19.09.2019 EBSO EKONOMİ ZİRVESİ

 

Sayın Valim,

Değerli Milletvekillerimiz,

Rektörlerim,

Sayın Başkanlar,

Saygıdeğer Konuklar,

Basının Kıymetli Temsilcileri,

Ege Bölgesi Sanayi Odası adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz, şeref verdiniz.

3 saatlik bir program dahilinde “Yeni Küresel Sistemde, Riskler ve Fırsatlar” ana başlığı etrafında, konuşmacı dostlarımız bizlerle değerli görüşlerini paylaşacaklar. 

Hocamız Sayın Prof. Dr. Yaşar Uysal’a Moderatörlüğü için Sayın Şant Manukyan ve Sayın Can Fuat Gürlesel’e sunumları için şimdiden teşekkürlerimi sunmak isterim.

Peki, neden bu başlığı seçtik?

EINSTEIN

Dünyanın en zeki insanlarının başında gelen Albert Einstein, bulunduğu üniversitede bir önceki sene yaptığı sınavda sorduğu sorularla, bir sonraki sene yine aynı sınavı yapar.

Neden? diye sorulduğunda, “EVET, SORULAR AYNI AMA CEVAPLARI DEĞİŞTİ” diye yanıtlar.

İşte bugün de sorular aynı aslında ama cevaplar değişti ve değişen cevapları, Sayın konuşmacılarımızdan almaya çalışacağız.

İçinde bulunduğumuz YENİ KÜRESEL SİSTEM, Einstein’ın dediği gibi cevapların değiştiği, özellikle küresel krizin ardından doğru bildiklerimizin önemini yitirdiği bir süreçtir. Ve bu süreç, Trump gibi, Kim Joung gibi, Boris Johnson gibi yeni nesil liderlerle çok daha bilinmez, çok daha riskli ve bir o kadar da fırsatları içeren bir döneme evrilmiştir.

Sınırların kalkması ile birlikte dünyada ticaret serbestleşmişken, Dünyanın en büyük ekonomisi ABD, kalkıp korumacılık tedbirlerine başvuruyor ve dünyanın sayılı komünist ekonomilerinden olan Çin küreselleşmeyi savunuyorsa, ne dünya bizim bildiğimiz dünya, ne de sistem bizim bildiğimiz şekilde işliyor.

NEDEN TİCARET SAVAŞLARI?

Üretim batıdan doğuya kaydıkça, paranın ve ticaretin yönü değişirken, dünya ekonomisinden alınan payın da dağılımı hızla değişiyor. Bakın nasıl?

1990’lı yıllarda ABD ve AB dünya ekonomisinde söz sahibi iken, bugün popüler ifade ile “mekanın sahibi” el değiştiriyor ve Çin liderliği alıyor.

ABD %22 olan payını %15’e, AB %27’lik payını %16’ya düşürüyor. Çin %4 olan payını %19’a artırıyor. Bu durumda Trump kendince, haksız diyebilir miyiz? BURADAN GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ HERKES ÖNCE CAN, SONRA CANAN DİYOR.

YENİ YAKLAŞIMLAR

Yeni Küresel Sistem, kendi içinde yeni yaklaşımlar da doğurmuştur.

Ülkeler ve hatta kıtalar, birlikler yeni ticari anlaşmalar yapmakta,

Yeni nesil liderlerle Krizlere açık bir küresel ekonomi söz konusu olmakta,

Değişen demografik yapı ile yaşlı nüfus oranındaki artış planları değiştirmekte,

Dijital para ile ticarette yeni ödeme sistemleri sorgulanmaktadır.

Bu yaklaşımları doğru okumalı ve gereklerini yerine getirmeliyiz.

Türkiye’nin şu anda yürürlükte olan 20 tane Serbest Ticaret Anlaşması bulunuyor. Bunların arttırılması gerekiyor.

Bununla birlikte, ülkemizin Büyükelçilik ve Ticaret Müşavirliği sayısında da ivme yakalaması şarttır. Örneğin; Almanya’nın sadece Çin’de bulunan ticaret müşavirliklerinin sayısı bile çarpıcı bir şekilde fazlayken, Türkiye’nin yurtdışındaki toplam Büyükelçilik ve ticaret müşavirlikleri sayısı ise yetersiz kalmaktadır.

TİCARET DARALIYOR: DÜNYA TİCARET HACMİ ENDEKSİ

Çünkü, tüm bu yaklaşımlar anlaşılmaya ve sorgulanmaya çalışılırken, bütünsel olarak bir de somut çıktısı ile karşı karşıyayız. Ticaret daralıyor. Dünya ticaret hacmi geriliyor. Baltık kuru yük endeksi de, birçok başka veri de bunu destekliyor.

KÜRESEL İMALAT SANAYİNİN (PMI) GÖRÜNÜMÜ DE ZAYIF

Ve belki de en önemlisi daralan ticaretin, üretime de olumsuz yansımasıdır. Çok önemli bir gösterge olan İmalat Sanayi Yöneticileri Endeksi PMI diyor ki;

Küresel ekonomi son 3 yıldır düşüşte ve 2019 yılı için sınır olan 50 barajında tutunmaya çalışıyor.

İhracatımızın neredeyse yarısını gerçekleştirdiğimiz Euro Bölgesi, son 7 aydır kesintisiz 50 barajının altında,

İhracatımızda en büyük partnerimiz Almanya, son 8 aydır kesintisiz 50 barajının altında,

Ve Türkiye 2017 yılı hariç yıllık ortalamada hep barajın altında ama son 17 aydır kesintisiz barajın altında kalmaya devam ediyor.

DELOITTE CFO ARAŞTIRMASI

Küresel ekonomide hava böylesine dumanlı iken, uluslararası danışmanlık firmalarının başında gelen Deliotte, 1.400’den fazla Avrupalı CFO’ya (Finans Grubu Başkanı) dikkat çeken bir anket yapmış.

12-18 aylık zaman diliminde muhtelif bir küçülmeye karşı firmanızı daha dirençli hale getirmek için hangi önlemleri aldınız? diye sorulmuş. Birkaç şık yanıtlama hakları verilmiş. Sonuçta öne çıkan ilk 5 maddeye bakalım:

  • %35 ile Müşteri portföyünü genişletme, farklı bölgelere ve piyasalara odaklanma 
  • %29 ile mevcut müşteri tabanını genişletme,
  • %28 ile yeni kredi imkanları yaratma
  • %27 ile yüksek marjlı müşterilere odaklanma
  • %26 ile finansal kaynakları çeşitlendirme yer almış.

Baktığınızda; ilk 5 seçeneğin 3 tanesi müşteri yani pazar, 2 tanesi finansman odaklı planlamalar. Yani, yeni küresel sistemde her nerede iş yapıyorsanız yapın, alternatif pazarlar, yeni yaklaşımlar bulmak zorundasınız.

ÜRETİM YOKSA KALKINMAK HAYALDİR

ÜRETİM VARSA BÜYÜME VAR! Üretim yoksa büyüme de yoktur, kalkınma da mümkün değildir. Doğrudan yatırım iştahı azalan ve küçülen Türkiye’nin küresel ekonomiden aldığı payın da yıllar itibari ile düştüğünü görmekteyiz.

KÜRESEL ÜRETİM YAPISINDA TÜRKİYE’NİN KONUMU

Böyle bir düzenin içinde Türkiye’yi küresel üretim ağında nasıl konumlandırabiliriz? Bunun da cevabını Dünya Ekonomik Forumu, hazırladığı bir raporun içinde veriyor. Lider ülkeler, yüksek potansiyelli ülkeler, geri kalmış ülkeler ve takip eden ülkeler olarak küresel üretim yapısını dörde ayırıyor.

Türkiye ne yazık ki, TAKİP EDEN ülkeler konumunda. Ve bu grubun en zayıf halkalarından biri. Türkiye özelinde şöyle de bir dipnota yer veriliyor:

Güçlü bir üretim altyapısı var ama potansiyeli düşük. Yani diyor ki; aslında temel sağlam ama yapılması gerekenler yapılmazsa istikrar sağlayamazsın.

Durum böyle ise, ne yapılabilir?

EĞİTİM 4.0

2015 yılında Sanayi 4.0 ile ilgili ülke genelinde farkındalık yaratmaya çalışanların başında gelen biri olarak hep şunun altını çizdim: Eğitim 4.0 sağlamadan Sanayi 4.0’a geçemezsin. Çünkü, o teknolojiyi yaratacak işgücünü nasıl eğitiyoruz? İlkokuldan başlayarak üniversiteye ve sonrasında araştırma laboratuvarlarına kadar yetiştirmek için gerekli nitelik ve imkanı yaratabiliyor muyuz? Cevap slaytımızda olup SÖZÜN ÖZÜ, eğiticilerin eğitiminden başlayarak tüm sistemi yenilemeliyiz.

Dün 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi açıklandı. Sayın Bakan, “Teknoloji odaklı sanayi hamlesinin başlatılacağını ve 300’den fazla ürün grubunun Türkiye’de üretileceğini, 2023'e kadar en az 10 Turcorn hedefleri olduğunu söyledi.” Biliyoruz ki, bu da eğitimle mümkün olacak.

OECD’nin “Ne işte ne de eğitimde olan 15-34 yaş nüfus dağılımına” baktığımızda; Türkiye ne yazık ki, %29 ile ilk sırada. Yani, nüfusun yaklaşık üçte biri atıl. Hiçbir şey yapmıyor. İnovasyon endeksimiz rakiplerimiz karşısında çok düşük ve en verimli yaş aralığının üçte biri atıl iken, biz inovasyonu, Sanayi 4.0’ı, Eğitim 4.0’ı nasıl hayata geçireceğiz?

Cevap bekleyen başka sorular da var. Üniversitelerimizi iyi oldukları alanlarda, bulunduğu bölgenin sanayisine hizmet edecek şekilde, ilgili sektörlerde uzmanlaşmasını sağlayabiliyor muyuz? İhtisas üniversiteleri oluşturup, mukayeseli üstünlükleri olan branşlara ağırlık verebiliyor muyuz?

Bir veri daha paylaşayım. İmalat sanayi ürünleri içinde ihraç edilen ileri teknoloji ürünlerinin payı; Dünya genelinde %16 iken Türkiye’nin payı sadece %3,5’larda. Üstelik de, sadece 71 bin ihracatçı firma ile bunu başarmaya çalışıyoruz.

Değerli Konuklar,

Dünya farklı bir yöne doğru yol alırken, bizler de bu farkındalıkla; bazı alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Küçük bir anektod:

Japon işadamı Sakura diyor ki;

“Siz Türkler mütevazi yaşamıyorsunuz. Daha sonra borç batağına giriyorsunuz. Ben işadamıyım sıradan evim, arabam var. Sizde böyle değil.
Asgari ücretlide en lüks telefon var. Milli değilsiniz. Marka sevdanız var.
Biz Japonlar yatırımı, bilgiye yapıyoruz. Siz hazıra konuyorsunuz. Üretemediğiniz taktirde, sadece tüketici olarak kalırsınız.”

Bunu diyenler, dünyanın 3. büyük ekonomisi ve yaklaşık 40 bin dolar kişibaşı gelire sahip iken, biz 19. sıradayız ve 9.311 dolar kişibaşı gelire sahibiz.

Kıssadan hisse yapalım ve tükettiğimiz kadar üretmeye gayret edelim.

Şartlar üretmek ve yatırım yapmak için zorlaşsa da, maliyetler katlansa da üretmekten başka şansımız yok.

Çünkü, Mevlana’nın dediği gibi

Yapraksız Kaldın Diye Gövdeni Kestirme. Zira, Bu İşin Baharı Var.

MORALİMİZİ YÜKSEK TUTUP İLERİ BAKACAĞIZ.

Değerli Konuklar,

Bugün bu toplantıdan ayrılırken, söylenen bir cümleden, gösterilen bir slayttan, yapılan analizlerden sorgulama yapmanıza vesile olabilirsek, kendimizi amacımıza ulaşmış sayacağız. Soru-cevap kısmını geniş tutmaya çalıştık ki, kafanızdaki sorular yanıtsız kalmasın. Bu bölümde sorularınızı twitter üzerinden ebsoekonomizirvesi etiketi aracılığıyla veya söz alarak da iletebilirsiniz. Bu anlamda, toplantımızın faydalı olması dileği ile konuşmamı tamamlamak istiyorum.

 

Ender YORGANCILAR

Yönetim Kurulu Başkanı

Başkana Ulaşın