16.06.2022 İŞ'LE BULUŞMALAR TARIMDA TEKNOLOJİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KONFERANSI

Türkiye İş Bankamızın Değerli Genel Müdürü,

Borsamız ve Ticaret Odamızın Kıymetli Başkanları,

Dünya Gazetesinin değerli yöneticilerinden, sevgili dostumuz Hakan Güldağ,

Sektör Temsilcileri,

Kıymetli Basın Mensupları,

Değerli Katılımcılar,

Ege Bölgesi Sanayi Odası ve şahsım adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

İçinde bulunduğumuz günlerin en ciddi gündem maddesi haline gelmiş olan tarım ve sürdürülebilirlik politikaları hakkında, bu toplantı vesilesiyle fikir alışverişinde bulunuyor olmamız, son derece önemli.

İki yılı aşkın süre önce başlayan pandemi süreci, insanlık tarihinde nadir görülen bir kriz olarak; küresel ölçekte sağlık, ekonomi, eğitim, vb. farklı alanlarda çok önemli çıkarımlar edinmemizi sağladı. Şüphesiz ki; en önemli çıkarımımız, böyle derin bir krizle etkin bir mücadele politikasında “kendi kendine yeter bir ülke olmanın” ne kadar önem taşıdığını tecrübe etmemiz oldu.

Geldiğimiz noktada, pandemi kısıtlamaları dünya genelinde büyük ölçüde geride bırakılırken, küresel enflasyon dalgası ve Rusya-Ukrayna savaşı odağında çok daha ciddi bir krizle yüzleşiyoruz. Özellikle, dünya gıda ve enerji fiyatlarında birbiri ardına artış rekorları kırılması, gelir dağılımı adaletsizliğini artırarak, temel ihtiyaçların karşılanmasını dahi zorlaştırıyor. İklim değişikliği ve kuraklığın etkilerini de bu yelpazeye dahil ettiğimizde, ciddi bir gıda ve enerji darboğazıyla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz.

Sektöre ilişkin veriler ve araştırmalar, söz konusu darboğazı açık bir şekilde teyit ediyor. Örneğin; Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü tarafından hazırlanan küresel gıda fiyat endeksini incelediğimizde, dünya genelindeki gıda fiyatlarının yıllık bazda %20’leri aşan oranlarda arttığını ve tüm zamanların rekorunu kırdığına şahit oluyoruz. Endeksin alt kırılımlarını baktığımızda; özellikle tahıl, bitkisel yağ ve günlük süt ürünlerinin küresel gıda enflasyonunu körüklediğini görüyoruz.

Diğer taraftan, 2020 yılında ortalama 42 dolardan fiyatlanan brent petrol, 2021’de 71 dolara yükselmesi, şu anda ise 120 dolar düzeylerinde işlem görmesi ise bir diğer önemli sıkıntı olarak dikkat çekiyor. Nerdeyse %200’lük bir yükselişe tekabül eden bu artış, enerjide ciddi bir daralmaya işaret ediyor.

Ekonomik ve politik gelişmelerin yanı sıra, iklim değişikliğinin tarım ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalardaki rolünün giderek güçleniyor olması ise bir diğer handikap… Bunun en güncel örneğini Hindistan’da gördük.

1901'den bu yana en yüksek seviyelere erişen sıcaklıkların kaydedildiği ve mahsul veriminin oldukça düştüğü Hindistan, geçtiğimiz haftalarda buğday ihracatını yasakladığını açıkladı.

The Economist Dergisi, söz konusu güncel gelişmeleri “yaklaşan gıda felaketi” başlığıyla kapağına taşıdı ve dünyanın kitlesel açlığa doğru sürüklendiğine dikkat çekti.

Ülkemizde, özellikle enerjideki dışa bağımlılık ve 2018’den beri süre gelen kur artışları, söz konusu enflasyon dalgasını çok daha derinden hissetmemize sebep oluyor. Açıklanan en güncel veriler itibarıyla, ülkemizde tüketici enflasyonunun %73,5’a, üretici enflasyonunun ise %132 düzeyine kadar yükseldiğini gördük. Özellikle gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki %91,6 oranındaki enflasyon, dünya ortalamasının çok daha üzerinde seyrettiğine ve durumun sürdürülemez olduğuna işaret ediyor.

Tüm bu olumsuzluklar, tarımda ve gıdada kendi kendine yeter olma misyonunun önemli olmaktan da öte, adeta bir var olma kriterine dönüştüğünü gösteriyor. Bu misyonu gerçekleştirmek ise, sürdürülebilir tarım politikalarından geçiyor.

İşte bu sebeple, başkanlık görevini sürdürdüğüm Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda ilk günden beri “Üretim yoksa, kalkınmak hayaldir.” mottosunu adeta temel prensibimiz haline getirdik. Pandemi ile birlikte hayatımıza çok daha fazla nüfuz eden dijitalleşme olgusu; tarım, gıda, imalat ve enerji politikalarının birbirlerinden ayırt edilemez bir bütün haline gelmelerini sağladı ki; bu durum üretimin de bir bütün olarak ele alınmasını gerektiriyor. Yani, sadece birinde değil, birbirinden ayırt etmeksizin tarım, gıda, enerji, vb. farklı sektörlerde üretim yoksa, kalkınmak hayal haline geliyor. Bu sebeple, Odadaki çalışmalarımızı Sanayi 4.0 ve 5.0 süreçlerinden, yeşil sanayi uygulamalarına ve sürdürülebilir tarım politikalarına kadar çok geniş bir yelpazede ele alıyoruz.

Çok geniş bir kavram olan sürdürülebilirliğin sağlanması ise, teknolojik gelişmelere en hızlı şekilde uyum sağlamaktan geçiyor. Özellikle, yenilenebilir enerji politikaları dünyayı hızlı bir değişim atağına iterek, tüm sektörlerin temel yapı taşı haline geldi. Küresel karbon salınımının azaltılması hedeflerine uyum, elektrikli araçların giderek yaygınlaşmasını sağlarken; güneş, rüzgar, vb. doğal enerji kaynaklarının kullanımını zaruri hale getiriyor. Bu yüzden, tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin sağlanmasın da, en büyük payın yenilenebilir enerji araçlarının yaygınlaştırılmasından geçiyor.

Sürdürülebilirlikte, en önemli meselenin kuraklıkla mücadeleden ve ulusal bir su stratejisine sahip olmaktan geçtiği de son derece aşikar… Bakınız, etrafı çöllerle kaplı İsrail’in, etkin bir su politikasıyla tarımsal üretimde elde ettiği başarıları veya yüzölçümü Konya ilimiz kadar olan Hollanda’nın dünyanın lider tarım ihracatçılarından biri olmasını, çok uzun yıllar önce örnek gösteriyorduk.

Doğa şartları ne olursa olsun, doğru teknolojik yöntemler uygulandığı takdirde, tarımsal üretim lideri olunabileceğini gösteren bu örnekler, ülkemiz için de stratejik hedefler olarak ele alınmalı.

Yakın gelecekte, kuraklığın etkilerinin daha derinden hissedilmeye başlanmasıyla, su savaşlarının başlayacağına ve yeni göç dalgalarının tetikleneceğine dair senaryolar, tarım ve su politikalarımızı adeta milli güvenlik meselesi haline getiriyor.

Bizde bu doğrultuda, gerek tarımsal gerekse yerel kalkınmada ülkemizin öncüsü olabilmek için çok önemli çalışmalara imza atıyoruz. Bölgemizdeki tarım potansiyelinin doğru konumlanması gerektiği inancıyla, Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması ile ilgili Bakanlık tarafından çıkartılan yönetmelik sonrası, Oda olarak Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulmasına yönelik 2018 yılının başında bir düşüncemiz oluşmuş ve Ticaret Odası, Borsa ve Ege İhracatçı Birlikleri ile birlikte çalışmalara başlamıştık.

Dikili'de Jeotermal Seracılık TDİOSB, Kınık Tarıma Dayalı (Tohum, Fide, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler vb.) İhtisas OSB, Bayındır Tarıma Dayalı İhtisas Sera  (Çiçekçilik) OSB ve Bergama Tarıma Dayalı Süt İhtisas OSB projeleri, konuya verdiğimiz önemi uygulamaya taşıma çabalarımızı açık bir şekilde ortaya koyuyor. Her bir ilçemizin kendine has avantajlarını dikkate alarak projelendirilen bu OSB çalışmalarının, ülkemiz genelinde çok daha fazla yaygınlaştırılması gerekiyor.

Sonuç olarak; yakın geleceğin tarımda, gıdada ve enerjide çok daha zorlu günlere gebe olduğu açıkça görünüyor. Ancak, bu bizi umutsuzluğa değil, daha azimli olmaya, çok daha fazla çalışmaya itmeli. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” sözü bu günlerde adeta baş ucu rehberimiz niteliğinde olmalı.

Çok hızlı ve çok sancılı bir değişim sürecinde olan dünyamızda, söz konusu çalışma azmimizi etkin ve akil politikalarla birleştirerek, sadece değişime ayak uyduranlardan değil, değişimlerin öncüsü de olabileceğimize yürekten inanıyorum.

Saygılarımla,

Ender YORGANCILAR

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı

 

 

 

Başkana Ulaşın