T.C. Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Sn. Faruk Kaymakcı,
TOBB Başkanım ve Türkiye AB Karma İstişare Komitesi Eş Başkanı Sn. Rifat Hisarcıklıoğlu,
Sayın Başkanlar,
Değerli Katılımcılar,
Ege Bölgesi Sanayi Odası adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Güzel İzmirimize hoş geldiniz. 40. Toplantının İzmir’de olmasından dolayı memnuniyetimi belirterek başlamak isterim.
Türkiye, AB’nin en büyük 5. ticaret ortağı bir ülke. Yıllık bazda ihracatımızın %40’ı AB ülkelerine yapılmaktadır. Pandemi öncesi uluslararası doğrudan yatırımlarda AB’nin payı %58, ülkemize gelen turistler içinde AB’nin payı %52, idi. Ülkemizde yaklaşık 20 bini aşkın firma AB sermayesiyle yönetilmektedir. Yani, rakamlar diyor ki, arada çok güçlü bir ticari bağ var.
Covid-19 sürecinde yaşanan tedarik zincirlerindeki kopuş, hammaddeye ulaşamama sorunu ve “Tedarik zincirini evinin yakına getir: komşudan al:” mesajının öne çıkmış olması, aslında aradaki ilişkinin daha da güçlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.
Dönüp tarihsel sürece baktığımızda; AB’ye tam üyelik başvurumuzun üstünden 34 yıl geçtiğini görüyoruz. Konjonktürel gündeme göre; zaman zaman Türkiye-AB arasında süreç içerisinde gel-git ilişkiler yaşansa da, ilişkilere zarar veren, motivasyonu bozan durumlar söz konusu olsa da, karşılıklı ticaretin devamı olmazsa olmazdır.
Bu anlamda, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi gibi vesilelerle diyalog mekanizmalarını canlandırmaya ve somut çıktılar elde etmeye her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.
Türkiye ile AB arasındaki ticareti destekleyen Gümrük Birliği, 25 yıl önce yürürlüğe girdi. Dünya, AB, Türkiye ve küresel ekonomideki gelişmeler o günkü koşullardan çok farklı durumda. Aynı şartlarla, anlaşmaya devam edilmesi mümkün değildir.
AB’nin; Kanada, Japonya, G.Kore ve Vietnam ile olan Serbest Ticaret Anlaşmaları, birincil tarım ürünleri özelinde imzaladığı STA’lar, 2015’te başlatılan güncelleme ile güçlendirilmesini yani, Gümrük Birliği’nin modernizasyonunda sona gelinmesini gerektirmektedir.
Aslında, Gümrük Birliği’nin tek başına güçlendirilmesi de yeterli olmayıp açık bir ihtiyaç olan adil bir hale getirilmesi de zorunludur. Çünkü, mevcut düzenlemede Türkiye’nin, önkoşul olmaksızın AB’nin üye olmayan bir ülke ile imzaladığı tüm anlaşmaları kabul etmek durumunda kalması dış ticareti için kısıtlayıcı bir çerçeve çizmektedir. Bunu özellikle bir sanayici gözüyle söylüyorum.
Türkiye, üçüncü ülkelerle yapılan anlaşmalara dahil edilmediği için yüksek gümrük tarifelerine maruz kalmaktadır. Bu nedenle, AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmaları sürecine ülkemizin de dahil edilmesini istiyoruz.
Yapılan anlaşmalarda bazen belirli sektörlerimiz daha çok ön plana çıkmakta ve bu da o sektörlerimiz için haksız rekabet oluşturmaktadır.
Örneğin, AB’nin Güney Kore ile imzaladığı STA, Türkiye’nin güçlü olduğu ve AB’ye ihracatının yüksek rakamlar seyrettiği; otomotiv, demir çelik ve elektrikli makine sektörlerimiz açısından haksız rekabet doğurmaktadır.
Bir başka örnek, Hindistan ile imzalayacağı STA da, benzer şekilde tekstil sektörümüz için haksız rekabet anlamına gelmektedir.
Tablo böyle iken diğer yandan, mevcut Gümrük Birliği kapsamında Türkiye’nin, AB’nin bilgisi dışında herhangi bir AB üyesi olmayan ülke ile anlaşma yapamaması, yapsa bile AB’nin bu anlaşmayı iptal etme hakkı olması da bir diğer kısıtlayıcı hükümdür. Ve de hiç adil değildir.
Bu açıdan, Türkiye’nin AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı anlaşmalardan da yararlanmasını ve diğer ülkelerle anlaşma yapmasında kısıtlayıcı bir hüküm olmamasını sağlayacak bir yasal düzenleme getirilmelidir.
Mevcut gümrük birliği anlaşmamızın kapsamı dar olup, gümrük birliği kapsamında olan sanayi ürünleri ticaretimizde bile sorunlar yaşanabilmektedir. Çünkü, Gümrük Birliği Ortaklık Konseyi’nde söz konusu olan danışma prosedürleri yeterince işletilmemektedir. O nedenle, ülkemizin karar alma süreçlerinde yer almasını çok önemsiyoruz.
Bakınız, Dünya Ticaret Örgütü’nün kriterlerine göre; Gümrük Birliği gibi bir anlaşma söz konusu ise bu tüm sektörleri kapsamalıdır. Bir sektörü alıp, diğerini almamak olmaz.
Benzer şekilde, Dünya Bankası raporları da diyor ki: Gümrük Birliği gerçekleştirmek için tarım ürünlerini, kamu alımlarını da dahil edeceksiniz. Oysa ki, hem AB’nin hem de Türkiye ekonomisinin üçte ikisini oluşturan hizmetler ve kamu alımları, ikili tercihli ticaret çerçevesine dahil değildir.
Hizmet ticareti kapsamında, kişilerin serbest dolaşımı da diğer bir sorun. Özellikle de AB’ye ihracat yapan biz sanayiciler ve ilgili çalışanlarımız için kademeli bile olsa bu konu çözüm beklemektedir.
Tarım sektörü de yalnızca tercihli imtiyazlara dayalı olarak kapsama alınmaktadır. Oysa ki, AB’ye ihracatımızın %8’ini tarım ürünleri oluşturmaktadır. AB içinde birincil ve işlenmiş tarım ürünleri ihracatı yapan AB üyesi ülke üreticileri ile ülkemiz üreticileri arasında haksız bir rekabet söz konusudur.
Tarım tavizlerinin karşılıklı olarak geliştirilmesi ile hizmetler ve kamu alımları alanlarında karşılıklı açılım sağlanması, güncelleme kapsamında mutlaka sonuçlandırılmalıdır.
Birlik üyesi ülkelerin, 2001 yılından bu yana üçüncü ülke TIR’larına kota uygulaması getirmeleri Türkiye’yi mağdur eden bir diğer etken. Zira, Türkiye Gümrük Birliği’ne rağmen söz konusu kotalara maruz kalıyor ve karayolu kotalarının kaldırılması gerekiyor.
İhracata dayalı büyümeyi hedefleyen, dünyanın her ülkesi ile ticaret yapan, şirketleri dünyanın her yerinde projeler üretebilen Türkiye için öncelikle yakın coğrafyasında olmak önemli bir hedeftir. Ancak, bundan da önemlisi, güvenli ve istikrarlı siyasi ve ekonomik birliklerin içinde yer almak stratejik ve vazgeçilemez bir hedeftir.
En büyük ticaret ortağımız ve ortak küresel değerleri paylaştığımız Avrupa Birliği, bu birliklerin başında gelmektedir.
Şirketlerimizin ve ülke ekonomisinin geleceğini yakın coğrafyamız olan;
Bir kez daha altını çizmek isterim ki, Pandemi döneminde, lojistik ve şirketlerimizin uzun yıllara dayalı network avantajları nedeniyle, gümrük birliğinin modernizasyonun tamamlanmasının öneminin karşılıklı olarak net bir şekilde anlaşıldığı inancındayım.
Bunu artık geciktirmenin böyle bir konjonktürde kimseye faydasının olmadığını, aksine, dünden daha çok taraflara karşılıklı kazanç imkanı sağlanacağını da belirtmek de fayda vardır.
Biz sanayiciler ve iş insanları olarak; gümrük birliğinin modernizasyonunu çok önemsiyoruz, gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Önümüzdeki dönemde, ihtiyaç olursa konuyla ilgili gelişmelere daha fazla katkı yapmak arzusundayız.
Verimli, çıktısı bol bir toplantı olması dileklerimle, konuşmamı burada tamamlamak istiyorum.
Saygılarımla,
Ender YORGANCILAR
Yönetim Kurulu Başkanı