Sayın Bakanım,
Sayın Valim,
Sayın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanım,
Değerli Milletvekillerim,
Sayın AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız,
Saygıdeğer Konuklar,
Basının Kıymetli Temsilcileri,
Ege Bölgesi Sanayi Odası adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz.
Sayın Bakanım,
Göreve atandığınız günden itibaren gösterdiğiniz gayret için, ortak akıl mekanizmasını her fırsatta işleterek, bugün de İzmir’de bizlerle olmanızdan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum.
Camiamız ve karar vericiler arasında kurduğu köprü ile konularımızın çözüm ortağı olan, bizleri yine yalnız bırakmayan Kıymetli Başkanımız Sayın Rifat HİSARCIKLIOĞLU’na da özel teşekkürlerimizi sunuyorum.
ÜRETMEK BİR GÖNÜL İŞİDİR. Bu süreçte, rakiplerimizle eşit şartlarda rekabet edebilmek adına, konularımızı hızlıca paylaşmaya çalışacağım.
Sayın Bakanım,
Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak, yıllardır söylemekten bıkmadığımız ve küresel ekonominin geldiği noktada BİZLERİ HAKLI ÇIKARAN, “ÜRETİM YOKSA, KALKINMAK HAYALDİR” diyerek başlamak istiyorum.
Çünkü, son birkaç yıldır yeni bir değişim ve dönüşümün içindeyiz: Üretim, batıdan doğuya kaymıştı. Dünya, Çin’in başarılarını konuşurken,
Batı üretime yeniden talip oldu ve Sanayi 4.0 sürecini başlattı. Sonuçta, rekabet zemin ve nitelik değiştirdi. Bugün, korumacılık ile yerli üretim öne çıktı.
Üretimin ve ticaretin kuralları değişirken, öngörü yapmak zorlaştı. Böyle bir süreçte; %99’u KOBİ olan bir yapıda, ihracatımızın %55’ini gerçekleştiren KOBİ’lerimiz, küresel ekonomide bu yeni düzene nasıl uyum sağlayacak? Bizim için önemli olan bu sorunun cevabıdır. Bu resmi iyi incelemeliyiz.
İşte bu noktada; hem KOBİ’lerimiz hem de ülkemiz adına yapısal boyuttaki öncelikli talebimiz, bir DÖNÜŞÜM STRATEJİSİ kurgulamaktır. Kısmen adımlar atılmış olsa da, daha kararlı ve net yol almalıyız. Görmekteyiz ki; “BU KAPSAMDA YENİ BİR YATIRIM, ÜRETİM VE BÜYÜME MODELİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİNE, YENİ BİR HEYECANIN YARATILMASINA İHTİYACIMIZ VAR.”
Büyüme modelimizin odağını BİLGİ BAZLI SANAYİ oluşturmalıdır. Bunu da katma değerli yerli üretimle ve KOBİ’lerimizle başarabiliriz. DÜNYA İLE YARIŞMAK adına buna mecburuz.
Çünkü, bugün ileri teknoloji ihracatının imalat ürünleri ihracatı içindeki payı; Türkiye’de sadece %3,5’larda iken, dünya ortalaması %17’lerdedir. Aradaki fark, bize cari açık ve artan dış borç olarak geri dönerken, küresel pazardan aldığımız payı da düşürmektedir.
Bu modeli kurgularken; üretim ve eğitim 4.0 entegrasyonunun sağlanması, hedeflerimize bizi daha hızlı ulaştıracak, aksi de sürdürülebilirliği riske atacaktır.
Bir diğer konumuz da; yatırımcıların hukuk sisteminin işleyişine duydukları kaygıyı öne sürerek, isteksiz davranmalarıdır. Türkiye’ye gelen ve Türkiye’den giden doğrudan yatırım rakamlarında bunu çok net görüyoruz. Açıkçası, bu da Ülkemizi olumsuz etkilerken, heyecanı azaltıyor.
Oysa, yatırım hususunda çekimserliğe, isteksizliğe toleransımızın olmadığı bir dönemde olduğumuz inancındayım.
Bununla birlikte, ihracatımızın %50’sini yaptığımız AB ile üyelik görüşmeleri, yeniden normal sürece girmelidir. Türkiye için AB, hala en önemli çıpadır.
Farklı ticari birliktelikler artmakta ve ticaret savaşları, yeni korumacılık önlemlerini derinleştirmektedir. Tüm bunlara hazırlıklı olmalıyız.
O nedenle, Brexit sürecinde Britanya’yı ikame edebilecek tek ülkenin Türkiye olabileceği konusunda AB’yi ikna edebilmeliyiz. Bu çok önemlidir.
“Tam saha markaja devam edeceğiz” sözünüze istinaden Sayın Bakanım, Gümrük Birliği anlaşmasının revize edilmesi için gayretlerinizi takdirle karşılıyoruz. Ancak, mesafe alınamayan her anın faturası, bizlere çıkmaktadır. Çünkü, bilindiği gibi AB, Japonya ile DÜNYANIN EN BÜYÜK ticaret anlaşmasını yaptı. Bu, ülkemize dolayısıyla sanayimize de olumsuz yansıyacaktır.
Bununla birlikte AB, öyle bir noktaya geldi ki, örneğin CE belgeli ürünlere dahi kabul kriterlerinin standartlarını yükseltti. Ve kendi firmalarının rekabet gücünü korumak adına, bizim ürünlerimize engeller koymaktan çekinmiyor.
Daha spesifik konularımıza geldiğimizde, sanayici olarak en önemli konumuz maliyetlerimizdir. İstihdam maliyetleri, bu listenin ilk sırasında. Ve bu yönde Sayın Bakanım, desteğinize ihtiyacımız var. Biz inanıyoruz ki;İşsizliğin %12’lere yaklaştığı bir ortamda, istihdamını koruyan firmalara sigorta prim desteği verilmesi ve SGK ödemelerinin 1 yıl süreyle ertelenmesi, piyasaya olumlu yansıyacaktır. (Daha Önce Yapılmıştı)
Diğer bir girdi kalemimiz de enerji maliyetleri: Elektrik ve doğalgaz fiyatları, kur artışlarından bire bir etkilenirken, düşüşlerinden neden aynı oranda etkilenmesin? düşüncesiyle, kademeli indirim yapılması, bizlere nefes aldıracaktır. Zira, bu enerji maliyetleri ile hem küresel pazarlarda rekabet edebilmek, hem de yabancı yatırım çekmek hiç kolay olmayacaktır.
Sayın Bakanım,
Sizin de proaktif çalışmaları ile finansmana erişimde kısa dönemde kolaylıklar sağlansa da, sürdürülebilirlik adına bazı taleplerimiz olacak:
1.Bankacılık Sistemi işlemeden piyasalar açılmaz. Bu sadece kamu bankaları ile başarılamaz. EXIMBANK’ın, ihracatçıya TL cinsinden de kredi desteği sağlaması,
2.Yerli makine ve teçhizat yatırımlarında, kredi veya leasing finansman modeli için %50 faiz desteği verilmesi,
3.Ömrünü tamamlamış makineler için veya teknolojisini yükseltmek isteyenler için de otomotivdeki hurda teşviği benzeri desteğin sağlanması,
4.Sorunlu olmayan firmalara da zorlaştırılan kredi imkanlarının esnetilmesi.
5.Yüksek enflasyon döneminde çıkan peşin verginin kaldırılması,
6.Sabit fiyatlı ihaleler için uygulanan 3 yıllık sürenin tek yıla indirilmesi,
7. İmalatçı ihracatının sermaye ihracat şirketlerine mecbur bırakılmaması, imalatçı firmaların da ihracatçı firmaların aldığı oranda KDV iadelerini alabilmeleri son derece önemli. 6473 Sayılı KDV Kanunu’nun 32. Maddesinde yapılan düzenlemeyle ilgili uygulama yönetmeliğinin de bir an evvel çıkartılması,
8.Kamuya iş yapan firmaların kamu alacaklarında ödeme süreleri oldukça uzamıştır. Birikmiş KDV alacakları da malumlarınız. O nedenle;
Vergisini zamanında ödeyen işverenin cezalandırılmaması adına;
Diğer yandan, geçmiş dönemde önerdiğimiz Kalkınma Bankası’nın yeniden yapılandırılmasına ilişkin ilk adım atıldı.
Ancak, yerli üretimi artırmak için YATIRIM BANKACILIĞI kapsamında çok daha etkin işletilmesi gerektiği inancındayım. Firmalarımızın ortalama %8 karlılık ve %180’lere yaklaşan borç/özkaynak oranına sahip olması bunu gerektirmektedir.
Merkezi ve yerel yönetimlerin de alımlarını, yerli üretimden yana kullanmaları bir tercih değil, zorunluluk haline getirilmelidir.
Yatırım teşvik sistemi ile ilgili İzmir olarak bu konuda mağduriyetlerimizi çok dillendirdik ve kısmen de yol aldık. Teşviklerden maksimum fayda almak istiyorsak, öncelikle gerek sanayide gerekse tarımda kapsamlı GÜNCEL ENVANTER çalışmasına ihtiyacımız vardır.
Bir ikincisi de, ülkemizde teşvikler yatırım sonrasını değil, yatırım ve işletim dönemini de kapsamalıdır. Ve tabi ki, uygulama daha sade ve anlaşılır hale getirilmeli, teşvikler ölçülebilmelidir.
Ayrıca;
Hükümetimizden bunları talep ederken, bu cennet vatanda üretim yapmaya gönül vermiş biz sanayiciler de zorlu koşullara rağmen; yatırım yapmaktan, üretmekten, istihdam sağlamaktan, ihracattan VAZGEÇMEMELİYİZ.
Asırlık firmalarımızın başarısını açıklayan en güzel söz, Ulu Önderimize ait.
“Vazgeçenler değil, mücadele edenler tarihe geçer.”
Birlikte, tek vücut bir şekilde küresel ekonominin tüm güçlüklerini, vazgeçmeden, akılcı politikalarla aşacağımıza, yeni bir heyecan ile ülkemizi TAKİP EDEN DEĞİL, TAKİP EDİLEN seviyeye getireceğimize olan inancımla, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ender YORGANCILAR
Yönetim Kurulu Başkanı