TEB Kurumsal ve Kurumsal Yatırım Bankacılığı Sn. Genel Müdür Yardımcısı
Değerli Başkanlar,
Kıymetli Hazerun,
Şahsım ve Ege Bölgesi Sanayi Odası adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
“Küresel ve Türkiye ekonomisine ilişkin mevcut durum ile beklentiler ve finansal piyasalar”ın ele alınacağı toplantımıza hoş geldiniz.
Sayın genel müdür yardımcımızın nezdinde Türkiye Ekonomi Bankası’na, bu değerli işbirliği için çok teşekkür ediyorum.
TEB’in Baş Ekonomisti Sayın Hakan Aklar’a ve TEB’in Stratejisti Sayın Baturalp Candemir’e verecekleri değerli bilgiler için şimdiden çok teşekkür ediyorum.
Alanında uzman çok değerli konuşmacılarımız olduğu için ben kısa bir girizgah yaparak sözü kendilerine bırakacağım.
Pandemi öncesinde küresel ekonominin ana gündemi ticaret savaşları ve sebep olduğu kutuplaşma ile birlikte sanayi 4.0’ın gerektirdiği dönüşüm idi.
Pandemi ile birlikte bu konulara eklenen; bitmeyen salgın dalgası, savaş, yavaşlayan küresel ekonomi, yüksek enflasyonun artırdığı riskler, emtia fiyatları, tedarik sorunları, gıda ve enerji krizi derken dertler bin oldu adeta.
Bir yanda Avrupa’ya fabrikaları kapattıran, dengeleri bozan bir enerji krizi, diğer yanda Çin’in, konut piyasası çöküşüyle ve sıfır covid politikasının getirdiği istikrarsızlıkla mücadele ediyor olması ile küresel enflasyon sınırları aşan sorunları beraberinde getirmiştir.
Öyle ki bu durum, ülke farketmeksizin, büyük-küçük firma ayırt etmeksizin her bütçenin dengesini ayrı bozuyor, bozmaya da devam edecek gibi de görünüyor.
Örneğin; Ford, yılın üçüncü çeyreğinde maliyetlerinin tahmin ettiğinden 1 milyar dolar daha yüksek olduğunu bildirdi ki, bu ikinci çeyrekte düzeltilmiş işletme kârının yaklaşık %25'ine eşdeğer bir artış.
Düşününüz ki, bizde üretici fiyat endeksi düşen hali ile %140’larda. Üreticilerimizin karşı karşıya kaldığı maliyet artışı, sanayide sürdürülebilirliği, bu da ekonomik performansı etkilemesi açısından çok önemlidir. Çünkü, maliyetlerinin bu kadar yüksek olmasına karşılık, elde ettiği kazancın enflasyonun çok altında kalması sürdürülebilirliği de riske atmaktadır.
Dolayısı ile bugün sanayicimizin ve hatta genel olarak iş dünyasının ana konusu finansman teminidir. Burada karşımıza iki konu çıkmaktadır. Birincisi istediğin miktarda kredi temin edilememektedir. İkincisi alınan kredi de çok yüksek maliyetli olmaktadır. Bu da bütçe dengemizi alt üst etmektedir. Bugün politika faizi %9. Peki, krediyi kaçtan alıyoruz? Firmaya göre değişmekle birlikte %20-%30 arasında. Ve süre maksimum 6 aya çekildi.
Bakınız, kredi/mevduat oranı 3 sene önce %120’lerde iken, bugün %85’lere geriledi.
100 Büyük Firma çalışmamızda da her sene teyit ettiğimiz gibi işletmelerimizin özsermaye yetersizliği, borçlanmayı artırmaktadır. Yani, üretim faaliyetleri borçla dönmektedir. Bugün bu borcun temininde sorun yaşanırsa bu faaliyetlere de olumsuz yansıyacaktır ki PMI verileri bunun işaretini vermektedir.
İmalat Sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi olan PMI, Mart ayından bu yana kesintisiz 50 barajının altında seyrediyor. Ve Kasım ayında 45,7 ile son 1 yılın en düşük verisine ulaşıyor. Bu da dengelerin bozulduğunu göstermesi açısından en doğru göstergedir.
O nedenle de, böyle dönemlerde bankalarımızın desteği, yanımızda olduğunu bilmek oldukça önemlidir.
Diğer yandan, net ihracatçı olan İzmir’in sanayi performansı ile ilgili taze bir veri paylaşmak istiyorum. Geçen haftalarda açıklanan 2021 iller bazında gayrisafi yurt içi hasıla verisine göre, İzmir %14,1 ile ülke ortalamasının üstünde büyümüştür. Ana etken nedir diye baktığımızda; Kocaeli’den sonra imalat sanayideki %25’lik artış olduğunu gördük. Yani, İzmir’de sanayi performansı, sanayicinin yatırım iştahı 2021 yılında oldukça yerinde imiş.
2020 yılında İzmir’in sektörel dağılımında imalat sanayinin payı %20 iken bu oran 2021 yılında %22’ye yükseliyor.
Bir diğer konu da, üretiyoruz ancak, ticareti kiminle yapacağız. Çünkü, konuşmamın başında da değindiğim gibi ticaret savaşları ile birlikte kutuplaşma arttı. Dünya adeta 3 blok halinde. ABD, Avrupa ve Uzakdoğu kendi kurduğu bölgesel anlaşmalarla ticaretini artırmayı hedeflemektedir. Biz hepsinin dışındayız. Ticaretimiz AB ağırlıklı. O nedenle, AB ile ilişkilerimizi güçlendirmeliyiz. Ancak, üye olamadığımız gibi güncellenemeyen Gümrük Birliği ile dezavantajımız artarak devam ediyor.
Sözün özü; sanayimiz geliştiği, büyüdüğü, ihracat yapabildiği sürece bölgemizin, ülkemizin refah seviyesi artar. İstihdam kapasitesi büyür. Büyüyen sanayiden, bankalarımız da olumlu etkilenir. Bununla birlikte, her kriz ortamının yarattığı bir de fırsatlar zinciri vardır. Bizim sanayicimiz, Pandemide krizi fırsata çevirerek çok başarılı bir performans sergilemişti.
İşte bu nedenlerle; 2021 yılının aksine 2022 yılında zayıf bir görünüm sergileyen sanayimizin, ihracatımızın verilerinden yola çıkarak, ancak güçlü potansiyelini de bilerek, bankalarımızın desteğine duyduğumuz ihtiyacı bir kez daha iletmek isterim.
Konuşacak konumuz çok. Ancak, sunumları beklediğinizi de biliyorum. Toplantımızın verimli geçmesi dileği ile konuşmamı burada tamamlamak istiyorum.
Saygılarımla,
Ender YORGANCILAR
Yönetim Kurulu Başkanı