10.07.2020 GEDİZ ELEKTRİK İLE DUAYEN SOHBETLERİ - "COVID-19 İLE İNSANLIĞIN VE DÜNYANIN DÖNÜŞÜMÜ"

Gediz İzmir Manisa Dağıtım Genel Müdürü Sayın Uğur YÜKSEL (Moderatör)

Değerli Arkadaşlar,

Ege Bölgesi Sanayi Odası adına, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Öncelikle nazik davetiniz için çok teşekkür ediyorum. Başlatmış olduğunuz bu sohbet toplantılarından dolayı da sizleri tebrik ediyorum. Sohbetimizin keyifli ve verimli olmasını ümit ediyorum.

SALGINDA BUGÜN

Dünya geneli açısından Ocak-Şubat ayından, ülkemiz açısından ise Mart’ın ikinci haftasından itibaren farklı bir sürece yol aldık.

Biz bu süreçte, üyelerimizin yaşadığı konuları dile getirirken hep şunun altını çizdik.

Öncelikle firmalarımızı, insanımızı yaşatmalıyız. Çünkü, yaşat ki, yaşayasın.

O nedenle, sağlık çalışanlarımız başta olmak üzere, bu süreci atlatmamız için tüm riskleri göze alıp canla başla çalışan herkese minnettarız.

Her ne kadar bugün normalleşme sürecine girmiş olsak da, halkımızdaki atalet, gevşemeden dolayı hem endişe hem de büyük üzüntü duymaktayım. Ne yazık ki, rakamlar da bu durumu teyit etmektedir. Bu süreci en zor atlatan ülkelerden olan, İtalya vaka sayılarını 100’lere indirdi ve burada tutabiliyor. Biz hala 1.000’in altına indiremedik.

Bireyi, toplumu, firmalarımızı, ekonomiyi zincirleme olumsuz etkileyecek bu duruma özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Belirlenen kurallara uymamız için sizin gibi farkındalığı yüksek insanların da çevresini aynı şekilde uyarmasının önemli olacağı inancındayım.

Uluslararası kuruluşlardan da salgının bitmediğini aksine devam edeceğine ilişkin sürekli uyarılar gelmekte. Şu an dünya genelinde de yeniden bir artış eğilimi söz konusu. Hayatı ve ekonomileri de daha fazla kapatamayacağımız için bireysel olarak daha hassas olmamız gerektiği inancındayım.

DÖNÜŞÜM SÜRECİ

Bugün sizlerle biraz pandemi ile birlikte tanıştığımız ve belki de daha radikallerine yol açacak ve hepimizin hayatını değiştirecek ve hatta değiştirmeye başlamış dönüşüm sürecini konuşmak istedim.

Eğer bu konularda biraz farkındalığımız gelişirse, olaylara, kendi geleceğimize doğru yönde bakma şansımız da artar.

Dünyanın en önemli kurumları, uzmanları yaşanan bu süreci yüzyılın krizi olarak tanımladı. İkinci dünya savaşından bu yana başta ekonomik göstergelerin verdiği mesaj olmak üzere belirsizlik ve ülkelerin çaresizliği yeni bir dünyanın, yeni koşulların kapısını araladı.

Covid-19; dünya için birçok açıdan bir dönüm noktası oldu. Birey olarak, firma olarak ve ülke olarak her kesime farklı deneyimler yaşattı. Farklı kabiliyetleri kullanma fırsatı da yarattı.

3 ay içerisinde gördük ki;

Bu yeni düzene, eski alışkanlıkları ile devam edenlerin, çevik olamayan ve kaynaklarını verimli kullanamayanların ilerleme şansı çok fazla yoktur. Çünkü, bu dönüşüm süreci buna izin vermiyor.

Operasyonlarını ve süreçlerini mevcut şartlara göre dönüştürme becerisi olan kurum ve kuruluşların daha az sıkıntı yaşadığını da biliyoruz.

Çok basit örneklersek, kargo şirketlerinin nasıl zorlandığını, aksine dijital altyapısı güçlü olan e-ticaret sitelerinin krizi nasıl fırsata dönüştürdüğünü hepimiz gördük.

Biz de Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak, kendi camiamız içinde en güçlü bilgi işlem altyapısına sahip oda olarak, hizmetlerimizi, belgelerimizi tamamen online ortamda verdik. Uzaktan çalışma sisteminde hiçbir sorun yaşamadık.

Anında EBSO OHAL masamızı kurarak, üyelerimizi anlık bilgilendirme sistemine geçtik. WhatsApp hatları ile farklı üye gruplarımızla sıcak temasa geçerek yaşadıkları sıkıntıları öğrenip, Bakanlarımıza ilettik. Çok yoğun ama başarılı bir süreci geride bıraktık.

Bizim de bu süreçte deneyimlediğimiz, çevik olma becerisini bu ve bundan sonraki süreçte gösterebilmenin öneminin altını özellikle çizmek isterim.

Kurumların çevik olması demek, çalışanlarının da çevik olması ile mümkündür. Dedik ya, eski alışkanlıklarımızla yola devam edemeyiz. Bu dönüşüm süreci, bize bunu net olarak veriyor.

Dijital becerilerimizi geliştirmek, yeni iş modellerimizi kurgulamak, atıl kalan alanları, kişileri sistemin içine katmak ve kaynakları verimli kullanmak zorunda olduğumuz bir dönemdeyiz.

Türkiye, instagram penetrasyonunda dünya birincisi, sosyal medya kullanımında ilk 10’da ön sıralarda. Teknoloji tüketimimizdeki performansımızı, üretme becerimiz ile birleştirebilirsek yeni normal denilen sürece çok daha hızlı adapte olabiliriz. Aksi takdirde, sadece tüketime yoğunlaşırsak, değirmenin suyu bir yere kadar misali kaynaklarımızı boşa harcarız.

Örneğin, Gediz A.Ş. olarak Vizyonunuz, tam da sürecin anlatmaya çalıştığı yeni iş modellerini hayata geçirmek üzerine kurulu. Diyorsunuz ki;

Bu uğurda (Misyonu: Enerjimizle hayata canlılık getirmektir.) günlük hayatı kolay, rahat, keyifli yapan ürün ve hizmetler sunmaktır.

Belki sizin açınızdan, hizmet alanınız sınırlı gibi görülebilir ama hizmette sınırın olmadığını unutmamalıyız. Yeni iş modelleri geliştirerek, sizler de müşterilerinizin hayatını kolaylaştırabilir, sadakatini artırabilirsiniz.

Diğer yandan, hepimizin artık diline pelesenk olan ve salgın ile birlikte daha da çok önem kazanan büyük veri kavramı var. Siz topladığınız verilere bir anlam yükleyip gereğini yapabiliyorsanız o zaman bir adım öne geçebilirsiniz. Aksi takdirde, veriden bağımsız alınan kararlar dünün dünyasında kaldı.

İş dünyası olarak bizler de bu dönüşüm sürecinde gördük ki; zamandan ve mekandan bağımsız iş yapılabiliyormuş. Kuşkusuz, esnek çalışma ile başlayan süreç birçok düzende yeniden yapılanmayı sağlayacaktır.

Biz hala çok yoğun bir takvim içerisinde toplantılarımızı online ortamda sorunsuz bir şekilde yapabiliyoruz. Bu sistem, ne yazık ki Kongre turizmine de olumsuz yansıyacak ve uzun bir süre daha seminerler, konferanslar online devam edecektir. Genel anlamda turizm sektöründe açılan yara kolay kapanmayacaktır.

Restoran ve cafe’lerden uzaklaşma, iş seyahatlerindeki azalma, turistik amaçlı gezilere olan tereddütün zamanla alışkanlık haline gelmemesi en büyük dileğimiz. Zincirleme etkilerinin telafisi oldukça güç.

Aslında insanoğlu, çok önemli 2 konunun ne kadar önemli olduğunu salgının ilk döneminde farkına vardı. 

Sağlıkta ve özellikle de gıda da kendi kendine yetebilmek. Küresel ölçekte bu alanlara dönük hem kamu hem de özel sektör ilgisinde ciddi bir artış yaşanması da boşuna değildir.

COVID-19 İLE DÖNÜŞÜME UĞRAYAN DİĞER ALANLARI HATIRLAYALIM:

  1. Her şeyden önce aklın, bilimin hayati önemi anlaşıldı.
  2. İşbirlikçi yaklaşımlar gelişti.
  3. Tarımda dijitalleşme ve verim daha çok önem kazandı, kazanacak da.
  4. Geleceğin işyerleri sürekli değişim ve gelişim içinde.
  5. Başta eğitim olmak üzere birçok sektörde değişim, dönüşüm süreci başladı
  6. Verimliliğin, kaynakların doğru kullanımının önemi anlaşıldı.
  7. Çevre sürdürülebilirliği açısından olumlu gelişmeler gördük.
  8. Teknolojinin optimum kullanımının faydaları anlaşıldı.
  9. Bölgesel ve uluslararası kuruluşların varlığına ilişkin sorgulamalar arttı.
  10. Salgının merkezi Asya, ABD ve AB’nin önünde hızlı toparladı. Güç dengelerinde bu anlamda değişim hakim. Dünyanın lideri görünümündeki ABD bu rolünü Covid-19 ile kaybetti. Bu da dünya için ayrı bir değişim, dönüşümün simgesidir. (1990’larda Çin’in küresel ekonomiden aldığı pay %4 iken bugün %19’lara, ABD2nin payı %22’lerden %15’e gerilemesi ticari savaşların da en büyük sebebi)
  11. Yeni bir üretici davranışı dünyası ile birlikte, yeni bir tüketici davranışı bizi bekliyor olacak. Ve bu tüm kurumları etkileyecek, dönüştürecek, dönüşemeyenleri güçten düşürecek bir değişimdir.
  12. Tüm faktörlerin değişken olduğu ve hiçbir şeyin sabit olmadığı yeni bir dünyanın ayak seslerini duyduk. Bu, belirsizliği artırırken, hem kurumlara hem de bireylere bir yandan dinamizm kazandıracak diğer yandan tedirgin, harcamaktan çekinen bir davranışa sebep olacaktır.
  13. Tüm ülkeler tarafından; dışarıya daha az bağımlı, güvenilir bir iç piyasa yaratmak hedeflenecektir. Yine bugünden gözlemlediğimiz gibi korumacılık artacaktır. Bu da ticareti zorlaştıracaktır. Ticaretin daralması, firmaların üretimlerini daraltacak, bu da elektrik başta olmak üzere birçok tüketime olumsuz yansıyacaktır. Gördüğünüz gibi, üretimdeki daralma direkt sizlerin gelir kaynaklarının düşmesi anlamına gelmektedir. Yani, geçmişte örneklerini gördüğümüz, vatandaşın dolar yükselsin bana ne gibi cümleler kurma şansı olmadığı gibi benzer şekilde, sizlerin de üretim daralsın, kapasite düşsün, ihracat azalsın bize ne deme lüksü bulunmuyor. Küresel ekonomi içerisinde her şey o kadar birbirine eklemlenmiş bir durumda ki, Covid virüsü bizlere hiç gelmeseydi bile, dünyanın tedarik kaynağı olan Çin’deki çökme tüm ekonomileri yine olumsuz etkileyecekti.

TÜRKİYE İÇİN DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE BARDAĞIN DOLU TARAFI

Salgın, tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemiz açısından da ekonomide zorlayıcı unsurları karşımıza çıkardı. İç dinamiklerimizle tetiklenme, birçok göstergede olumsuzluk yarattı. Ancak, bugün sizlerle bardağın dolu tarafına bakarak Türkiye için bazı değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.

Öncelikle yakın coğrafyamızdaki ülkelerin artık Çin gibi uzak ülkeleri tercih etmek yerine “evinin yakınına odaklan” avantajını kullanmak istediklerini ve ülkemizin adının öne çıkarak, farklı sektörlerden Türkiye’ye bir ilgi olduğunu gözlemliyoruz.

Ancak, şu bir gerçek ki, Çin kadar ucuz değiliz. Yine de kuracağımız ilişkiler ve yaratacağımız fırsatlarla Avrupa için ideal bir üretim merkezi olabiliriz. Özellikle de katma değerli üretim için bu seçenek iyi değerlendirilmelidir. Lojistik altyapımız başta olmak üzere eksiklerimizi tamamlamalıyız.

Diğer yandan, dünyada Çin’e karşı ciddi bir tepki var. Belki zamanla azalacak belki de daha da şiddetlenecek. Bu bize bir fırsat yaratabilir. Özellikle de, Afrika’da hakimiyetini hissettiren Çin’in, bu süreçteki itibar kaybından, oradaki pazarlara yoğunlaşmanın tam da zamanıdır. Zira, Türkiye, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’yı kapsayan bölge için birçok açıdan avantajlı bir ülkedir.

O nedenle, başta AB olmak üzere uluslararası işbirliklerine, diplomasiye daha fazla ihtiyacımız olduğu, lobi çalışmalarımızı artırmamız gereken stratejik bir süreçteyiz. Bu anlamda, Almanya’nın AB dönem başkanlığı bizim için bir fırsat.

Bu süreçte belki de en önemli kazanımımız, tarım sektörünün ve tarım potansiyelimizin ne kadar stratejik değerde olduğunu anlamış olmamızdır. Yerli üretime yönelerek, atılacak adımlar geleceğimizi şekillendirecektir.

Bir diğer fırsatımız, sağlık turizmi olacaktır. Başta Bölgemiz olmak üzere sistemli bir şekilde bugünden sağlık turizmi planlarını oluşturmalıyız.

Covid-19 ile belki 5 yıl sonra atacağı adımları bugün atmaya başlayan KOBİ’lerimizin dijitalleşmesi, üretimi daha dinamik kılacaktır. O nedenle de, Türkiye için bunu bir fırsat olarak görüyorum.

Benim paylaşmak istediklerim bu kadar. Umarım, bu 1 saatte heybenize bir şeyler katabilmişimdir.

Ender YORGANCILAR
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı 
Başkana Ulaşın