Değerli Meslek Komiteleri Üyelerimiz,
Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün anlamlı bir gün. Söze, ulu önderimiz Atatürk’ün özlü bir sözünü hatırlatarak başlamak istiyorum.
"Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir" Başöğretmen Gazi M. Kemal ATATÜRK başta olmak üzere, geleceğin mimarı, mesleğini layıkıyla icra eden tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.
Yasal olarak yılda iki kez yapmak zorunda olduğumuz Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı’nın ikincisini, pandemi ve deprem gibi üzücü olaylar sebebiyle ancak bugün gerçekleştirebiliyoruz.
Değerli Üyelerimiz,
Söz almak isteyen üyelerimizin ‘chat’ kısmına yazmalarını önemle rica ediyorum ki kaçırdığımız bir üyemiz olmasın.
Öncelikle yaşanan deprem felaketi sebebiyle, kentimize ve ülkemize tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bir tarafta depremin yaraları, bir tarafta da hızla artan vaka sayılarıyla mücadele ediyoruz. Bildiğiniz üzere, son 2 haftanın pandemi tablosu, en sıkı önlemlerin uygulandığı Mart-Haziran döneminden bile daha fazla vaka ile karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Bu da, tabii ki yeni önlemlerin ve kısıtlamaların getirilmesini gerektirdi.
Tüm bu önlemlerin, ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini hepimiz derinden hissediyoruz. Dünya genelinde artan vakalar sebebiyle, 2020’nin son çeyreği ve 2021’in ilk çeyreği için farklı ülkelere yönelik ekonomik büyüme tahminleri yine negatif ibreye dönmeye başladı. Küresel ticaret hacmi daralırken, pandeminin olumsuz ekonomik etkilerine karşılık pek çok gelişmiş ülkede kamu borcu ciddi düzeyde artıyor. Uluslararası Finans Enstitüsü tarafından açıklanan güncel bir rapor, küresel borçluluğun pandemi sebebiyle 15 trilyon Dolar artarak tarihi rekor düzeylere eriştiğini ortaya koydu.
Dünya Ticaret Örgütü ise 2020’de küresel ticaretin yüzde 9,2 daralacağı öngörüsünde bulundu.
Kaydedilen bu gelişmelerden, hiçbir ülkenin kendini izole edebilmesi mümkün olmadığından, dünya hem sağlık hem de ekonomi yönünden topyekün bir iyileşmeye ihtiyaç duyuyor.
İşte bu yüzden, söz konusu büyük değişim ve dönüşüm süreci, Dünya Ekonomik Forumu tarafından “Büyük Sıfırlama” olarak nitelendiriliyor.
Ülkemiz, gerek söz konusu küresel gelişmeler, gerekse kendi içsel dinamiklerimiz açısından, tüm bu yaşananların adeta merkezinde yer alıyor. Bu sebeple, başta Türk Lirası’ndaki değer kaybı olmak üzere, ekonomimiz süreçten derinden etkileniyor. Yılbaşında 5,94 TL’den işlem gören Dolar ve 6,66 TL’den işlem gören Euro, tüm zamanların rekorunu kırarak sırasıyla 8,50 TL. ve 10 TL’yi aştı.
Sanayi üretimimiz, en sıkı tedbirlerin uygulandığı Nisan-Mayıs aylarında yüzde 30’u aşan düzeyde daraldı. İşsizlik oranının ise, yılın ilk ayından beri yüzde 12-13 bandında ve çift hanede ilerlediğine tanık oluyoruz. Ekonomimizin itici gücü olan ihracatımız ise yılın ilk 9 ayında yüzde 10,9 oranında azaldı.
Tüm bu veriler itibariyle, ekonomimiz ikinci çeyrekte yüzde 9,9 oranında daraldı. Önümüzdeki günlerde açıklanacak olan üçüncü çeyrek büyümesinde kısmi bir toparlanma bekleyebiliriz. Ancak, tedbirlerin geri gelmesi son çeyrek büyümesini yine kaçınılmaz olarak olumsuz etkileyebilecektir.
Tüm bu zorlukları bir bütün olarak ele aldığımızda, ülkemiz ekonomisinin kurtuluş reçetesinin yapısal reformlardan geçtiğini, iş dünyası olarak uzun zamandır dile getiriyoruz. Geçen hafta gerçekleştirdiğimiz TOBB Ekonomi Şurası’na katılan Sayın Cumhurbaşkanımızın, “yüksek faize yatırımcımızı ezdirmememiz gerekiyor” cümlesini çok önemli buluyorum. Yine Şura’da, yüksek faiz ile üretim ve istihdamın olmayacağı, ülkemizin kalkınması için her türlü istişareye dayalı bir politika izleneceği güvencesi, artık çok daha güçlü şekilde üretime, yatırıma, istihdama ve ihracata odaklanmamız gerektiğine işaret etmesi çok çok önemli.
Yine Sn. Cumhurbaşkanımız tarafından reform gündeminin somut bir biçime dile getirilmesi de çok olumlu bir gelişmedir. Ekonomik ve hukuk alanındaki reformların hızla hayata geçirilmesi iş dünyası için son derece mühim. İş alemi güven ortamı istiyor, istikrar istiyor, önünü görmek istiyor. Döviz kurlarındaki değişimler önümüzü görmekte sıkıntı yaratıyor.
Bu anlamda da kamu – özel sektör istişare mekanizması çok önemli. Söz konusu reformların vakit kaybedilmeden hayata geçirilmesi, 2021 için de umut kaynağımız olacaktır. Devam eden aşı çalışmalarının da başarıya ulaşmasını ve 2021’in bu anlamda yeni umutların yılı olmasını temenni ediyorum.
Gerek pandemide, gerekse depremde, ekonomik olumsuzluk yaşayan hem siz değerli üyelerimizin, hem de vatandaşlarımızın en küçük bir talebini bile gerçekleştirebilmek veya ilgili makamlara iletebilmek için durmaksızın çaba içerisindeyiz.
Umut ediyorum ki; bu birlik ve beraberlik anlayışımızla harmanlanacak yeni reform süreci, hem ulusal sağlığımıza hem de ekonomimize şifa olacaktır. Bu vesileyle, şimdiden herkese sağlık ve huzur dolu bir yıl dilerken şimdi sözü sizlere bırakmak istiyorum.