26.01.2017 HABERTURK - "KOBİLERLE GÜÇLÜ VE GÜVENLİ YARINLARA" PANELİ

"KOBİLERLE GÜÇLÜ VE GÜVENLİ YARINLARA" PANELİ - 26 OCAK 2017

 

Konuşmamın genel çerçevesini KOBİ’ler için “gelecek vizyonu” oluşturmaktadır.

Yeni dünya düzeninde etkin olan KOBİ’ler, bulundukları ekonomiyi de bir basamak yukarı taşıyacaktır. KOBİ’ler OECD ülkelerindeki tüm işletmelerin %95'inden fazlasını oluşturmaktadır. Bu oran ülkemizde %99’larda.

Ünlü filozof Konfüçyus’un dediği gibi; "Uzağı düşünemeyen üzüntüye yakındır." Yani zaman öngörü zamanı, yani zaman küçük firmalara hayat öpücüğünden daha fazlasını verme zamanıdır.

O nedenle, ekonomi içerisindeki rol dağılımı doğru yapılmalı, analizler ve teşvikler KOBİ odaklı hazırlanmalıdır.

Baktığımızda; KOBİ’lerin gayri safi yurt içi hasılaya katkısı, gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelerden çok daha düşüktür. Bunun nedeni, küçük firmaların büyük firmalardan daha az üretken olduğu gerçeğidir. Ancak, dünya genelinde de sağladıkları istihdam kapasitesi nedeniyle KOBİ’ler ayrı bir öneme sahiptir.

Her şeyden önce ilk atılacak adım KOBİ’lerin DİJİTAL ALTYAPISINI kurgulamaları hususunda maddi veya eğitim ayağında gerekli kolaylıkların sağlanabilmesidir. Avrupa Sanayisi için tek bir “Dijital Piyasa” oluşturuluyorsa, KOBİ’lerimizin de başka şansının olmadığını daha net anlayabiliriz.  Günümüzde yenilikçilik için şart olan Dijitalleşme yeniden yapılandırmayı da zorunlu kılmaktadır. Büyüme ve karlılığa katkısını dikkate aldığımızda; KOBİ’lerimizin dijital strateji oluşturması kaçınılmazdır.

Bununla birlikte, bizim yapmamız gereken KOBİ’leri öyle bir organize edelim ki, İNOVASYON YETENEKLERİNİ geliştirsinler ve sistemin içine dahil olabilsinler. Yeteneklerini geliştirmeleri için fırsatlar tanıyalım. Bunun için de kuşkusuz tabana inerek ülkemizin en önemli sorunu haline gelen inovasyon endeksi ve PİSA endeksinden gereken dersleri çıkarmalıyız. Sonunda kazanan Türkiye olacaktır.

Açılış konuşmasında çok kısa değindiğim Sanayi 4.0’ın yarattığı en büyük korku, istihdam noktasında yoğunlaşmaktadır. Ben burada da farklı düşünüyorum.

Sanayi 4.0 ile makine ve robotların öne çıkacağı bir sistemde bunu yapacak olanın yine insan olduğunu dikkate aldığımızda, nitelikli işgücüne dayanan ihtiyaç bugünden çok daha fazla olacaktır. Kas gücüne dayalı sistemler yerini akıl gücüne bırakacaktır. O nedenle, teknolojik dönüşümle kaybolacak mesleklere baktığımızda GELECEĞİN MESLEKLERİNE yönelik nitelikli işgücünün yetiştirilmesine bugünden hız vermeliyiz. Bu noktada KOBİ’lerimize nitelikli istihdam destekleri sağlamalıyız.

Geçmişten bugüne, FİNANSMAN temini KOBİ’lerimizin en büyük sorunu olmuştur. Bakınız bankaların kullandırdığı toplam krediler içinde KOBİ kredileri sadece dörtte birdir. Hükümetimiz son 2 yıldır çok önemli adımlar atmıştır. Bu noktada, özellikle sanayi 4.0 sürecinde, altyapısını hazırlamak isteyen firmalarımız için Kalkınma Bankası’nın devreye girmesini Sayın Bakanlarımıza her fırsatta ifade ettim. Burada da bir kez daha tekrarlamış olayım. Ayrıca, özellikle kar marjlarının düşmesine neden olan döviz kurlarındaki dalgalanma için KOBİ’lerimiz kur risklerine karşı kullanabilecekleri enstrümanları yani hedge tekniklerini etkin olarak kullanabilmelidir.

Devlet desteğinin yanı sıra, yarı mamul üreterek gelişimlerini sağlayan tedarikçi KOBİ’lerimizin de Sanayi 4.0 sürecine dahil olan BÜYÜK FİRMALAR tarafından desteklenmesi ve yönlendirilmesi çok önemlidir. Çünkü, birlikte yol alınmaktadır. Zaman olarak, inovasyon yeteneği olarak, dijitalleşmede geride kalan bir KOBİ, sürüklediği firmayı da yavaşlatacak ve hedeflerini geciktirecektir.

Yani görüldüğü gibi topyekün bir gayret içerisinde hareket edilmek zorundadır. Sadece KOBİ’ye sen git bunu bunu yap demekle olmuyor. Ya da sadece büyük firmalarımızın kendilerini teknolojik olarak geliştirmeleri yetmiyor. Öyle bir çağdayız ki; küresel ekonomide bağımlı olduğu ekonomiler hapşırsa özellikle gelişmekte olan ülkelerin yatağa düştüğünü görmekteyiz. O nedenle güç birliği önemlidir.

Değerli Konuklar,

İZMİR’de bu güzel organizasyonun yapılıyor olmasından ötürü birkaç cümle de şehrimizle ilgili kurmak isterim.

Geleceğin yaklaşımları arasında yer alan yerelde kalkınmada, İzmir en büyük itici gücü sağlayamaya aday kenttir. Çünkü İzmir’e yapılan gerek altyapı yatırımı, gerekse firma özelindeki yatırımlar sadece İzmir’i değil, 10 milyonluk bir nüfusu, 14 milyar dolarlık ihracat yapan Ege Bölgesi’ni de doğrudan ilgilendirmektedir.

O nedenle; hem tarım, hem sanayi, hem ticaret, hem turizm, hem de sağlık sektörlerinde çok ciddi potansiyel arz eden İzmir, potansiyelinin tam olarak kullanılması ile Bölgenin de rekabetçi üstünlüğünü artıracaktır.

KOBİ’lerimizi de çok ilgilendiren bazı İzmir odaklı projelerin hayata geçirilmesi önem taşımaktadır.

·       Başta Çandarlı limanı ve otoyollar olmak üzere; başlamış projelerin vaktinde bitirilmesi,

·       Parça parça düzenlemeler yapılsa da, bölgesel teşvikler yerine; ilçe, sektör ve proje bazlı ulaşılabilir daha işlevsel desteklerin verilmesi,

·       Dünyanın başarılı örnekleri dikkate alınarak serbest şehir statüsünde  İzmir’in değerlendirilmesi,

·       Kalkınma Ajansları’nda hakimiyetin merkezden yerele devrinde İzmir’in, pilot bölge olarak seçilmesi,

·       Kentsel dönüşümün tamamlanması,

·       İstanbul’daki uçak trafiği yoğunluğu dikkate alınarak İzmir’in bir aktarma merkezine dönüşmesi, sağlanabilmelidir.

 

Bu çok önemli bir noktadır. İstanbul, İzmir’in yüzölçümü açısından yarısı, nüfusu açısından 3,5 kata sahip bir mega kent. Yüzölçümü sadece 5 bin metrekare olan bir kente haddinden fazla yüklendiğimiz kanaatindeyim.

Bakınız yılın ilk haftalarında, İstanbul ve çevre OSB’lerde 5 gün boyunca yaşanan elektik kesintileri ve sanayicilerimizin uğradığı zarar da bunun çok açık göstergesidir.

Geçen haftalarda hava koşulları, İstanbul’u dolayısıyla İstanbul’la bağlantılı herşey için, herkes için hayatı durdurdu. Zamanla yarıştığımız bir çağda böylesi kayıplara kat’a müsaade edilmemelidir.

Diğer yandan, yapılan bir çalışmada; Sanayi Arazisi, Gayrimenkul, Ofis, işgücü maliyetleri ve hayat pahalılığı başlıklarında belirlenen endeks doğrultusunda İZMİR, yatırımcılarımız için EN UCUZ ŞEHİR tespit edilmiştir.

O nedenle artık İzmir, alternatif bir şehir olarak görülmeli ve planlar bu şekilde yeniden değerlendirilmelidir.

Bu İzmir’deki KOBİ’lerimizi hareketlendirirken, tüm bunlar Türk ekonomisine de ivme katacaktır.

Aristo’nun “Görmezsen eksik kalırsın” dediği güzel İzmir, kendisine yapılan her yatırımı kat ve kat fazlasıyla geri verecektir.

Sözlerimi burada tamamlarken, başarılı bir toplantı geçmesi dileği ile saygılarımı sunuyorum.

 

Ender YORGANCILAR

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

 

Başkana Ulaşın