılı aşkın süredir çalışmalar yürütmekteyiz.
Yer tahsisi aşamasında olduğumuz Geri Kazanım İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ile Sıfır Atık Projesi’ne uyumun yanında, toplanılan atıkların en ekonomik, modern ve çevre duyarlılığı yüksek tesisler tarafından geri kazanılması sağlanacaktır.
Değerli Konuklar,
AB’nin sanayi ve ticaret politikaları da dahil tüm politikalarına nüfuz etmesi beklenen Mutabakat, ulaşılması gereken bir hedeften ziyade, sanayi ve ticaret politikalarını dönüştürecek birçok eylemi içeren bütüncül bir yaklaşım, bir uyarı ve rehber niteliğindedir.
En büyük ticaret partnerimizin değiştireceği kurallar, izleyeceği politikalar, hedeflediği yol bizi de direkt ilgilendirmekte ve gereğini yapmamızı gerektirmektedir.
Bu kapsamda, sanayide yeşil dönüşümün ilk defa bir Orta Vadeli Program'da yer alması, başta TOBB olmak üzere TİM, DEİK ve Bakanlıklarımızın çalışmalar yürütmesi oldukça önemlidir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı ile oluşturulan yeni ticaret sisteminin ürün standartlarını ve ticareti dönüştürecek olması nedeniyle, çalışmalarımıza hız vermemiz gerektiği de çok açıktır.
Özel sektör olarak bizler de, mutabakatı lehimize çevirecek vizyonla hareket etmeliyiz. Ne yapabiliriz?
• Geri dönüştürülebilir hammadde imkanlarını araştırabilir,
• Yenilenebilir enerji kullanımına yönelebilir,
• Enerji tüketiminin izlenmesi için altyapı oluşturabilir,
• Proses kontrollerde dijital dönüşümü sağlayabilir,
• Su geri kazanım imkanlarını hayata geçirebiliriz.
AB Emisyon Ticaret Sistemi’ne dahil olan; petrol rafinerileri, demir-çelik, alüminyum, metal, çimento, kireç, cam, seramik sanayi gibi sektörlerimizin bu süreçte diğer sektörlere göre birkaç adım önde olduğu ve bu farkındalıkla üretim yaptıklarını söyleyebiliriz.
Dönüşüm süreci bizleri; ambalajında geri dönüşüm işareti olmayan ürünlerin tercih edilmeyeceği, tüketicilerin çevre konusunda hassasiyet gösteren ürünlere ve firmalara tamamen yöneleceği, doğaya zarar veren ürün ve üretimin ortadan kalkacağı bir sisteme sürüklemektedir. Yani, “Azalt, yeniden kullan ve geri dönüştür.” Prensibi tüm üretim hatlarının önceliği olacaktır/olmalıdır.
İşte bu farkındalıkla, Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak sürdürülebilir üretim dolayısıyla sürdürülebilir bir ekonomi ve çevre ilişkisi adına geri dönüşüm projelerinin içinde olmayı kendimize görev edindik.
Ülkemizin sanayi üretiminin yüzde 40'ını gerçekleştiren OSB'lerde de yeşil dönüşüm sürecinin planlı bir şekilde devlet eliyle desteklenmesini çok önemsiyoruz.
Çünkü, pandemide tedarik merkezlerinde yaşanan sorunlar “komşudan al” prensibi ile ülkemizi öne çıkarmıştır. Türk sanayicisinin girişimci, dinamik yapısı ihracat rekorları kırmamızı sağlamıştır.
Yeşil Mutabakat’a uyumu sağlayacak yatırımları hayata geçirmediğimiz takdirde yapılan hesaplamalarda ihracatta yıllık 2,5-4 milyar dolar arasında bir vergi yükünü de dikkate almalıyız.
Yeşil mutabakat, kapsamlı bir yenilenme süreci anlamına geliyor. Bu süreçte, şirketlerden karbon ayak izi ölçümü istenecek ve karbon ayak izlerini düşürdüklerini hatta nötr hale getirdiklerini belgelemeleri talep edilecek.
Çevre Etiket Sistemi yaygınlaştırılacak. Ürünlerin hammaddeden tüketiciye ulaşana kadar olan sürecinde çevresel etkilerini etiketle göstermeleri istenecek. Şirketlerimizin fabrikada kullandığı elektriğin kullandığı enerjiden tutun da üretim sürecindeki emisyon oranına, kullandığı araca, çıkardığı atık miktarına kadar her türlü aşamayı belgelemesi gerekecek.
Tüm bunlar, karbon emisyonu çok olan firmalar için önemli bir maliyet anlamına geliyor. Yeşil dönüşümün finansmanı, sürecin en önemli ayağını oluşturmaktadır.
AB, Yeşil Mutabakat çerçevesinde, dönüşümü sağlamak için en az 1 trilyon Euro’luk bir bütçe ayırdı. İlgili fonları devreye aldı. Mutlaka bunlardan faydalanmamız gerekiyor.
İhracatının yarısını AB’ne yapan büyüklü küçüklü Türk sanayicisi açısından beklenen dönüşümün sağlanması için finansal imkanlarla desteklenmesi kaçınılmaz bir gerçektir.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın da yeşil dönüşüm kapsamında özellikle yenilenebilir enerji yatırımlarını desteklemesini çok önemsiyoruz. Ancak, çok daha kapsamlı ve KOBİ’lerin ulaşabileceği teşviklere ihtiyaç duyulduğu da bir gerçek.
Türkiye, enerjide dışa bağımlılığını, önce İran kaynaklı sanayide enerji kesintileri ile ardından da Rusya-Ukrayna savaşında çok net olarak deneyimledi. O nedenle yenilenebilir enerji alanında ülkemizin atacağı adımlar, gelecek vizyonunu da belirleyecektir.
Böyle bir tabloyu, Türkiye olarak bizim görmezden gelmemiz, geciktirmemiz mümkün değildir. Aksi takdirde, maliyeti çok daha yüksek olacaktır. Bu maliyet, ülkeye girmesi beklenen yatırımlardan, ticaret anlaşmaları yapılacak ülkelere kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. O nedenle de, AB ile yakın diyalog içinde olunmasını çok önemsiyoruz. Ortak bir gelecek için ortak akıl ve birlikte çalışma esas olmalıdır.
Özellikle de serbest ticaret anlaşmaları ve Mutabakat ile değişime uğrayacak Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve modernize edilmesini bu süreçte zorunlu görmekteyiz. Sanayimizin rekabet edebilirliğini koruyacak kararlar ile ihracatımızın aksamaması ve 2050 yılında karbon nötr bir kıta olmayı hedefleyen AB’ne entegrasyonumuzun sağlanması hususunda daha hızlı ve somut adımlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Yeşil Mutabakat kapsamında; iklim değişikliği ile mücadele, temiz, erişilebilir ve güvenli enerji, temiz ve döngüsel ekonomi için sanayi, enerji ve kaynak verimliliği sağlanmış binalar, sürdürülebilir ve akıllı hareketlilik/ulaşım, tarladan sofraya tarım, ekosistem ve biyoçeşitlilik, sıfır kirlilik gibi çok önemli başlıklarla karşı karşıyayız.
Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı sınırda karbon uygulamaları ile sanayimizin önüne yeni engeller getiriyor gibi gözükse de hızlı adaptasyon ve uyum stratejileri ile bu yeni ticaret sistemini Türk sanayicimizin lehine çevirmek ve fırsat olarak değerlendirmek mümkündür.
Özellikle enerji yoğunluğu ve dolayısıyla karbon yoğunluğu yüksek sanayi sektörlerimizin (demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik) üretim süreçlerini AB Yeşil Mutabakatı penceresinden hızla gözden geçirip gerekli önlemleri şimdiden alacak adımları atması zorunludur.
O zaman neler yapılabilir diye baktığımızda;
Üretimin ve ihracat pazarlarımızın sürekliliği açısından, firmalarımızın da öngörülen uyumu zamanında sağlaması çok kritiktir.
Söz konusu uyum ve süreklilik bugün bir risk olarak görülse de, kamu-özel işbirliği ile fırsata çevrilebilir. En büyük dileğimiz ve isteğimiz de budur diyerek konuşmamı burada tamamlamak isterim.
Ender YORGANCILAR
Yönetim Kurulu Başkanı